AÖF - Açıköğretim - Ders Notları - Çıkmış Sorular
Atatürk Üniversitesi (AÖF)
Ata Aöf Ders Notları
Sosyal Antropolojisi (Vize+Final) Ders Notu
- Kayıt Tarihi:
- 31.07.2014
- Cinsiyet :
- Bay
- Okulu :
- Anadolu Aöf
- Bölümü :
- Kamu Yönetimi
- Konum:
- Ankara
ANTROPOLOJİNİN ALANI VE TARİHSEL GELİŞİMİ
Antropoloji:
Ø İnsanın incelenmesidir.
Ø İnsanın niteliğine ilişkin daha çok bilgiyi gün yüzüne çıkarmaya çalışan ve insanlar ve davranışları hakkında genellemeler üretmeye ve insan çeşitliliğini anlamaya çalışan insan bilimidir.
Ø İnsana çeşitli açılardan bütüncül bakan bir bilimdir.
Ø İnsanoğlunun tüm yaşantısını bir bütün olarak açıklamaya çalışan tek bilimsel disiplindir.
Ø İnsanın fiziksel ve biyolojik özellikleri ile sosyal ve kültürel yönlerini birlikte ele alan genel bilimsel bir disiplinin adıdır.
Ø Antropoloji, insana çeşitli açılardan bütüncül bakan bir bilimdir.
Ø İnsanlar ve davranışları hakkında genellemeler üretmeye ve insan çeşitliliğini anlamaya çalışan insan bilimidir.
Etnoloji:
ü İlkel toplumların kültürlerini karşılaştırmalı olarak inceleyen disiplindir.
ü Kültürle ilgilenir.
ü Geçmiş kavimleri ve onların kültürlerini inceler.
ü İnsanların kültür tarihini aydınlatmaya çalışmaktadır.
ü Geçmişte yaşamış ve halen yaşamakta olan değişik kültürleri karşılaştırmalı olarak inceleyen bilimdir.
Yükseköğretimde antropolojinin ders olarak okutulmaya başlandığı ilk üniversite Amerika’daki Rochester Üniversitesi’dir. Burada 1879 yılında antropoloji öğretimine başlanmıştır.
1906 yılında ise ilk kez İngiltere’de Oxford Üniversitesi’nde ayrı bir kürsü olarak kurulan antropoloji bölümü kültürel antropoloji ve fiziki antropoloji olmak üzere iki alt disipline ayrılmıştır. Kültürel antropoloji içinde ise dört ana dal belirlenmiştir, bunlar; arkeoloji, teknoloji, etnoloji ve sosyolojidir. Antropolojinin ilk defa bölüm olarak kurulduğu üniversite: Oxford
Oryantalizm: İslam Dünyası, Çin, Hindistan ve Bizans gibi imparatorluklar kurabilmiş, ancak moderniteyi tesis edememiş geleneksel toplumsal yapılara ve kültürlere ilgi duyan bir araştırma disiplininin adıdır.
Eski Yunan ve Roma (Antikite) DüşüncesiSofist Protogaras: insan davranışının tanrıların değil yaşam koşularının etkisi altında geliştiğini ve dolayısıyla da davranışın kültürel bir dayanağı olduğunu öne sürerken kültürel görecelilik fikrinin de ilk habercisi olmaktaydı.
Socrates: evrenselci bir yaklaşımla antropolojinin psişik birlik savına yaklaşan bir duruşu benimsemekteydi.Kavraması ve ifade edilmesi güç de olsa evrensel değerler mevcuttur. Eğitim, insanın kültürel özelliklerinden ötesini görebilmesini mümkün kıldığı için önemlidir.
Platon: hocasının evrensel değerlerini insan aklına içkin ideler olarak yeniden tanımlamaktaydı. Platon ileride Kantçı düşüncede insanlığın karşısına yeniden çıkacak olan nesneler hakkında insanların birtakım ön fikirlere sahip oldukları için algılayabildiklerini öne sürmüştür.
Aristoteles: doğa ile toplum arasında bilinebilir bir ilişkinin mevcudiyetini savunur. İnsanların doğaları itibariyle toplumsal olduklarını söyleyen ünlü düşünürdür. Toplumun zaman içerisinde değiştiğini kabul etmekle birlikte evrensel, aşkın bir kâinat varsayımını benimsemeyerek daha pozitivist bir yaklaşımı temsil etmekteydi.
Epikuroscular: Empedocles’in atomcu düşüncesini sürdürüp toplumun, insanın mekanik bir uzantısı olduğunu öne sürerken Stoacılar da doğa ve toplumun yüksek bir düzen içerdiğini savunmaktaydılar.
Stoacı Zeno: tanrılar ya da insanların eseri olmayıp Logos denilen doğal kozmik bir düzendi. Zeno’nun bu görüşü Hristiyanlığın ilk dönemlerinde bazı din adamları tarafından da benimsenmiştir.
Ortaçağ Avrupa DüşüncesiAziz Augustinus: İlk dönem Ortaçağ Avrupa düşüncesine damgasını vuran en önemli tarihi şahsiyet ise psikopos Aziz Augustinus’tur. Augustinus, Tanrı’nın yetkin, insanın ise doğası itibariyle günahkâr olduğunu vurgulamıştır. Ona göre Kozmos (kainat) ve insan uyum içinde değildir. İnsanların, kozmosu ya da onun yaratıcısı kadir-i mutlak, bilinemez Tanrı’yı incelemesi nafile bir çabaydı. İnsanın bilmesi ve yapması gereken her şey, Kutsal Kitap’ta yazılıydı. Aziz Augustinus aynı zamanda devinimsel değil doğrusal, ulusal değil evrensel bir tarih fikrinin doğmasında öncü bir role sahiptir.
