Türk Dili 2 (1-2-3-4. Ünite) Ders Notu |
Yazar: Editör - 17.01.2017, Saat:19:04 - Forum: Türk Dili Ders Notları
- Yorum Yok
|
|
Dil hem bireysel, hem toplumsal yönü olan bir sistemdir. İnsanoğlu önce sözlü dili, eğitimle birliktede yazılı dili öğrenir.
Kompozisyonla ilgili genel bilgiler = İki tür kompozisyon vardır;
Yazılı ve sözlü kompozisyon.
Yazılı yazıda, sözlü sözde bütünlük gerektirir.
-Dilimize fransızcadan geçen kompozisyonun kökeni Latinceye dayanır.
(Bir araya getirmek, birleştirmek, inşa etmek demektir.)
Kompozisyon Türkçede= Geniş anlamda ayrı ayrı parçaları bir araya getirmek.
Dar anlamda öğrencilere duygu, düşüncelerini etkili ve düzgün anlatmaları için yaptırılan yazılı ve sözlü çalışmadır.
-Kompozisyon resim, müzik, heykel gibib sanat dalları ile çeşitli bilim dallarında parçaların bütünü olacak düzende bir araya getirilmesidir.
-Kompozisyonda biçim açısından kullanılan kağıdın uygunluğu, üstten 6cm, alttan 2cm, soldan 1cm, sağdan 3 cm boşluk bırakılarak yapılır.
-Kompozisyonda kişide olması gereken, dil becerileri ve bilgi donanımıdır.
Dil Becerileri ve Bilgi Donanımı
-Bebekler dünyaya gelince içinde bulunduğu toplumun dilini öğrenir fakat son zamanlardaki araştırmalar anne karnındayken ana dilini edinmeye başladığı yönündedir.
-Sözlü iletişim yalnızca konuşmayla değil, nini ve masallarda gelişir.
-Okul öncesinde ilk gelişen dil becerisidir. Dinlemedir, daha sonra dinlemeyle birlikte konuşma becerisi gelişir.
-Dil becerisini geliştiren en önemli etkinlik okumadır. Yazma yeteneğini de okuma geliştirir.
-Sözlü kompozisyonda en iyi eğitim dinleme ile başlar.
-Okumak, bilgi edinmenin - Araştırma Bilgiye ulaşmanın yoludur.
Yazılı kompozisyon
-Kelimeler, yazıya geçirmede, insanoğlunun kullandığı en temel iletişim aracıdır.
Yazının önemi
Yazı, insanlık tarihinin en büyük ve önemli buluşudur.
Yazıya dönüşmüş her bilgi, düşünce, duygudan tam insanlık yararlanmıştır.
Yazı duygu ve düşüncelerin çeşitli ifadelerle belirlenmesidir.
Yazılı kompozisyonun oluşturulması
-Konunun seçilmesi
-Konu sınırlarının çizilmesi
-Konuyla ilgili ana düşünce
-Yardımcı düşüncelerin belirlenmesi sıralamadır.
Konu= Konuşmada yazıda eserde ele alınan düşünce, olay durumudur.
-Eskiden mevzu denilirdi. Konu olmadan yazma olmaz.
-Kompozisyonda üzerine yazı yazılan herşey konudur.
-Herşey kompozisyonun konusunu oluşturabilir. (Olgu, veri, sorun, deyim, atasözü, dize, olay, vb...)
Ana ve Yardımcı Düşüncelerin Belirlenmesi
-Konudan sonra bu aşama gelir
-Anadüşünce= Yazarın iletmek istediği temel düşüncedir. Yazı ana düşünceye ulaşmaktaki araçtır.
-Yardımcı düşünce= Temel düşünceyi destekleyen yan düşüncelerdir..
2.Resim
Kompozisyonda Plan: Bir işin eserin gerçekleştirilmesi için uyulması tasarlanan düzendir.Plan yazar, yazıyı kolaylaştırır ve okur ileri düşünce bağının tez kurulmasını sağlar.
Plan türleri: Konunun özelliğine, işlenecek ana düşünce ve yardımcı düşüncelerin niteliğine, kullanılacak örneklere, anlatım biçimine göre kompozisyon yazmada 3 tür plan uygulanır;
-Olaya dayalı plan
-Düşünceye dayalı plan
-Duyguya dayalı plan
*Genellikle öykü, roman tiyatro eseri gibi sanatsal yazıların hazırlanmasında olaya dayalı plan uygulanır.
-Bakış açısının egemen olduğu, düşüncelerin işlendiği, kavram ve sorunların tartışıldığı, yazılarda düşünceye dayalı plan uygulanır. Düşüncelerin ele alınışında tümevarım yönetimi uygulanacağı gibi, tümdengelimde uygulanabilir.
Tümevarım= Özel olay ve durumlardan genel yargı elde etme yöntemi
Tümdegelim= Genel yargı ve ilkelerden, özell yargı ve ilkeler elde etme yöntemi
-Plan bölümleri-
-Giriş(Serim)= Yazının başlangıç bölümüdür
-Gelişme (Düğüm)= Konunun açılıp, genişlediği, zenginleşip olgunlaştığı bölümdür. Yardımcı düşünceler bu grupta ele alınır.
-Sonuç(Çözüm)= Yazının bitiş bölümüdür. Son söz burada söylenir.
-Konunun başlığı= Yazının, kitabın bölümlerinin başına konulan, konuyu kısaca tanıtan ibaredir başlık, kompozisyonun bölümlerindendir ve yazıda düzeni sağlar. Konu ile bağlantılı olmalı ve ana düşünce ile çelişmemelidir.
*Bir parafraf okurun ilgisini canlı tutacak kadar kısa, savunduğu düşünceyi açıklayacak kadar uzun olmalıdır.
--Paragrafta Anlatım Biçimleri--
-Tanımlama: Bir kavamın niteliklerini eksiksiz olarak belirtmek, onu açıklamaktır. (Genellikle giriş bölümünde kullanılır)
-Örneklendirme: Örnekler vererek konunun kavranmasına yardımcı olmak. (Ak - kara, güzel - çirkin gibi kavramların bir parafrafta yer alması karşılaştırma değildir.)
-Tanıklama: Bilginin, tanınmış bir kaynağa dayandırılarak yapılmasıdır. (Tanık gösterme) >>> (Gelişme bölümünde olur)
-Tanıtlama: Yazıda sayısal verilerin, istatistiklerin, göstergelerin, tahminlerin tanıt olarak kullanılmasıdır (Verilerle tanıtlama)
Tanıtlamak sayısal istatistikler verilerden (nicel veriler) yararlanarak anlatılmak isteneni kanıtlamak gerekir.
Diğer adı: Sayısal verilerden yararlanmadır...
-Noktalama işaretleri belli bir düzene sahip olmasada yazının bulunması ile kullanılmaya başlamıştır.
-Batıda 16.tt matbaanın gelişmesiyle noktalama işaretleinin kullanımı yaygınlaşmıştır.
--Noktalama işaretleri---
-Okumayı anlamayı kolaylaştıran, duygu ve düşüncenin doğru ulaşmasına yardımcı olan, vurgu ve tonlamayı belirten işaretlerdir.
-Göktürk alfabesinde kelimeler sadece ( ile ayrılmaktaydı
-Bualist vemani alfabesinde 6 ile 9 arasında değişen işaretler bulunmaktaydı.
-Arap alfabesinde = vakfe işareti kullanılmaktaydı.
*Noktalama işaretleri dilin trafik işaretleridir.
-Noktalama işaretleri yazı dilimize batıdan, Tanzimat dönemi ile geçmiştir.