İbn-i Haldun: İslam düşünce geleneği içinde antropoloji bilimi açısından en kayda değer çalışmaları bulunan düşünür hiç kuşkusuz ki İbn-i Haldun’dur. Mukaddime adlı ünlü eserinde İbn-i Haldun kültürel farklılıkları, bölgesel iklim koşulları ve toplumsal üretim/geçim tarzlarının farklı olmasına bağlamıştır. İslam düşünce geleneği içinde yetişmiş ve antropoloji bilimine pek çok katkısı bulunan Mukaddime adlı ünlü eserinde, kültürel farklılıkları, iklim koşullarına ve geçim/üretim tarzlarındaki farklılığa bağlayan ünlü düşünürdür.
Thomas Aquinas: Roma Katolik kilisesinin dünya görüşünü temsil eden en derli toplu kutsal metin Thomas Aquinas’ın kaleme aldığı Summa Theologica adlı eserdir. Bu eser Augustinus düşüncesinden bir kopuşu temsil etmekteydi. Bu anlamda kitap Hristiyan düşünce tarihindeki önemli kırılma noktalarından birisine işaret etmektedir.Roma Katolik kilisesinin dünya görüşünü ifade eden en önemli kutsal eser; Summa Theologica’ dır.
Edward Tylor ve Lewis Henry Morgan: ilk antropologlar, yazı sistemlerinden evlilik uygulamalarına, evlilik uygulamalarının en ilkel kökenlerinden en modern biçimlerine kadar uzanan kültür ve toplumla ilgili birçok konuyu ele alan etkili eserler vücuda getirmişlerdir.
Antropolojinin Alt Dalları
Antropoloji teriminin, Kuzey Amerika’daki kullanımının, arkeoloji, kültürel antropoloji, linguistik ve fiziksel/biyolojik antropoloji alt dallarını kapsayan genel bir bilim dalına karşılık geldiğini görmekteyiz.
Çok geniş bir inceleme alanı ve perspektifine sahip olan antropoloji bilimi dört ana alt disipline ayrılmıştır. Bunlar; arkeolojik, linguistik, biyolojik (fiziki) ve kültürel antropoloji disiplinleridir.
Antropoloji biliminin alt disiplinleri:
· Arkeolojik antropoloji
· Biyolojik antropoloji
· Linguistik antropoloji
· Kültürel antropoloji
Arkeolojik antropoloji: yapılan kazılar sonucunda elde edilen bulgulardan hareketle eski insanların davranışlarını ve kültür yapılarını yeniden inşa eder, tanımlar ve yorumlar.
Biyolojik antropoloji: insanın zaman ve mekân içindeki değişimini yani fizyolojik evrimini inceler. Biyolojik bir varlık olan insanın geçirdiği evreleri ele alır. Biyolojik antropolojiyle uğraşan bilim adamlarına göre insanın fiziksel değişimi, büyük ölçüde genetik ve çevresel faktörlerin etkisiyle meydana gelmektedir.
Linguistik antropoloji: dillerin yapısal özelliklerini, konuşma biçimlerini inceler.
Kültürel antropoloji: toplumları ve kültürleri inceler ve bunlar arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları ortaya koyar. Bu displinin etnografi ve etnoloji olmak üzere iki boyutu vardır.
Etnografi: belli bir grubun toplumun veya kültürün betimlenmesidir. Etnograflar geleneksel olarak küçük topluluklar içinde yaşayıp yerel davranış, inanç, adet, toplumsal yaşam, ekonomik faaliyet, siyasi ve dini yapıları incelemişlerdir.
Etnoloji: etnografların belli topluluklardan topladıkları verileri inceleyerek karşılaştırma yapma imkânı sağlar.
Kültürel antropoloji alanı; özellikle geçmiş kültürlerden kalma maddi nesneleri inceleyerek insan davranışını açıklamaya çalışan arkeologları, kültürleri koruyan ve sonraki kuşaklara aktaran bir araç olarak dil üzerinde çalışan linguistleri (dilciler) ve kültürleri incelenen kişilerle tecrübelerini paylaşarak ve tartışarak kültür üzerinde yoğunlaşan etnologları içine almaktadır.
Antropoloji ve Sosyoloji:
Antropolog ve sosyologların ortak ilgi alanları:
Ø modern uluslarda ırk
Ø etnisite
Ø toplumsal sınıf
Ø cinsiyet rolleri
Ø kitle kültürü
Antropoloji ve Psikoloji: Sosyologlar gibi psikologlar da araştırmalarını kendi toplumlarında yürütürler. Kültürler arası veriler toplamak suretiyle antropoloji bu alanda da katkılar sunmaktadır.
Antropoloji ve Tarih: Bütün bilimsel çalışmalarda olduğu gibi antropoloji biliminin de tarih bilimiyle çok yakın bir ilişkisi bulunmaktadır. Antropolojinin ilgisi bugüne yönelik olmakla birlikte tarihten de bağımsız değildir.
Antropologlar çoğu zaman uzak coğrafyalardaki farklı kültürleri incelemek durumunda olmuşlardır.Yerel/mahallî ortamların ilk elden incelenmesi olarak nitelenen etnografi antropologların sıklıkla kullandıkları bir araştırma tekniğidir.
Etnografi:
ü Modern sanayi toplumlarına kıyasla daha fazla kültürel benzerliği ve daha az toplumsal farklılığı olan toplumlar üzerinde yürütülen bir araştırma modelidir.
ü Antropologların sıklıkla kullandıkları bir araştırma tekniğidir.
ü İnsan çeşitliliğinin dağılımına ilişkin mevcut bilgilerimizi genişleterek, insan davranışı ve toplumsal yaşama dair birtakım genellemeler yapabilmeyi elverişli hâle getiren bilimsel bir zemin hazırlar.
Etnograflar:
v Endüstrileşmemiş ortamlarda toplumsal hayatı anlamak için çeşitli kültürleme tarzlarını dikkate almayı gerekli görmektedirler.
v Yabancı bir kültürün bütününü anlamaya çalışmaktadırlar. Bu bütüncü hedefe varmak amacıyla bilgi toplamak için serbest dağılım stratejisini benimserler.
v Toplumsal yaşamın birbiri içine geçmişliğini ve aynı zamanda da bütünselliğini keşfetmeye çabalarken, bir mekândan diğer bir mekâna ya da bir konudan diğer bir konuya geçişler yaparlar.
v Yabancı kültürlerin ya da toplumların yaşam biçimlerine ait büyük resmîn parçalarını bir araya getirmek amacıyla çok çeşitli araştırma tekniklerine başvururlar.
v Antropologların kullandıkları araştırma tekniklerine genel olarak etnografik teknikler denir.
etnografik araştırma teknikleri:
[img=12x12]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Gözlem
[img=12x12]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Söyleşi
[img=12x12]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Görüşme
[img=12x12]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Görüşme Formları
[img=12x12]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Soyağacı Yöntemi
[img=12x12]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Konuya Vakıf Kişiler
[img=12x12]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Yaşam Öyküleri
[img=12x12]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Emik ve Etik Araştırma Stratejileri
[img=12x12]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Sorun Yönelimli Antropoloji
[img=12x12]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Boylamsal Araştırma
Gözlem: Günlük davranışın doğrudan ilk elden gözlenmesini ifade eder.
· Katılarak gözlem bu tekniğin en karakteristik tarafıdır.
· Katılımcı gözlem, bir antropoloğun inceleme yaparken toplum hayatına katılması sürecini ifade etmektedir.
· Ancak bir topluluk içinde yaşayan bir birey olarak antropoloğun tümüyle tarafsız ve duygusuz gözlemciler olması beklenemez.
· Antropologlar gözlem yaparlarken ve çevresindeki olan biteni kavramaya çalışırlarken olayların ve süreçlerin birçoğuna da iştirak ederler.
Söyleşi, Görüşme ve Görüşme Formları: Günlük konuşmadan resmî türdeki konuşmalara kadar çok çeşitli içeriklerde gerçekleşen söyleşiler, bir antropoloğun dostane ilişkiler kurmasına yardımcı olur.
Soyağacı Yöntemi: Sanayileşmemiş kültürlerde yaşamını idame ettiren insanlar, hayatlarının tümünü neredeyse sadece akrabalarıyla birlikte geçirirler. Merkezi hükümeti olmayan toplumlarda bu bağlar toplumsal yaşamın ve siyasal örgütlenmenin temelini teşkil etmektedir. Hatta antropologlar böyle toplumları akraba-temelli olarak sınıflandırır.
Konuya Vakıf Kişiler: Her toplum hayatın belirli yönleri hakkında en iyi veya yararlı bilgiyi verebilen deneyimli, yetenekli eğitimli insanlara sahiptir. Bu insanlar konuya vakıf kişiler olarak nitelenmektedirler. Bu kişilerin verdiği bilgiler yazılı kaynaklarda geçmeyen ve sözlü tarih niteliği taşıyan kaynaklar olması nedeniyle değerlidir.
Yaşam Öyküleri: Antropologlar çoğu kez araştırmalarını yürüttüğü sahada ilginç bulduğu kişilerin yaşam öykülerini derlerler.Yaşam öykülerinin ilgisi farklı insanların aynı sorunları nasıl ele aldığı ve yorumladığı üzerine yoğunlaşmaktadır.
Emik ve Etik Araştırma Stratejileri: Antropologlar kültürleri incelemek için başlıca iki yaklaşım kullanmaktadırlar. Emik (aktör yönelimli) ve etik (gözlemci yönelimli).
Emik yaklaşım: yerlilerin veya bir yaşam öyküsündeki bir yerlinin nasıl düşündüğünü ve yaşadığını araştırır. Emik yaklaşım antropoloğun araştırmış olduğu kültüre içerden bir bakışı yani o kültür perspektifinden bir yaklaşımı benimser. Yerliler dünyayı nasıl algılamakta ve sınıflandırmaktadırlar? Davranış ve düşünceye ilişkin kuralları nelerdir? Gibi soruların yanıtlarını ararlar.
Etik yaklaşım: araştırmanın odağını yerli sınıflamalar, deneyimler, açıklamalar ve yorumlardan bizzat kendi tespitlerine doğru kaydırır. araştırılan kültüre dışarıdan bir bakışı yani çoğunlukla o antropoloğun araştırmış olduğu kültür hakkındaki öznel değerlendirmelerini de temsil eden bir bakış açısını kullanmaktadır.
Etik yaklaşımı benimseyen bir antropolog, kültür taşıyıcılarının kendi kültürlerini tarafsız bir biçimde yorumlayamayacak kadar onunla iç içe olduklarını kabul ettiği için, kendisinin önemle kabul ettiği, dikkate aldığı ve üzerinde düşündüğü konulara daha fazla ağırlık verir. Ancak uygulama sırasında birçok antropolog kendi alan çalışmalarında emik ve etik stratejilerini birleştirirler.
Sorun Yönelimli Antropoloji: Antropologların insan davranışını bütün bağlamı içinde ele almalarına rağmen her şeyi incelemeleri imkânsızdır. Bunun için alan araştırmaları genellikle özgül sorunlara eğilir.
Boylamsal Araştırma: Genellikle bir küçük grup, topluluk, bölge, toplum, kültür veya diğer birimlerin, uzun sürelerde ve tekrarlanan ziyaretlere dayalı olarak incelenmesi esasına dayalı bir araştırma modelidir.