*Noktalama işaretleri bizde ilk olarak: Şinasi - Şair Evlenmesi - 1859 adlı tiyatro eserinde (ilk basılı Türkçe tiyatro eseri) kullanıldı.
*Yazı dilimizde günümüzde 50 kadar noktalama işareti kullanılır.
-Her noktalama işaretinden sonra bir harf sığacak kadar boşluk bırakılır.
Nokta(.)
-Cümllenin bittiğini gösterir.
-Rakımlardan sonra konulursa sıra sayı sıfatlarını gösterir. (-inci eki)
-Kişi soyadında kısaltma olarak kullanılır. (Kesinleşmiş yargı hukiki mecburiyetle kısaltma olarak verilir örneğin Mehmet S. gibi)
-Tarih yazarken kullanılır (15.01.1979 gibi) Tarihlerde ayrıca (/) işaretide kullanılabilir.
-Saat yazımında saat ile dakika arasına kullanılabilir...
-Yazıda maddeleme yapılıyorsa rakam ve harflerden sonra kullanılabilir. (1.A gibi)
-Bilimsel yazılarda kaynakça yazınmında kullanılır.
-Kimi kısaltmalarda kullanılır (Prof. Dr vb.)
-Matematikte çarpma işareti olarak kullanılır.
--Virgül(,)--
-Öznenin yüklemden uzak düştüğü cümlelerde özneden sonra (,) konur.
-Cümlede kelime öbeklerini belirginleştirmek için kullanılır. (Vurgu olarak)
-Cümlede benzer veya eşdeğer öğeler ard ardaysa arasına konulur.
-Sıralı cümleleri birbirinden ayırt etmek için kullanılır.
(Okuldan gelir, yemeğini yer, kitabını okur gibi)
-Bak, şu, o zamirleri özne olarak kullanıldığında işaret sıfatıyla karıştırmamak için hemen ardından konulur.
-Çünkü, ama, fakat bağlaçları cümleleri birbirine başlıyorsa bu bağlaçlardan önce virgülkonabilir.
-(-) konuşma çizgisiyle verilen alıntıların bitiminde kullanılır (-Git oğlum, diye söyledi.)
-Kelimeler pekiştirme amacıyla tekrarlanıyorsa birbirinden, ayrılır.
Annemin " Tamam, tamam parçalama kendi,haber etmem" gibi...
-Hitap (seslenme( kelimelerinden sonra kullanılır (Kübra, kızım, Muazzez'e bak)
-Onaylama ve ret bildiren kelimerden sonra kullanılır (Evet, bu bizim ev)
-Bilimsel çalışmalarda kaynakça yazımında kullanılır.
(Ayazoğlu, Beşit (1999))
-Rakamlarda kesitli yazıları göstermek için kullanılır.
Örneğin; 18,8 gibi.
----Noktalı Virgül (---------
Yazılı metnin seslendirilmesinde biraz daha uzun soluklanacak yeri gösterir.
-Sıralı cümleler virgülle ayrılıyor ve kendi aralarında gruplanıyorsa bu gruplar ; işareti ile ayrılır.
-Cümlede kelime öbekleri aynı şekilde kullanılır.
- Bağlaçlı cümleleri birbirine bağlamada bağlaçtan önce kullanılır.
(Oysa, halbuki, yoksa hatta, bu neden gibi bağlaçtan önce kullanılır.)
-Sıralı bağlaçlı, girişik gibi birden çok cümlenin kullanıldığı yapıların öznesi ortak ise özneden sonra kullanılır.
-Aynı eki olan kelimeler virgülle ard arda sıralandığında anlam karışıklığını önlemek için kullanılır.
Ayşenin; muratın, alinin, ahmetin okuduklarını okuması gerekir / gibi.
--İki nokta (---
Sözün istenmeyen şekilde bittiğini, ayıp kelimelerin yerine, metinde okunamayan yerleri gösterir.
-Yazarın sözlerinin bitmediğini, devamını okuyucunun hayal gücününe bıraktığını belirtir
-Konuyla ilgili örneklerin devam ettiğini belirmek için kullanılır.
-Alıntı yapıldığında alıntılanan yeri belirtmek için kullanılır.
-Konuşmada duraksama ve kekelemeleri belirtmek için kullanır..
(Annem...Ben....Nededi...)
-Karşışık konuşmalarda cevap verilmediğini, sessiz kalındığını belirtmek için kullanılır.
-Devam eden dizinin tamamını yazmamak için kullanılır
(60'lıların,70'lilerin,.....,90'lıların)
-Ünlem ve soru işaretinden sonra anlamı pekiştirmek için
(Genelde iki nokta konur. !.., ?.. gibi..)
---Soru işareti(?)---
-Soru bildiren cümlelerin sonuna konulur.
-Bilinmeyen yer tarih için kullanılır (? - 1930)
-Soru cümlesi olmadığı halde, soru anlamı taşıyan kelimelerden sonra kullanılır
(Adınız ?, doğum yeriniz ? gibi...)
-Bir bilginin şüpheyle karşılandığı, emin olunmadığı durumlarda kullanılır.
1940 (?) yılında doğan sanatçımız... gibi
----Ünlem işareti (!)----
-Sevinç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi cümlelerin sonunda kullanılır.
-Hitap ve seslenmeden sorna kullanılır
(Ey Türk gençliği!) gibi...
-(!) işareti, söylenilene inanılmadığı, alay edildiği anlamına gelir.
----Kısa çizgi (-)------
-Satıra sığmayan kelime bölünürken
-Cümlede ara sözleri ve ana cümleleri ayırt etmek için kullanılır
(Bu filmi-film izlmeyi çok severim)
- bak-ış-ın-dan gibi heceleri ve ekleri ayırmak için kullanılır
-İki kelime arasında ve, ile bağlaçları yerine kullanılır
(Eser 1923 - 1938 arasındaki.....)
-----Uzun çizgi (--)
Yazıda satışbaşına alınan konuşmaları göstermek için kullanılır
(--Bu araba senin mi ?
--Evet. )
---Tırnak işareti (" ")---
-Bir başka yerden olduğu gibi aktarılan sözleri belirtmek için kullanılır
(Atatürk, öğretmenlere; "yeni nesil, sizlerin eseri olacaktır" dedi.
-Özel olarak vurgulanmak istenen kelimeler " " içinde yazılır.
-Tırnak işareti içinde yazılan başlıktan sonra kesme kullanılmaz.
("Nutuk"u okudun mu?)
---Kesmek işareti (')---
-Özel isimlere getirilen çekim eklerini ayırmak için (Atatürk'ün)
-Özel isimlere getirilen yapım ekleri ayrılmak (İzmirlilere)
-Kısaltmalara getirilen " ayırmak için (TBMM'nin)
-Bir harf veya ekten sonra gelen ekleri ayırmak için (U'dan önce t var )
-m, lt, km, kg'den sonra kesmek işareti konulmak (Yüz kg.lık gibi yazılır)
--Yay parantez ( ( ) ) (ayraç) işareti
-Sözün veya yazının aslında olmadığını, sonradan eklendiğini, açıklayıcı kelimeleri, söz gruplarını, söylendiği anda olup biteni belirtmek için
"Bu kitabı (Nutuk) herkes okumalı.
-Tiyatro eserlerinde konuşanın hareketlerini, durumunu açıklamak için kullanılır.
Adam: (Hafif gülümser) Beni duymadın mı ?
||||||||||||Ünite 3|||||||||||||||
---Yazım kuralları---
-Türkçenin yazım kurallarının oluşma süreci, Türk yazı devrimiyle başladı. 12 Aralık 1928'de basılan imla lugatı 1941'e kadar basım yayı ve eğitim kuruluşlarında kullanıldı.
(TDK. 11 Baskılı imla kılavuzunu çıkardı.)
--Büyük harf kullanımı--
-Bütün özel isimler büyük harfle başlar.
-Kısaltmalar genelde büyük harflerle yazılır (DNA)
-Bütün cümleler ile dizeler büyük harfle başlar.
-: işaretinden sonra veya tırnak içindeki kelimelerin ilk harfi büyük yazılır.
-Unbanlar, lakaplar büyük harfle başlar (Sultan Ahmet gibi)
-Hitap sonrası ünvanlar büyük harfle başlar (Aziz Dostum, Sevgili Babacım)
-Tabela, levha gibi yazılar büyük harfle başlar. (Yasak Bölge)
-Özel adlardan türetilen tüm sözcüklerin ilk harfi büyük yazılır (Türklük, Eskişehirli gibi..)
-Latin alfabesi kullanan ülkedeki isimler olduğu gibi diğerleri türkçede okunduğu gibi yazılır.
--Birleşik Sözcüklerin Yazımı--
-iki sözcük birlikte kullanıldığında ses düşmesi, türmesi veya değişmesi oluyorsa bitişik yazılır.
(Hissetmek > Hisetmek, Şüküretmek > Şükretmek, Kayıtolmak > kaydolmak gibi)
-Birleşik sözcülüğü oluşturan sözcüklerin biri yada ikiside artık asıl anlamlarını yitirmiş, yeni bir anlam kazanmışlarsa bitişik yazılır.
(Hanımeli - çiçek adı, kalburabastı - tatlı adı, imambayıldı - yemek gibi)
-Fiil çekim eklerinin ve fiilimsilerin kalıplaşmasıyla ortaya çıkan ve yeni anlam taşıyan sözcükler bitişik yazılır.
(Yapboz, gelgit, çekyat, barışsever, gecekondu.)
-Birleşik yapıdaki kişi ad ve soyadları, yer adları, kurum adları bitişik yazılır.
(Gülenay, Alper, Songül, Birol, Ertan, Ertürk, Türker, Akbay)
-Ara yönleri bildiren sözcükleri ile artık somut yer bildirmeyen alt, üst , üzeri sözcükleriyle kurulan birleşik sözcükleri, bitişik yazılır.
(Kuzeydoğu, güneybatı, gözaltı, suçüstü, ayaküzeri vb. )
--Ayrı yazılan sözcükler---
-İsim + fiil yarzında kelimelerde ses düşmesi yoksa ayrı yazılır.
(Kabul etmek, namaz kılmak, yok olmak, noy etmek vb.)
-İç, dış, alt, üst, ön, art, büyük, küçük, orta, karşı, sağ, sol , bir , iki, tek, çift, sıra, gibi sözcüklerin başta olduğu birleşik kelimeler ayrı yazılır.
(iç savaş, dış borç, alt kurul, art niyet, büyük harf, karşı oy)
-Bildiren sözcüklerden birisi ile oluşan ve bunlardan birisinin anlamını koruduğu birleşik sözcükler ayrı yazılır.
(Köpek balığı, muhabbet kuşu, hamam böceği, küpe çiçeği gibi)
--İkilemelerin yazılımı---
-Bütün ikilemeler ayrı ve araya herhangi bir noktalama işareti konulmadan yazılır.
(renk renk, hızlı hızlı, düşekalka, koşa koşa, açık seçik, tek tek)
--Pekiştirme sıfatlarının yazılımı---
-Pekiştirme sıfatlarının sözcüğünün ilk hecesinin ünlüyle biten kısmı alınarak
"p, r, s, m" ekleri getirilerek üretilir
(Yemyeşil, gömgök, kopkoyu, sırılsıklam)
--Mak, -mek ekinin yazımı--
İyelik veya yönelme (ta), belirtme (ti), tamlayan (+tin) hali ile cokluk (lar) ekleriyle kullanıldığında -ma olmaktadır.
(Görmek ancak görmem, görmen, görmesi / gitmek lazım (gitmem lazım)
--Sayıların yazımı---
10'dan itibaren rakammlar yazıyla yazıldığında bitişik yazılır.
(Onbir, oniki---) (Çek, senette bitişik yazılır.)
-Büyük sayılara senden başlayarak her 3 basamak (.) konur. 1.287.215 gibi
-3Lü basamakların arası yazıyla yazılabilir: 1 milyon, 350 bin
-Roman rakamları: YY.larda, hükümdar adlarında kitap, dergi, ciltlerinde V.yy / XI. Murat vs..
-Ya da bağlacı ayrı yazılır. Ki bağlacı kalıplaşmış sözcüklerde bitşik yazılır.= Halbuki, sanki, oysaki, belki, çünkü vb...
-İle bağlacı ve soru eki daima ayrı yazılır.
--Ses uyumları ve yazım kuralları---
Türkçede iki ünlü uyumuvardır (Büyük ve küçük)
Birde ünsüz uyumu vardır. Asıl olan büyük ünlü uyumudur.
--Ünlü daralması--
Türkçede fiilere ek gelince kök değişmek.
-Birtakım eklerde geçici ünlü daralması görülür sonu /a veya /e ile biten fiillere -(ı)yor geldiğinde ünlüler daralır.
Örneğin: başla-yor > başlıyor, okuma-yor> okumuyor gibi.. (yor gibi)
||||Ünite 4 ||||
--Düşünce yazıları--
İnsanları bir konu üzerinde düşündürmeyi amaçlayan yazılardır. Batılı anlam düşünce yazıları Türk edebiyatına tanzimatla geldi.
-Haber yazıları düşünce yazılarının kaynağıdır.
--Makele--
Herhangi bir konuda bilgi vermek, görüş düşünce, ileri sürmek.
İnceleme, aratırma sonucu kanıtlar sunarak kaleme alınan bilimsel ağırlıklı gazete ve dergi yazılardır.
-Sözcüklerin gerçek anlamı kullanılır. Giriş, gelişme, sonuçdan oluşur.
-Yazar tarafsız olmalı, 3. tekil analtım kullanılmalıdır.
-Makale türü; gazeticilikle doğmuş ilerlemiştir.
İlk özel gazete olan tercümanı Ahvelde, şinasinin yazdığı makaleler türk basınına girdi.
--Fıkra--
Fıkra sözcüğü, Türkçede iki tür anlatıyı karşılar.
-İki ince anlamlı= Güldürme, amacı güden kısa öyküler.
-İKinci anlamı= Gazete ya da dergilerde yayımlanan, belgelendirme ve kanıtlama gereği duyulmadan günlük olayları, ülke sorunlarını veya yazarın bir konu hakkındaki görüşlerini, çeşitli yerlerden inceleyen ve yorumlayan kısa yazıdır. (Köşe yazısı olarak da tanımlanır)
-Fıkra yazarken= güncel bir konu seçilmeli, ilgi çekici olmalı, yazar düşüncelerini çok ayrıntıya girmeden yazmalıdır.
-Gazete fıkracılığı 19 yy.da gazetenin ortaya çıkışıyla başlamıştır.
--Eleştiri--
Bir edebiyat ve sanat eserini çeşitli yönleriyle inceleyip açıklamak, anlaşılmasını sağlamak ve değerlendirmek amacıyla yazılan yazılardır.
--Eleştiri Türleri--
Sanatçıya dönük eleştiri, yapıta dönük eleştiri, okura dönük eleştiri, topluma dönük eleştiri, çözümleyici eleştiri..
Tanzimat dönemi Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa bu türün örnekleridir.
--Deneme--
Herhangi bir konuda kesin sonuçlara girmeden yazarın kendisiyle konuşuyormuşcasına görüş ve düşüncelerini dile getirdiği yazı türüdür.