Farklı zaman aralıklarında yürütülen boylamsal araştırmalardan elde ettikleri veriler neticesinde, antropolog ve sosyologlar zaman içerisinde o sosyo-kültürel yapıda meydana gelen toplumsal, kültürel değişmeleri ve bu değişmeleri doğuran antropolojik ve sosyolojik etkenleri tespit edebilirler.
Alan Araştırması:
Ø Antropolojik verilerin toplanmasına ve üretilen hipotezlerin test edilmesine yönelik bir araç olarak, toplumların ilk elden gözlenmesine dayanır.
Ø Alanda veri toplamanın en temel iki tekniği, katılımlı gözlem ve görüşmedir.
Ø Alan araştırması zor bir araştırma sürecine sahip olduğu için yoğun bir hazırlığı gerektirmektedir.
Ø Antropoloji genellikle sayısal verileri ve alanda gerçekleştirilen araştırmaları temel almaktadır.
Ø İnsan doğasına ilişkin mevcut anlayışların gelişmesine katkıda bulunurlar.
Ø Günümüzde antropolojinin birincil araştırma teknikleri gözlem ve soru sorma, sistematik yorumlarda bulunma, kontrollü karşılaştırmalar yapma ve örneklem oluşturmadır.
Ø Antropologlar insanlara sorular sorup dikkatli bir şekilde verilen yanıtları kaydeder.
Ø Antropologlar; sepetler, heykeller, müzik aletleri, silahlar, mücevherler, giysiler, evler gibi insan üretimlerini yakından incelemek için insanları günlük işlerini yaparken ve etkileşim hâlinde iken izlemektedir.
Ø Alanda çalışma yapan antropologların “alan çantasında” bir dizi farklı araştırma aracının bulunması gerekir.
Ø Alanda çalışma yapan araştırmacının büyük ölçüde duyarlı ve kendisinin farkında olmasını gerekli kılmaktadır.
Ø Alanda inceleme yapan kişinin kendisi başlıca araştırma aracıdır ve çeşitli araştırma teknikleri alanda inceleme yapan kişinin algılarının nesnelleştirilmesi ve standartlaştırılması için alternatif tekniklerdir.
Ø Alanda çalışma yapan kişiler, standart maddeleri desteklemek için yeni gözlem biçimleri geliştirme olasılıklarına karşı her zaman açık olmalıdır.
Ø Alan çalışmasının başlangıcında antropologların çoğu, nüfus araştırması yapmaktadır.
Ø Alan aştırmasının ilk evreleri sırasında araştırmacılar yoğun görüşmeler yapmak için gereken dil becerilerini geliştirmeye ihtiyaç duyarken bile araçların, silahların, ev eşyalarının, binaların, araçların vb. betimlemesini yaparak ve bunlara ilişkin envanterler çıkararak büyük ölçüde bilgi edinebilir.
Ø Her durumda alanda araştırma yapan kişiler toplum ile toplumun fiziksel ortamı arasındaki ilişkiyi anlamak için bir noktada ayrıntılı bir şekilde teknolojiyi incelemek zorunda kalacaktır. Bu ilişkinin anlaşılmasında daha da önemli olan konu kaynak envanterinin oluşturulmasıdır.
Ø Alanda inceleme yapan araştırmacıların gözlemlerinde kullanmış oldukları sınıflamaların ve kavramların yapısı büyük bir dikkatle incelenmelidir.
Ø Alan araştırmacısının en önemli katılımcıları çoğunlukla yerel toplumda özel konumları olan kişilerden meydana gelmektedir.
Ø Alanda yapılan araştırmalar çoğunlukla problem odaklıdır. Başka bir ifadeyle, antropologlar bir ya da daha fazla sayıda önemli kuramsal konu üzerinde odaklanmaktadır.
Ø Alan araştırmacısı, gözlenen davranışların büyük bölümü sözel olmasa da, incelediği insanların dilini mümkün olduğunca öğrenmeye çalışmalıdır.
Alan araştırması yapması gereken bir antropolog:
ü Yoğun bir hazırlık yapar.
ü Elde edilen verileri dikkatli bir şekilde kaydeder.
ü Sepet, silah, mücevher, giysi, ev gibi insan üretimlerini de inceler.
ü Alanda inceleme yapan kişinin kendisi başlıca araştırma aracıdır.
Birçok antropolog tarafından alan çalışması başlangıcında yapılan araştırma; Nüfus ve kültürle ilgili veri toplama’dır.
Katılımcı Gözlem:
Malinowski: önemli bir olay meydana geldiğinde bunun hemen o anda incelenmesi gerekir, çünkü yerli insanlar bunun hakkında konuşmazlar, bunun nedeni ise çok heyecanlanmaları, konuşamamaları ve ayrıntıları dile getirmek için zihinsel bakımdan tembel olacak kadar olaya ilgi göstermeleridir. Benim nasıl davranmam gerektiğini öğrenmem gerekti ve belli ölçüde yerliler için neyin iyi neyin kötü davranış olduğuna ilişkin “duygu” edindim. Bunun ve yerlilerle birlikte olup onların oyunlarını paylaşmaktan hoşlanmam sayesinde onlarla gerçekten ilişki kurduğumu hissettim ve bu, kuşkusuz başarılı alan çalışması gerçekleştirebilmenin birinci koşulu olmuştur.
Malinowski’nin bu ünlü açıklamaları, katılımlı gözlemin etkili alan çalışmalarının temeli olduğunu göstermektedir. Kuşkusuz, katılım bir derece konusudur; sıradan bir maceracı ya da gezgin bile ziyaret ettiği yerdeki insanların yaşantılarına katılmaktadır. Malinowski’nin vurguladığı gibi antropolojik alan araştırmacısı kendini tamamen incelediği insanların yaşantılarına katmalıdır; bu durum ancak alanda uzun süre kalınmasıyla gerçekleştirilebilir.