-Her konu yazılabilir
-Anlatımda öncelik egmendir
-Düşündürme amacı güder
-İroniden geniş ölçüde yararlanılır
-Anlatılanlar iç konuşma tekniğiyle verilir.
-Seni benli bir dil kullanılır.
Çeşitleri 4 tanedir. Montaigne Bacon kurucularındandır.
Çeşitleri;
-Klasik deneme
-Edebi deneme
-Felsefi deneme
-Eleştiresel deneme
--Söyleşi / Sohbet--
Yazarın konuşma doğallığı içinde bir konu hakkındaki düşünce yazısıdır
-Genellikle 3 5 sayfa yazılan bu türün örnekleri gazete, dergilerde yayımlanır.
-Türk edebiyatında çok eski değildir.
-Soru cevaplı, devrik cümlelerde, samimi, sanat olaylarını, genel ve yüzeysel, öznel bir anlatımla ele alınır.
-Denemeye göre daha uzundur
Örnekleri Ahmet Rasim, Peyami Safa
--Röportaj--
Tanınmış bir kişiyi, y eri sanat daşını geniş kitlelere, araştırma inceleme yoluyla tanıtan ayrıntı veren yazıdır.
-Röportaj (LATİNCE:toplamak, getirmek > reporttare)
*İlk röportaj: Ruşan Eşref Ünaydın Atatürkü dünyaya tanıtan Anafartalar kumandını Mustafa Kemal'le mülakatıdır.
--Gezi yazısı--
Yazarın gözlem ve birligiyle, gördüğü yerleri anlatmasıdır.
(Seyahat, seyahatname)
-İtalyada Marko Polo, Arap ibni Batuta
-Türkçede hoca Gıyaseddin Nakkaşın 1422 Hitay Sefaretnamesi
Evliya Çelebi > Seyahatname
--Anı--
--Günlük--
--Öz yaşam öyküsü / oto biyografi--
Auotos + bios = otobiyografi
kendi yaşam
İlk örnekleri
-Augustine 397'de yazılan itiraflar
-19 yy.da Jean Jaogues Kousseau
Türk edebiyatında ilk örnekleri
Muallim nacr > Ömerin çocuklugu (1889)
Yusus Akçura > Ta kendim
Otobiyografi iki şekilde yazılır >> Belgesel özyaşam öyküleri, Edebi öz yaşam öyküleri
|
|
|
Türk Dili (1. Ünite) Dil Nedir? |
Yazar: Editör - 17.01.2017, Saat:19:02 - Forum: Türk Dili Ders Notları
- Yorum Yok
|
|
Dil nedir?
-Diller siyasel güçler tarafından ulus ve kimlik insasında ülkelerin kimliklerin yeniden biçilendirilmesinde kullandığı en önemli araçtır.
*Ölçünlü, ölçün Fransıca "Standart" sözcüğünün öz Türkçe karşılığıdır.
Dil bilimcileri;
-Anlamaya ve açıklamaya odaklı olduklarından berimleyici dil bilgisini,
Dili öğretenlerse;
Öğretim için dilin farklı düzeydeki işleyişiyle ilgili kuralları ön plana çıkarmak zorunda olduklarından kuralcı dil bilgisini tercih ederler.
Bilimsel bakımdan dilin özellikleri
- Dil bir sistemdir
- Dilin temeli sestir, doğal olarak sözlü anlatım aracıdır.
- Dilde nedensizlik ilkesi esastır
- İlkel dil, gelişmiş dil ayrımı yoktur.
- Dilin üretim yetkisi sınırsızdır.
- Her dil ait olduğu toplumun ihtiyaclarına cevap verecek yeterliliktedir.
- Dil toplumsal katmanlara göre değişir.
- Dil öğrenilen değil, edinilen kuşaktan kuşağa aktarılan sistemdir.
- Dil toplumsal, ulusal kurumdur.
- Dil insanı konu alan her bilim dalıyla yakından ilgilidir.
- Dil hem araç hem malzemedir.
- Diller arasında benzerlik ve ortaklık olabilir
-Kopyalama: Başka dildeki sözcüklerin başka bir dile dahil edilmesi.
*Dünyanın en eski dilinin Frigce olduğu savunulmuştur.
*Bilinen en eski yazılı belge Irak'da (Kış tableti)
Tekköken kuramı: Dillerin tek ana dilden geliştiğini ileri süren
Çokköken kuramı: Dillerin farklı dillerden yada kaynaklardan geldiği
Telegrafik konuşma: İki kelime
--Dil türleri--
Ana dil: insanın bebeklik döneminden itibaren birlikte olduğu kişilerden öğrendiği dil
Diyolekt(Lehçe): ortak bir dilden gelişen benzer diller
Ev dili ve ölçünlü dil: Siyasal coğrafyadaki değişkelerin üzerinde ortak anlaşma racı olarak kullanılır.
Ölçünlü dilin oluşma aşamaları
-Seçim
-Kodlama
-Yerleştirme
-Seçkinleştirme
Yazı dili ve sözlü dil: Edeb dil
Argo ve jorgan: Belirli yerel, toplumsal ve mesleki gruplara özgü düşük statülü bir dil
İzole dil: Herhangi bir dil ailesi içinde yer almayan dil.
--Kutsal diller--
-Yahudilik için > İbranice
Hinduizm > Senskrit
Budizm > Prokrit
İslamiyet >Arapça
--Siyasal etnik bakımdan dil türleri--
Devlet dili: Devlet yönetiminde kamu alanında yasal ve zorunlu olarak kullanılması gereken dil
Resmi dil: Bir ülkenin tamamında veya bir bölgesinde yönetim dili olarak kullanılan dil
*Avrupa birliğinin > 23 Resmi ve çalışma dili vardır.
Ulusal dil: Bir ülkenin nufusunun cogu tarafından konuşulan dil
Bölgesel ve bölgesel olmayan diller: Bölgesel dil: Bir ülkede genellikle belirli bir bölgede farklı gruplar tarafından kullanılan dil
Bölgesel olmayan dile örnek > Yidişçe
Yerli azınlık dili aynı siyasi ve ulusal çevrede genellikle belli bir bölgede tarihin en eski dönemlerinden beri farklı dil kullanılan topluluk dili;
*Rumeli türkçesi
*Kırım türkçesi
*Gogcuzsa yerli azınlık dilidir.
Göçmen azınlık dili: Farklı coğrafyalara göç edenlerin konuştuğu dil.
*Avrupa gçömen ttürk azınlıkların konuştuğu Türkçe'nin hiçbir resmi statüsü yoktur.
Uluslararası dil(Küresel, ortak): Ticaret, bilim, diplomasi, eğitim vb. amaçlarla farklı ülkelerdeki dillerin konusurları tarafından ortak anlaşma aracı olan dildir > İngilizce
Çalışma dili: Uluslararası bir kurum veya kuruluşta faaliyetlerin yürütülmesinde kullanılan dil
Yapay diller: İletişim engellerini ortadan kaldırmak amacıyla kurulan ortak dil
--Dillerin sınıflandırılması--
Sınıflandırma ölçütleri, dillerin tarihsel gelişimlerine ve diller arasındaki ilişkilere dayalıdır..
--Kullanılan Yöntemler--
Köken sınıflandırılması (Genetik sınıflandırma): Çeşitli dillerin ortak bir ana dilden türediği esasına dayanır.
Yapı bakımından sınıflandırma: Dil türlerini ayırmak üzere bilimsel veya söz dizimsel simgeler kullanılır.
Köken bakımından dünya dilleri;
Afraasyo (Hami semi) Dilleri (Kuzey afrika, günay batı asya)
Afraasya dilleri,
-Sami dilleri
-Çad dilleri
-Berber dilleri
-Kuşi dilleri
-Orna dillerinden oluşur
*Sami dillerinin en önemlisi Arapçadır.
*Bu dil ailesinin en önemlilerinden biri de Yunan dili İbranice'dir.
Altay Dilleri: Moğol dilleri ve Monçu Tunguz dillerinden oluşur.
*Bağımsız Diller, Arnavutça, Yunanca, Ermenice
*Dillerden en fazla konuşur sayısı: Hint Avrupa dilleri
*En çok anadil konusuruna sahip dil "Çince"
Yapı bakımından dünya dilleri: Bitişken (Eklemeli), Bükümlü (çekimli), yalınlayan diller.
-Bitişken (Eklemeli) diller: Gövdelerin sonuna yeni sözcükler yapan ekler.
*Türkçe yalnızca sondan eklemeli bir dildir.
Avrupa'da konuşulan Ural-Altay dilleri
-Türkçe, -Goguzca
-Fince, - Tatar türkçesi
Kıpçak türkçesi: Kazakça karakolpoça, Nogay'ın bağlı bulunduğu dil.
Uygu türkçesi: Özbekçe, salırca
Sibirya türkçesi, tuvaco, tofaca, yenisey
|
|
|
Açıköğretim Türk Dili 1 (1-2-3-4-5. Ünite) Ders Notu |
Yazar: Editör - 17.01.2017, Saat:19:01 - Forum: Türk Dili Ders Notları
- Yorum Yok
|
|
Morfoloji: Biçimlerin bilgisidir. İlk kez 19. yy'da botanik terimi olarak kullanılmıştır. Biyoloji, dilbilimi, jeoloji farklı bilim dallarının alt dalıdır.
Biçimbirim: Dilde tek başına anlamı olmayan sözcüğe anlam katar en küçük dilsel bilimlerdir.
-As çekim ekleri, çoğulluk eki ve eylem çekim ekleri Türkçedeki biçim birimleridir.
Örneğin; ev-ler sözcüğü iki ayrı birimden oluşur
-ev- / - ler
Dilbilgisel işlev: Biçim birimin bir anlamı olmasıdır.
Örneğin: Gel sözcüğünün anlamı "bir yere ulaşmak, varmak"tır
Sözcüğün çekimli biçimde gel(di)
Parantez içerisindeki -di görülen geçmiş zamanı işaretlemektedir.
*Biçimbirimler hecelerle karıştırmamalıdır.
Örnek: Biçimlendirilmeyen kelimesini inceleyelim.
Heceler: bi çim len di ril me yen (7 heceden oluşur)
Biçimbirimler: biç i(m) le n dir i(l) me (y) en [8 biçim biriminde oluşur]
Ekler ve kök halindeki kelimelerdir.
=> Biçimbirimler bğımlı biçimbirimler (görevsel) ve bağımsız biçim birimler (sözlüksel) olarak 2'ye ayrılır.
Bağımlı biçimbirimler (Görevsel)
-Başka bir biçim birime bağlı zorunda olan, tek başına kullanılmazlar. Tüm ekler, edatlar ve fiil köklerinden oluşur.
Örneğin: -cı, -lar, -ımtrak gibi.
Bağımsız biçimbirimler (Sözlüksel)
-Başka bir biçim birime bağlı değiltir, tek başlarına kullanılırlar. Tüm isim kökleri bağımsız biçimbirimdir.
Örneğin: Elma, su, araba
git-, yarın vb. Gibi
Değişken biçim: Biçimbirimin ses uyumlarına bağlı olarak aldığı biçimdir.
Örneğin: -ler, - lar iki değişken biçimdirş
Görülen geçmiş zaman 8 değişken biçimi vardır.
-dı, -di, -dü, -du, -tı, -tu, -tü= -Di, -Dü
-yor = şimdiki zaman eki >> Değişken biçimleri
-ımtrak = addan ad yapan ek >> yoktur.
--Fosil biçimbirimler ve Fosilleşme--
Tarihi biçimbirimlerin dil bilgisel işlevini yitirerek bugüne ulaşmasına fosilleşme, bu tür biçimbirimlere fosik biçimbirim denir.
Kök: Kendinden küçük parçalara ayrılmayan sözlüksel anlam taşıyan ve sözcük türüne ait biçim birimlerdir.
Gövde: Bir bağımsız biçim birim olmak üzere en az iki biçim birimden oluşur.
Örneğin: Göz- cü
Göz: kök, cü: gövde.
Taban = Eklerin eklendiği yalın sözcüklerdir.
Ek= Herhangi bir sözcük türüne dahil değildirler.
Yani eylem, ad(isim), sıfat, zarf ve sözcük türlerine girmeyen bağımlı biçim birimlerdir.
Ekler;
Biçim bakımından = ön ekler, iç ekler, son ekler olmak üzere 3'e;
İşlev bakımından yapım ekleri ve çekim ekleri olmak üzere ikiye ayrılır.
-- Yapım ekleri --
*Eklendiği kelimenin anlamını değiştirir.
*Köke karışırlar ve bu nedenle farkedilmeleri daha zordur.
*Kelimedeki yeri kökten sonra gelir ve üst üste gelebilmektedir.
*İsim ve fiil olmak üzere iki çeşit gövde vardır.
Örneğin: Bahçeden gül kopardım.
Gül isim fiil köküdür.
Sana gülmek çok yakışıyor.
Gülmek sözcüğündeki gül fiil köküdür.
Bu gövdelerden de 4 çeşit gövde yapılır.
*isimden isim yapma eki: İsim kök ve gövdelerinden başka isim yapmak için kullanılan eklerdir.
Örneğin: -lik (taş-lık)
*İsimden fiil yapma eki: İsim kök ve gövdelerinden fiil yapmak için kullanılırlar.
Örneğin: -la (baş - la )
*Fiilden isim yapma eki: Fiil kök ve gövdelerinden isim yapmak için kullanılırlar.
Örneğin: -gi (bil - gi)
*Fiilden fiil yapma eki: Fiil kök ve gövdelerinde başka fiil yapmak için kullanılırlar.
Örneğin: -dır (bil - dir )
--Çekim ekleri--
*Eklendiği kelimenin anlamını değiştirmezler
*Kelimeyi dilde işleten eklerdir.
*Çekim ekleri, eklendiği kelimenin başka kelimelerde bağlantı kurmasını sağlar.
*Çekim eklerinin kullanıldığı yerler yapım eklerine göre daha geniştir.
*Kelimede yapım ekinden sonra gelirler.
*Bir çekim eki hem fiile hem isime gelemez.
*Aynı cinsten iki çekim eki üst üste gelemez.
*Bu durumun istisnası ise çokluk eki -lar -ler'dir.
Örneğin;
Sil- (silmek fili)'e
-gi yapım eki eklersek kelime silgi olur ve baskıcı anlam oluşur.
Bunada örnek verecek olursak;
Ufak + cık > Ufacık
Bir diğer örnek ise - lar eki
Fiile geldiğinde;
Gel-di-ler
isme geldiğinde
kalem-ler olur.
Eklenme: Sözcüğün yapım eki veya çekim eki almasıdır. Türkçe sondan eklemeli olduğu için son eklenme şeklinde gerçekleşir. Başka dillerde son ekleme ve iç eklemede vardır.
Batı dillerinden kopyalanmış > anormal, desar
Doğu dillerindenn kopyalanmış > namüsait, bitaraf bunlarda ön ekleme vardır
İç değişim: Herhangi bir sözcükte ek olmayan bir parçanın sözcükteki başlıca bir parçanın yerine alarak sözcüğün anlamını değiştirmesidir.
Ben, sen, o zamirlerinin yaklaşımcı durumu eki olarak
bana, sana, ona biçimlerini almasıdır..