“Önemli bir olay meydana geldiğinde bunun hemen o anda incelenmesi gerekmektedir, çünkü yerli insanlar bunun hakkında konuşamazlar” şeklindeki görüşüyle, önemli kişilerle yapılan görüşmelerin katılımcı gözlemle bitiştirilmesi gerektiğini vurgulayan meşhur antropolog; B. Malinowski’ dir.
Nüfusla ve Kültürle İlgili Verilerin Toplanması:
Birçok antropolog tarafından alan çalışması başlangıcında yapılan araştırmadır. Alan çalışmasının başlangıcında antropologların çoğu, nüfus araştırması yapmaktadır. Bu işlem, araştırmanın yapılacağı popülasyonunun temel nüfus özelliklerini açığa çıkarmak üzere tasarlanan kapsamlı bir araştırmadır; bu araştırma, araştırma toplumunun bir parçası olduğu bölgesel popülasyonu içerecek şekilde genişletebilir.
Nüfus araştırması çoğunlukla basit hane araştırması şeklinde gerçekleştirilmektedir. Bu araştırmada genel olarak aile fertlerinin mesleği ve gelir düzeyleri, sayısı, yaşları, eğitim düzeyleri ve medeni hâlleri gibi temel nüfus kalemlerinin yanı sıra aile bireylerinin birbirleriyle nasıl tanıştıkları, doğum yerleri vb. birkaç standart soru da yer almaktadır.
Önemli Katılımcılarla Görüşülmesi:
Frank ve Ruth Young, Meksika’da yaptıkları alan çalışmasında önemli katılımcıların etkisine ilişkin incelemeler gerçekleştirmişlerdir. Bu çalışma sonucunda önemli katılımcıların aşağıdaki konulara ilişkin bilgi verme konusunda en güvenilir ve etkili kaynak olduğunu bulunmuştur:
1- Fiziksel coğrafya ve kamu binaları (Örneğin, Burada kilise var mı?)
2- Kurumlar ve kurumsal roller (Burada doktor var mı?)
3- Toplumdaki önemli olayların tarihleri (Bu kasabaya elektrik ne zaman geldi?)
Önemli katılımcılarla görüşmeler yapılması, katılımcı gözlem ile bütünleştirilerek kullanıldığında en iyi sonuçları vermektedir.
Malinowski: “Önemli bir olay meydana geldiğinde bunun hemen o anda incelenmesi gerekmektedir, çünkü yerli insanlar bunun hakkında konuşamazlar, bunun nedeni ise çok heyecanlanmaları ve konuşamamalarıdır ve ayrıntıları dile getirmek için zihinsel bakımdan tembel olacak kadar olaya ilgi göstermeleridir.” Alanda çalışma yapan kişiler bir olayı gözlediklerinde ve bu olayla ilgili bilgilerin önemli bir kısmını yorumlayacak hâlde olduklarında verilerini katılımcılarla birlikte sistematik şekilde denetlemeyi iyileştirecek bir konumda olur.
Alan Çalışmalarında Problem Odaklı Yaklaşım:
Alanda yapılan araştırmalar çoğunlukla problem odaklıdır. Başka bir ifadeyle, antropologlar bir ya da daha fazla sayıda önemli kuramsal konu üzerinde odaklanmaktadır. Örneğin çocuk yetiştirme ile yetişkinlerin kişilik yapısı arasındaki ilişkiler ya da besin maddesi elde etme teknikleri ile yerleşim örüntüleri arasındaki ilişki gibi. Daha sonra bu konuyla ilişkili belli bir toplumun boyutlarını çalışmaktadır.
problem odaklı yaklaşımın özellikleri:
[img=11x11]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Çoğunlukla problem odaklıdır.
[img=11x11]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Önemli kuramsal konular üzerinde odaklanmaktadır.
[img=11x11]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Bazı durumlarda disiplinler arası çalışmaları gerektirebilir.
[img=11x11]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Alan çalışmalarında problem odaklı bir yaklaşıma yönelmenin ardında yatan neden, son yıllarda kültürel antropolojinin ilgileri ve tekniklerinde meydana gelmiş olan büyük çaplı değişikliklerdir.
[img=11x11]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Günümüzdeki antropologlar ise söz konusu alanları daha derinden incelemekte ve bu alanların her birinde yer alan davranışların çeşitliliğini araştırmaktadır.
[img=11x11]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Bilgilerin bu şekilde paylaşılması disiplinler arası bir nitelik taşıyabilir. Antropolog nüfus bilimcilerle, beslenme uzmanlarıyla, bilimsel tarım uzmanlarıyla vb. çalışmalar yapabilir.
[img=11x11]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Problem odaklı bir yaklaşımın gelişmesinin ikinci nedeni, kuramların kaçınılmaz bir şekilde toplanan veri türleri üzerinde etkili olduğunun fark edilmesidir.
[img=11x11]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Araştırmacının algısını, bulmayı beklediği ya da umut ettiği şeyler şekillendirmektedir.
Yaşam Öyküsü:
Yaşam öyküsü materyalleri içeren şimdiye kadar yapılmış olan en iddialı çalışmalardan biri Cora DuBois’in The People of Alor (1960) (Alor Halkı) adlı çalışmasıdır.
The People of Alor adlı kitap yaşam öykülerinin kültürler hakkında veriler olarak kullanılmasında karşılaşılan başlıca sorunu gündeme getirmektedir.
Yaşam öyküleri toplumdaki sıradan kişileri ya da temsil niteliği taşıyan kişileri değil sıra dışı kişileri yansıtmaktadır.