Enklitik: Türkçede henüz karşılığı olmayan kelimenin ekleşme sürecini tamamlanmamış kelimelerdir.
Enklitiklerin hepsi biraz ek, biraz kelime gibi davranırlar.
Örneğin "de" bağlacı bir enklitiktir. Ekleşme sürecini tamamlamamıştır.
Tamamlamış olsaydı "te" şeklinde ve bitişik yazılırdı.
--Sözcük yapımı--
1.Birleştirme: İki veya daha fazla sözcüğün bir araya gelerek ad veya eylem oluşturmasıdır.
>>>Arz etmek, güneybatı, şükretmek
Osmanlı metinlerinde gül-rü vb. kısa çizgiyle gösterilir.
2.Türetme: Herhangi bir tabana eklenen yapım ekleri arayıcığıyla anlam veya tür bakımından yeni sözcüklerin yapımıdır.
>>Birikim sözcüğünün kökü bir "1" ismidir
3.Kalıplaşma: Çekim ekleri hatta cümleler kimi zaman kendi işlevlerinin ve görevlerinin dışına cıkar, buna kalıplaşma denir
>>Gecekondu, imambayıldı, vb...
4.Örnekseme: Ses ve biçim bakımından yabancı sözcükler model alınarak yeni biçim birimlerle sözcük üretilmesidir.
>>Belleten
5.Kırpma: Çok heceli sözcüğün bir veya daha fazla hecesini kaldırarak yeni sözcük oluşturma yoludur.
>>Kilo (kilogram), motor (motor siklet), pop (popüler)
6.Karma: İki sözcüğün hecelerinin ya da parçalarını genelde ilk bileşenini birinci, ikinci bileşenin ikinci parcasını bir araya getirerek yeni sözcük oluşturmasıdır.
>>Arge (araştırma + geliştirme)
7.Kısaltma: Sözcüklerin ilk harflerinin veya tamamamının bir araya getirilmesiyle oluşur.
>>TED (Türk eğitim derneği)
Aselsan (Askeri elektronik sanayi)
8. Kasıtlı yaratma (Uydurma): Birleştirme, türeme vb yapılarak yeni bir sözcüğün oluşturulmasıdır.
>>Batı dillerinde, Asus, google, kodak, robot vb.
Türkçede: bayan, koşul, uygar vb.
9.Derleme: Kullanılmayan, unutulan sözcüklerin yazı diline kazandırılmasıdır.
>>Asalak, araç, denetterek vb.
10.Tarama: Yazı dilinde unutulan, kullanılmayan veya yerlerini yabancı kelimelerin aldığı tarihi sözcüklerin yeniden kazandırılmasıdır.
>>Aklamak, akıtmak, ayrıksı, başkan vb.
11.Genelleşme: Başlangıcta kişi adı, marka vb adlarının genelleşerek belli bir türün genel adı haline gelmesidir.
>>Jilet, nescafe, sanayağı, selpak
12.Kopyalama: Kaynak dilden veya aracı diller aracılığıyla yapılmaktadır.
>>Ahtapot, körfez> Rumcadan
Futbol, Egzoz, damper > İngilizceden
Derya, arzu, müjgan > Farscadan
Patates, domates > Amerikan yerlilerin dillerinden kopyalanmıştır.
---Sözcüklerin sınıflandırılması---
Yapı, anlam, tür ve görev gibi ölçütlerle sınıflandırabilriz.
1.Anlam bakımından sözcüklerin sınıfırlandırılması
Boğazımda bir yanma var
Boğazımda sözcüğü temel anlam olarak kullanılmıştır.
Çanakkale boğazı kaç metrekaredir ?
Burada ise boğaz yan anlam olarak kullanılmıştır.
*Gençler kumsalda büyük bir ateş yakmışlardı // Ateş: temel anlam
*Hastanın ateşi sabaha kadar düştü // Ateş: Yan anlam
*Şu yağan kar bile yüreğimdeki ateşi söndürmez // Ateş: Mecaz anlam
*Ağzını ıslatmak: içki içmek
*Viraj almak: Çok yalan söylemek
Bu örnekler ise argodur.
Bir üçgenin açıkları toplamı yüz seksen derecedir.
Açıları terim anlam olarak kullanılmıştır.
Kuşlar neşe içinde cıvıldaşıyor > aktarma
-Bakmak
*Odadaki resme uzun uzun baktı (Gözle izlemek)
*Sen babamın böyle konuştuğuna bakma (aldırma)
*Kardeşime yaşlı bir dadı bakıyor (İhtiyaclarını karşılamak) (Çok anlamlı)
*Eş anlamlı
-Abide-anıt
-Akıl - baş
-Kırmızı - al
*Zıt anlamlı
-Acemi - Usta
-Ağır - hafif
-Acı - tatlı
--Tür ve görev bakımından sözcüklerin sınıflandırılması--
1.Adlar, 2.Sıfatlar, 3.Zarflar, 4.Zamirler, 5.Edatlar, 6.Bağlaçlar, 7.Ünlemler, 8.Eylemler
--Türkçenin ekleri--
1)Çekim ekleri
a)Ad çekim ekleri
-Çokluk ekleri: (-ler, lar) Örnek: Martılar
b)Durum hal ekleri (-i, -e, -de, -den)
Örnek:
Ev
Ev-e
Ev-de
Ev-den
Ev-in
Ev-i
Ev-ce
Ev-le
c)İyelik ekleri: (-m, -n, -i, -imiz, -niz, -leri)
Evim evimiz
evin eviniz
evi evleri
d)Soru eki: (-mi,- mu) kişi ekleriyle çekime girer.
Örneğin Ankaralı mısınız?
e)Aitlik eki (-ki): Seninki, benimki, onun ki
----EK Eylemler----
Geniş şimdiki zaman
-Öğrenciyim
-Öğrencisin
-Öğrencidir
-Öğrenciyiz
-Öğrencisiniz
-Öğrenci (-dirler)
Görülen / Duyulan geçmiş zaman
-Öğrenci-dik (Öğrenciydik)
Öğrenc-i-mi-şiz (Öğrenciymişiz)
Öğrenci-y-sek (Öğrenciysek)
Öğrenci-imiş-isek (Öğrenciymişsek)
--Eylem Çekim Ekleri--
Türkçede kişiler 2'ye ayrılır.
Haber (bildirme) kipleri ve Tasarlama (istek) kipleri
Haber kipleri; Geniş zaman, şimdiki zaman, görülen geçmiş zaman, duyulan geçmiş zaman, gelecek zaman
İstek kipleri; istek, gereklilik, emir, dilek
*Birleşik zaman yükleme eklenen eylemin geçmiş zamanlarda ve şart kipinde çekimlenmesiyle oluşur.
Türkçede dört bileşik zaman vardır
-Bildirme, -Öykü (Hikaye)
-Söylenti, Rivayet - Koşul,şart
Türkçede yükleme gelen eklerdeki genel sıralama şöyledir.
Eylem kök veya gövdesi + kip eki + tarz eki + kişi eki
--Eylemsizler (Fiilimsiler) - Çekimsiz Eylemler
-Sıfat fiiller:
Eylem ve sıfatların özelliklerini birlikte gösterirler.
*Türkiye türkçesinin belli başlı sıfat fiilleri:
Geçmiş zaman anlamı taşır; -dik, -miş
Geniş zaman anlamı taşır; -an, -maz, -rar
Gelecek zaman anlamı taşır; -acak
-Zarf fiiller:
Zarf ve eylem özelliklerini birlikte gösterirler.
*Türkiye Türkçesinin belli başlı zarf fiilleri
*Tarz ve bağ anlamı taşıyanlar; -a, -acak + iyelik + -arak, -ı, -maksızın, -maktansa
*Zaman anlamı taşıyanlar: dik + iyelik eki + da, i(ken), -al, ınca, -dı + kişi eki + -all, -dımı, -dıkça, -madan, a,l-maz
--İsim fiiller--
*-me, -mak, iş ekleri alır.