L. Langness: antropolojik araştırmalarda yaşam öykülerinin kullanılmasını incelemiştir. Langness bu alan araştırması tekniğinin başlıca kullanımlarından bazılarını ele almıştır, ayrıca yakın ilişki, çeviri, güvenilirlik ve örneklem oluşturma sorunlarını araştırmıştır.
Yaşam öyküsü yoluyla elde edilen verilerin sıklıkla gerçek davranışa ilişkin nesnel gözlemler temel alınarak denetlemeyeceği yönündeki itirazlarla ilgili olarak Langness, başlıca antropolojik kaygının çoğunlukla bu açıklamaların doğruluğu ya da yanlışlığından çok insanların geçmişteki olaylar hakkındaki inançlarının ve kavramlarının örüntülenmesi olduğunu belirtmektedir.
Görüşme:
ü Görüşme, etnografik araştırmaların merkezidir; çünkü görüşmeler bireylerin ne düşünüp hissettiklerini, olayları ve kendilerini çevreleyen dünyayı nasıl gördüklerini açığa çıkarmaktadır.
ü Görüşmeler, daha az yapılandırılan ortamlarda ortaya çıkan konuların ele alınması, toplum hakkında genel bilgiler toplanması ve inanç ve davranışlarla ilgili belli bilgilerin elde edilmesi amacıyla kullanılmaktadır.
ü Bireylerin ne düşünüp hissettiklerini, olayları ve kendilerini çevreleyen dünyayı nasıl gördüklerini açığa çıkarmaya yarayan; etnografik araştırmaların merkezi olarak görülen bilgi toplama tekniğidir.
ü Görüşmeler, resmî ya da gayrıresmî olarak gerçekleştirilebilir.
ü Resmî görüşmeler; belli olguları, tutumları ve görüşleri ortaya çıkarmak üzere tasarlanmış olan sorulardan meydana gelmektedir; alanda inceleme yapan kişiler görüşmede soracakları soruları önceden planlar, görüşmeye ayrılacak süreyi düzenler ve önceden geliştirmiş olduğu bu plana görüşmeler sırasında bağlı kalır.
ü Gayrıresmî olan görüşmeler, görüşme yapılan kişilerin sonu nereye varırsa varsın kendi düşünce akışını izlemeleri yönünde teşvik edildiği yapılandırılmamış bir soru-cevap oturumudur. Bu tür bir görüşme gerçekte katılımlı gözlemin sadece bir uzantısıdır.
ü Gayrıresmî, açık uçlu görüşmelerin olumlu bir yönü ise şudur: Bu görüşmeler araştırmacılara yerel halkın neyi önemli gördüğünü göstermektedir.
ü Kullanılan teknik ne olursa olsun görüşmeler verilerin toplanması için problemli bir araç olabilir.
ü Resmî olan ve olmayan görüşmelerin birbirini tamamlaması gibi genel olarak görüşme ve katılımlı gözlem birbirini tamamlayan veri toplama teknikleridir.
ü Bu tekniklerin her biri sadece diğer teknikle birlikte kullanıldığında gerçekten faydalı olmaktadır.
ü Bu teknikler bir araya getirildiğinde alan araştırmasının temelini ve her bir alan deneyiminin süreğen boyutlarını oluşturmaktadır.
Russell Bernard: “İlgilenilen konuda bir katılımcı bul ve yoldan çekil. Katılımcının kendisinin önemli olduğunu düşündüğü bilgileri vermesini sağla.” Gayrıresmî görüşmeler ayrıca bir topluma girilmesini de sağlayabilir. Akdeniz bölgesinde çalışmalar yapan çok sayıda başka antropolog gibi Bernard da yerel bir tavernada sadece şarap içerek ve insanların sohbetlerini dinleyerek incelemekte olduğu insanlar hakkında pek çok bilgi edindiğini görmüştür. Bernard, sadece yerel sünger avcılarının yaşam öyküleri hakkında bir çok bilgi öğrenmekle kalmamış aynı zamanda bu sünger avcılarıyla arkadaşlıklar kurmuştur. Bernard, daha yapılandırılmış sorular sormak ve zamanla resmî görüşmeler gerçekleştirmek istediğinde ise insanlar kendisinin ne yapmakta olduğu konusunda yeterli düzeyde bilgi edindikleri için resmî görüşmeleri kolaylıkla gerçekleştirebilmiştir. Tek başına kullanıldığında bu tekniğin olumsuz yönü ise şudur: Görüşme yapılacak olan kişiler standart sorulara ya da durumlara yanıt vermediği için verdikleri yanıtların karşılaştırılması ve değerlendirilmesi zordur. Bir sorunun ifade edilmesinde gerçekleşen çeşitlilikler görüşme yapılan kişilerin son derece farklı yanıtlar vermesine neden olabilir.
Yapılandırılmış Görüşmeler:
Katılımlı gözlem ve önemli katılımcılarla yapılan görüşmelerle ilgili tekniklere karşı geliştirilen eleştiri konuları:
Ø Nicelleştirme: Malinowski ve diğer önde gelen antropologlar alanda araştırma yapan kişilerin mümkün olduğu kadar olayların sayılarını vermesi gerektiğini ısrarla belirtmiş olsa da nicelleştirme çoğu araştırma raporunda yer almamaktadır.
Ø Temsil etme özelliği: Verilerin farklı katılımcılardan ya da çok sayıda kişisel gözlemlerden toplanmış olduğu örneklerde araştırmacı genel olarak gözlemlerin örneklemini oluşturduğu toplam popülasyonu ya da “evren”i belirlemez ve örneklemin bu popülasyonu temsil etme niteliğini taşımasını sağlayıcı tebdirleri almaz.
Ø Araştırma işlemlerinin belirgin olması: Çoğu araştırma örneğinde antropologlar betimleyici genellemelerinin temelini oluşturan araştırma teknikleri konusunda bilgi vermemektedir. Genellikle katılımcı gözlem ve görüşmelerden söz edilmekte, ancak verileri destekleyen alan bilgilerinin belli bölümleri için çoğunlukla kaynak gösterilmemektedir. Dolayısıyla eleştirel bir okuyucu genellikle verilen bilgilerin güvenilirliği ve geçerliliğini değerlendirme şansını bulamamaktadır.
Soru türleri:
ü Colson ve Beattie tarafından kullanılan görüşmelerde soruların çoğu görüşme yapılan kişinin deneyiminde yer alan belli olaylar ya da durumlarla ilgiliydi; talep edilen bilgilerin tek bir doğru yanıtının olması gerekliydi.
ü Soruların anlamları son derece somuttu.
ü Kuşkusuz verilerde çelişkiler her zaman olacaktır.
ü Bireyin hanedeki tam statüsü hakkındaki belirsizlikler, doğum tarihînin yanlış yazılması, vb. durumunda alan araştırmacıları soyut genellemeler barındıran sorular sormak yerine somut olaylar, davranışlar ve mallar konusunda sorular meydana getirmelidir.
ü Eğer araştırmacı belli yanıtlar konusunda emin ise sabit-seçenekli sorular kendisi için en uygun soru türü olacaktır ve kuşkusuz bu tür soruların oluşturulması ve çözümlenmesi çok daha kolaydır.
Yapılacek bir görüşmede sorulacak sorular;
§ Sorular son derece somut olmalı.
§ Kişilerin haberdar olduğu durumlarla ilgili olmalı.
§ Tek bir doğru yanıt almaya yönelik olmalı.
§ Sorular her zaman kapalı uçlu olmalı.
Anket:
[img=11x11]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Anketler görüşmelerden farklıdır, çünkü katılımcının kendisi araştırmacı tarafından sunulan bir formda yer alan soruları yanıtlamaktadır.
[img=11x11]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Antropologlar, kültürel ve toplumsal davranışların belli alanlarını incelemek üzere çok sayıda özel anket ve görüşme planları geliştirmiştir.
[img=11x11]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Whiting vd. Çocuk eğitimi ve sosyalleşme konusuna yönelik özel görüşme planlamış (Minturn ve Lambert, 1965);
[img=11x11]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Landy Portoriko’da bir köyde annelerle görüşmeler yapmak üzere bir plan yapmıştır (Landy, 1965);
[img=11x11]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Graves vd. Güneybatı’daki bir toplumda Kızılderililer, İspanyol kökenli Amerikalılar ve Anglo kökenliler arasında içki kullanma ve sapma davranışları konusunda araştırma yapmak amacıyla uzun bir görüşme (yaklaşık iki saat) planı kullanmıştır;
[img=11x11]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Warner; sosyoekonomik katmanlar üzerinde yapılan çalışmalarda çeşitli teknikler kullanılmıştır.
Antropolojide Nicel Yöntemlerin Kullanılması:
“Antropolojinin başlıca koşulu şudur: antropoloji kişisel bir deneyimle başlar ve kişisel bir deneyimle sona erer, ancak antropolojik araştırmanın başlangıcı ile sonu arasında bilgisayar kullanılan alanlar yer almaktadır.
David Thomas: buna ilişkin olarak şunları yazmıştır: “Antropologların bir sarhoşun sokak lambasını kullandığı ölçüde istatistiği kullandığı söylenmektedir.” Kalitesiz bir araştırma, istatistiksel terimlerin kullanılmasıyla ve çok sayıda sayıya yer verilmesiyle gizlenebilir. Ancak tam da bu nedenden dolayı Thomas, nicel yöntemlere ilişkin temel niteliğinde bilgili olunması gerektiğini ve en azından diğer antropologların gerçekleştirdiği çözümlemelerde ulaşılan sonuçları değerlendirebilmek gerektiğini savunmuştur.
Pasternak: besin maddelerinin sürekli olacağına duyulan güvenin ilk doğan çocukların mevsimsel dağılımını etkileyen en muhtemel etmen olduğunu bulmuştur. Diğer bir deyişle, ilk çocukların doğumu altı ay boyunca elverişli hâle gelen ya da güz mevsiminde yapılan hasattan sonra elverişli olan güvenilir gıda maddesi sürekliliği ile uyuşacak şekilde planlanmaktadır.Pasternak, alanda yaptığı ilk elden gözlemlere ek olarak Japon koloni güçleri tarafından 1905 yılında Tayvan’da uygulamaya konan hane kayıt sistemini de kullanabilmiştir.
İkincil etnografik veriler kullanıldığında genellikle bu veriler karşılaştırmalı olarak kullanılmaktadır. Diğer bir deyişle, iki ya da daha fazla sayıda toplumdan veriler alınır ve bunlar arasında karşılaştırma yapılır. Bu tür karşılaştırmalı incelemeler genel olarak kültürel konuların birbirleriyle nasıl ilişkili olduklarına ilişkin bazı hipotezlerin ya da önermelerin test edilmesi için tasarlanmaktadır. Sadece bir toplumdan elde edilen eş zamanlı verilerle test edilmesi mümkün olmayan çok sayıda hipotez bulunmaktadır.