--Söz dizini (Cümle Bilgisi)--
Cümle içinde yer alan sözcüklerin veya sözcük öbeklerinin düzenlenmesiyle ilgili esasları alır.
-Sözcük öbekleri
Cümle içinde birden fazla ekten oluştuğu halde tek bir sözcük gibi işlem gören kesin yargı bildirmeyen yapılardır.
-Cümlenin öğeleri
Cümlenin temel öğeleri yüklem ve özne'dir.
Cümle özlem öbeği ve yüklem öbeği olarak ikiye ayrılır
Özne öbeğinde özne yer alır
Yüklem öbeğinde eylem, kip eki, kişi eklerinden oluşan eylem kümesi bulunur.
Belirtili ve belirtisiz nesneler ve tümleçlerdir.
--Cümle Türleri--
Yapısına göre: Basit, birleşik, sıralı, bağlı >> Cümle
Yüklemin türüne göre: Eylem cümlesi > Ad cümlesi
Yüklemin, öğelerin yerine göre: Kurallı cümle (Düz), Devrik cümle, kesik cümle
Anlamına göre cümleler: Olumlu cümle, olumsuz cümle, soru cümlesi, emir cümlesi, ünlem cümlesi, dilek cümlesi
|
|
|
Türk Dili (Tanzimat Dönemi) 4. Ünite Ders Özeti |
Yazar: Editör - 17.01.2017, Saat:19:00 - Forum: Türk Dili Ders Notları
- Yorum Yok
|
|
Tanzimat dönemi Türk Edebiyatında Şiir:2
I. Kuşak
-Yeniliğin başlatıcısı
Sanat anlayılışı: Akla dayalı, toplumsal
Temsilcileri: Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal
Nedenleri;
-Biçimden çok içerikte yenilik
-Dilde sadeleşme çabası
-Sosyal ve siyasi konular
-Uygarlık,insanlık, vatan, millet, hürriyet
-Sanat toplum için
II Kuşak
-Yeniliği daha ileri görütenler
Sanat anlayışı: Duyguya dayalı, bireysel, güzellik esas
Temsilcileri: Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Muallim Naci
Nedenleri;
-İçerikle birlikte şekil ve üslup özelliklerinde önemli değişiklik
-Bireysel konular ve temalar
-Aşk, ölüm, tabiat, metafizik mistik
-Sanat sanat için
II. Kuşağın " sanat sanat için " anlayışında olma nedenleri:
-Sanat anlayışlarının merkezine güzelliği yerleştirmeli
-Romantizm akımına bağlanmaları
-II. Abdülhamit döneminin baskıcı uygulamaları ve yönetim anlayışı
II.Kuşağın bireysel konulara ve temalara yer vermesi:
-Edebiyatın içe kapanmasına, aşırı duygusal yapıya bürünmesine yol açar.
II. Kuşak için; "Zerrelerden güneşe kadar her güzel şey şiirdir"
İkinci kuşak dil ve uslüp üzerinde de durur. Her kelimenin şiire giremeyeceğini düşünen şair, her şiirin kendine özgü söyleyiş tarzının ve kelime dağarcığının hatta ses düzeninin olduğu görüşüne bağlanır. İkinci kuşak şairlerinin kelime seçiminde ve uslüpta bu kadar titizlenmesine karşılık dilin sadeleşmesinde ileri adım atııklarını söylemek güçtür.
*Recaizade ve Abdülhak Hamit batıdan etkilenip edebiyata yeni şekiller sokar ama Muallim naci klasik edebiyattan vazgeçemez. Bunun nedeni Recaizade ve Abdülhak Hamit'in eğitimini batı yöntemiyle almış olup, Muallim Naci'nin eski tarz eğitim görüp, batıyla çok sonradan tanışmış olmasıdır.
*İkinci kuşakta yaşanan olaylar, tabiat varlıkları ve insan şiirin dünyasında geniş olarak yer alır.
*Şairin sevinçleri, üzüntüleri, tabiat varlıkları karşısında hayranlığı, bir yakının ölümü, yalnızlığı aşkı daha çok romantik duyuş ve düşünüş çerçevesinde ifade edilir.
--Yenilşemenin ikinci kuşak temsilcileri---
Öncü ve kuramcı: Recaizade Mahmut Ekrem
Recaizade Mahmut Ekrem'in çalışma yaptığı alanlar
-Şiir
-Öykü
-Roman
-Eleştri
-Edebiyat Kuramı
*Recaizade Namık Kemal'in Tasvir-i Efkar gazetesinde yazılarını yayımlamış ve daha sonra gazetenin idaresi ona kalmıştır.
Recazide'nin TÜrk Edebiyatının batılı kimlik kazanmasındaki asıl rolü;
*Şiir hakkında düşünceleri
*Yeni yetişmekte olan genç sanatkarlar üzerinde etkisi
-Recaizade, öğrencisi Ahmet İhsan'ın çıkarmakta olduğu Servet-i Fünun dergisinin başına Tevfik Fikret'i getirerek, Türk edebiyatının batılı kimlik kazanmasında ileri hamleyi temsil eden Servet-i Fünun topluluğunun oluşmasını sağlamıştır.
Recaizade yeni şiir anlayışını Talim-i Edebiyat kitabında göstermiş onun edebiyat, şiir üzerine düşünceleri klasik edebiyattan uzaklaşarak Batılı ve yeni bir anlayaşın gençler arasında yayınlaşmasında etkili olur.
Şiiri faydaya ve ahlak kurallarına bağlamaz.
O sanat eserinde güzelliği esas alır. Bu yönüyle 1. Kuşaktan önemli ölçüde ayrılır Güzel olan herşeyin şiirin konusu olduğunu söyleyerek şiirin alanını genişletir. Tabiattaki güzellikle sanat eserinin güzelliği arasında mahiyet bakımından fark görmez.
Recaizade edebi eserde şiirde 3 tür güzellik bulur:
-Düşünce güzelliği
-Hayal güzelliği
-Duygu güzelliği > Ruhu etkileyici olduğu için diğerlerinden üstündür
Duygu + düşünce : Bir derece daha güzel
Duygu + hayal : Güzellik bir kat daha artar
Dile getirilen duyguya göre üslubun değişeceği düşüncesindedir.
Ona göre her şiirin ölçülü ve kafiyeli olması gerekmez. Her ölçülü ve kafiyeli söz de şiir değildir. Böylece düzyazı şiirin varlığı kabul edilmiş ve şiirle nazım birbirinden ayrılmış olur
Şiirin konuşma dilinden farklı bir dile sahip olması gerektiği görüşünde olan şair bu düşüncesiyle şiirin gittikçe konuşma dilinden uzaklaşmasına zemin hazırlar.
-Recaizade şiir sanatına klasik tarzda yazdığı güzellerle başlar
"Anılsın yar ile bir yerde mey nüş ettiğim demler,
Hem onu hem beni sermest-i bihüş ettiğim demler
Ne gündü payına hasretle rü-mal olduğum günler
Ne demdi cism-i nazani der-oğus ettiğim demler"
Şiirin gayesi güzelliktir diyen şair, bu güzelliği gereğince gerçekleştirebilmek için içerikle uslüp arasında uyum sağlar.
Buda bir şiir-i muhzin-i diğer başlıklı şiiri, sanat anlayışını yansıtmasının yanında şairin varlığa nasıl baktığını gösterir...