Kültürlerarası araştırma (ya da kimi zaman adlandırıldığı şekliyle bütünsel kültürel araştırma), küresel karşılaştırmaları temel alarak genellemeler geliştirmektedir. Kontrollü karşılaştırma çalışmaları genellikle tek bir coğrafi bölgede yer alan kısıtlı sayıdaki toplumun her birindeki (genellikle iki toplumun her birindeki) iç çeşitlilikleri dikkate almak üzere tasarlanmaktadır. Kültürlerarası çalışmalar ise her bir toplumu belli özellikleri taşıyan ya da taşımayan ya da özellikleri bakımından nicel çeşitliliği bulunan bir oluşum şeklinde ele almaktadır. İç çeşitlilik göz ardı edildiği için bir toplumda “çok eşliliğe yönelik bir tercih” taşıma ya da “zayıf, orta ya da güçlü oranda tercih” barındırma gibi bir özellik olduğu düşünülecektir. Kültürlerarası araştırmalar genellikle tüm dünyadan toplanmış olan raporlardan bir örneklem meydana getirerek bir hipotezi test etmektedir. Daha sonra bu raporlar ham verilerin kaynağı hâline gelmektedir.
Örneklem ön yargısı: örneklemin evrendeki bazı kişileri kapsam dışında bırakıp bazılarını ise aşırı derecede temsil etmesi demektir.
Tesadüfi örneklem: popülasyonda ki her bir bireyin ya da hanenin örnekleme seçilme açısından aynı şansa sahip olduğu örneklem oluşturma tekniğidir.
Tabakalı örneklem: araştırmacı bu evreni farklı özellikleri temsil eden kategorilere ayırmak ve ardından her bir kategoriden rastgele bir örneklem seçmek zorundadır. Bu durumda meydana getirilen örneklem türü tabakalı örneklemdir.
İstatistiksel İnceleme:
Ø İstatistiksel inceleme, nicel hâle getirilen betimsel verilere olasılık kuramının uygulanmasıdır.
Ø İstatistiksel inceleme olasılık kuramının nicel hâle getirilmiş olan betimlemeli verilere uygulanmasıdır.
Ø Hanelerde birlikte çalışan insanların sayısını ve geçinmek için bu insanların çalışması gereken süreyi incelemekte olan bir antropoloğun el emeği gerektiren ürünler imal eden hanelerin, toprak kullanımı ve ürün yetiştiriciliği daha az emek gerektiren aynı toplumdaki hanelere oranla daha kalabalık olacağı yönünde bir hipotez geliştirilmesi muhtemeldir. Bu hipotezde bağımsız değişken; Emeğe duyulan ihtiyaç’tır.
Ø El emeği gerektiren ürünler yetiştiren hanelerin, toprak kullanımı ve ürün yetiştiriciliği daha az emek gerektiren aynı toplumdaki hanelere oranla daha kalabalık olacağı yönünde bir hipotez geliştirilmesi muhtemeldir. Bu hipotezde “emeğe duyulan ihtiyaç” şeklinde ifade edilen değişken bağımsız değişkendir,
Ø Ailenin büyüklüğü” ise bağımlı değişkendir.
Ø Bir konu ya da etmenin diğer bir konuyu ya da etmeni etkilediği şeklinde açıklanan bu tür nedensel modellerde tesadüfi etmen bağımsız değişkendir. Araştırmacı, ilk olarak bu değişkenleri nicel hâle getirmek için bir yol bulacaktır. Örneğin bağımlı değişken olan hane büyüklüğü birlikte yaşayan bireylerin sayısı, cinsiyetleri ve yaşları açısından ölçülebilir;
Ø Bağımsız değişken olan emek ise tarlalarda çalışarak harcanan hafta başına düşen saat açısından ölçülebilir. Daha sonra antropolog örneklemde yer alan hanelerden bu verileri toplayacak ve bu iki etmen arasında bir ilişki olup olmadığını görecektir.
Antropoloji araştırmalarında kullanılan yöntemler göz önüne alındığında;
[img=9x9]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Antropoloji hem nitel hem de nicel araştırma yöntemleri kullanır.
[img=9x9]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Alan araştırması antropolojide kullanılan yaygın yöntemlerden birisidir.
[img=9x9]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Anket ve görüşme, antropoloji araştırmalarında kullanılan teknikler arasındadır.
[img=9x9]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Antropoloji diğer bilimlerle ortak bazı araştırma teknik ve yöntemlerini paylaşır.
[img=16x16]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] Kültür, bir toplumun üyelerinin ya da toplumdaki grupların yaşam biçimlerine işaret eden bir kavramdır.
[img=16x16]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] estetik kültür: Bir birey, grup ya da toplumun (ulusun) entelektüel, ruhsal ve sanatsal gelişimini ifade etmek amacıyla kullanılır.
[img=16x16]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] etnografik kültür: Bir bireyin, grubun ya da toplumun (ulusun) yaşam biçiminin tümünü, faaliyetlerini, inançlarını ve göreneklerini belirtmek amacıyla kullanılır.
[img=16x16]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] sembolik kültür: Gündelik yaşamda paylaşılan davranış örüntüleri ve sosyal ilişki kalıplarını ifade etmek amacıyla kullanılır.
[img=16x16]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] İdeal kültür: insanların yapmaları gerektiğini düşündükleri ve yaptıklarını söyledikleri şeylerden oluşur.
[align=justify][img=16x16]file:///C:/Users/TR/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/img] [b]Gerçek kültür: [/b
Konu ile Alakalı Benzer Konular | |||||
Konular | Yazar | Yorumlar | Okunma | Son Yorum | |
[Resimli] Temel Bilgi Teknolojileri Final Ders Notu | Editör | 0 | 7,291 |
02.01.2018, Saat:00:26 Son Yorum: Editör |
|
İNDİR Sosyal Hizmet Bilimine Giriş Tüm Üniteler Ders Notu | Editör | 1 | 8,420 |
27.11.2016, Saat:21:51 Son Yorum: dönüş |
Konuyu Okuyanlar:
1 Ziyaretçi