Şiirde şair, yerde kız cocugundan gökte yıldızlara kadar varlıkların her birinde şiirsel yanı görür. Onun bakışıyla denizde kayık gezintisi, mezarlık ziyareti, geyiğin inleyişi, güneşin doğuşu hep şiirdir, böylece şair şiirin alanını hayata ve tabiat varlıklarına doğru açarak genişletir.
Recaizade'nin klasik anlayışa bağlı güzel ve kasidelerinden sonra olgunluk dönemi şiirlerinde işlediği temalar:
-Aşk
-Tanrı
-Tabiat
-Mezarlık
Oğlu Nifad'ın genç yaşta ölümü üzerine yazdığı "Ah Niyad" şiiri ölüm karşısında insanın çaresizliği dile getirir.
"Hasret beni cayır cayır yakarken,
Bedenimden buzdan bir el yürüyor
Hayalin çılgın çılgın bakarken
Kapanası gözümü kan bürüyor
Bu ayrılık yaman geldi pek,
Ruhum hasta, kırık kolum kanadım
Ya gel bana ya oraya beni çek,
Gözüm nuru oğulcuğum, Niyad'ım!"
Yeni anlayış çercevisinde yazılan bu şiir, yaşanmış bir durumu dile getiriş, samimi duyguları ifade edilişiyle dikkat çeker.
!!!İçten duygular, yalın bir dille aktarılmış.
Çoban şiirinde de bütün basitliği içinde yaşanan hayatı buluruz.
Ovalar sürüler kuzular meler
Recaizade sanatının ilerleyen döneminde batı edebiyatının etkisiyle
-Dilini sadeleştirir.
-Yeni şekil denemeler yapar.
-Kafiye örgüsünde değişikliğe gider.
Recaizade Mahmut Ekremin Şiir Kitapları
-Nağme-i Seher
-Yadigar-ı Şehab
-Zemzeme I - II - III
-Tefekkür (şiir - nesir karışık, Nijad ekrem'in sonuna eklenmiştir)
-Pejmürde (Şiir - nesir karışık)
-Nijad ekrem (Genç yaşta vefat eden oğlu için yazdıkları)
-Nefrin
Şiirde Büyük Ürperiş: Albülhak Hamit Tarhan
-Coşkun omantizmine bağlı olarak dağınık ilhamı,
-Dil kurallarını ihlali
-Uslüp endişesi taşımayışı
-Klasik edebbiyatın estetiğinden önemli ölçüde ayrılışı
-Metafik endişeleri
-Farklı eşya ve insan algısı
-Yeni imgelere açılan hayal dünyası
*Abdülhak Hamit bu özellikleri ile klasik edebiyatı gerileten yeniliğe zemin hazırlayan şair olur.
Şinasi'den itibaren gelen yenilik, şiir alanında klasik zevkin karşısında ilk büyük başarısını onun kaleminde kazanır
-Batı'da gördüğü hemen herşeyi seçmeden alır.
-ikili tavırlıdır.
-Kural tanımaz
-Klasik yapıyı bozar.
-Köklü aileden gelir
-Küçük yaşta Fransaya gider, o dili öğrenir
-Genç yaşta elçilik yapar, ufku geniştir.
Namık Kemal ve Recaizade Mahmut Ekrem'i okuduktan sonra yeniliğe yönelmiştir.
Abdülhak Hamit'in şiirlerinin konuları:
-Tabiat
-Aşk
-Ölüm
-Metafizik.
Bu konular etrafında onun şiiri büyük ürperiş olarak belirginlik kazanır.
Abdülhak Hamit'in ilk şiir kitabı Sahra'nın özellikleri;
-Kır ve köy hayatını anlatır.
-Fransız romantiklerinin etkisinde yazmıştır
-Türk şiirine geniş olarak tabıatı sokması bakımından Batılı yolda yeniliktir.
-Dış dünyanın gerçekçi bir bakışla algılanmaya başlandığını gönderir.
MAKBER
Eyvah ! Ne yar, ne yer kaldı
Gönlüm dolu ahuzar kaldı
Şimdi buradaydı gitti elden
Gitti ebede gelip ezelden
Ben gittim, o haksar kaldı.
Bir güşede törmör kaldı;
Baki o enis-i dilden, eyvah !
Beyrut'ta bir mezar kaldı
-Makber şiirinin özellikleri:
*Ölüm fikri ve metafiz konular etrafında derinleşme
*Ölümü kendi gerçekliğinde görmesi bakımından;
-Akif paşanın torunu için yazdığı mersiye ve Recaizade'nin ölüm temli şiirlerine benzer
Ancak onlardan daha ileri bir hamledir.
Bu tema çerçevesinde makberle ölü ve haci de katılır..
*Klasik edebiyatın kafiye düzeninden farklı şekilde bentlerle kurulu
*Şairin karısının ölümü üzerine yazılmıştır.
*Makber'in klasik mersiyeden ayrılan yanı:
Ölümü kendi gerçekliğinde dile getirilmesidir.
-Ayrıca eserde mersiyeden farklı, yeni bir duyus ve düşünüş vardır.
Abdülhak Hamit Türk edebiyatına felsefi şiiri getirmiştir.
Felsefi şiir: Hayati ve olayları evrenle birlikte yorumlayan; varlık ve yokluk, başlangıç ve son hayat ve ölüm gibi problemleri inşanın etrafında derinlik psikolojisi içerisinde ele alan şiirdir.
Bu tarzı Ziya Paşa Terci-i Bent'inde işlemiş ancak Abdülhak Hamit daha başarılı olmuştur.
Ziya Paşa Terci-i bentinde insanı kainatın sonsuzluğu ve ilahi kudretin yaratıcılığı karşısında aciz bir varlık olarak ele almoş
"kainat, felaket mihveri etrafında dönen bir değirmen,
insan bu değirmenin taşları altında yuvarlanan, ezilen avare bir daire.
Abdül Hamit Türk şiirinin şekil ve içerikçe yenileşmesinde, Batılılaşmasında, metafizik ve felsefi alanda zenginleşmesinde büyük atılım onun şiirlerinin dikkat çeken özellikleri=
*İçinde karşıtlıkları ve çelşikleri barındırması
*Genellikle güç anlaşılır olması
--Abdülhak Hamit'in Şiir Kitapları--
-Sahra
-Divaneklerim yahut belde
-Bunlar odur
-Makber
-Ölü
-Hacle
-Kahpe yahut bir sefilenin hasbihali
-Boludan bir ses
-Validem
-İlham-ı vatan
-Güram
-Hep yahut hiç
--Neo-Klasik = Muallim naci---
Yetişme tarzı ve zevk bakımından klasik edebiyat anlayışındadır.
Ama tam anlamıyla klasik şiire bağlı kalmaz.
İlerleyen döneminde. Batı anlayış çerçevesinde klasik şiiri yenileme çabasına girer. Kapılarını yenileşmeye sınır olarak açan şair, klasik edebiyatla bağını bilinçli bir şekilde sürdürür. Bu da onun ılımlı, orta bir yol tutmasına, neo-klasik bir sanatkar kimliği kazanmasına yol açar.
Muallim naci klasik edebatın şiir teknğine hakimdir.
-Kıtlalar
-Gazeller
-Münacatlar
-Naatlar yazar.
Mahlasları: "Mes'udi" ve "Mes'udi hareketi"
Bu şiirlerin ortak özellikleri şunlardır;
-Hayata yukarıdan bakma
-Boş vermişlik
-Bir neşeyi sürdürme arzusu
-Melal duygusu
-Gereksiz vev sıkıcı övünmeler
................. meyhanede > Gazeli klasik edebiyatın hayal dünyası ve sanatlı söyleşiyle olan bağını gösterdiği kadar şiir sanatındaki gücünü de açıkca ortaya koyar.
Onun gençlik yıllarında İstanbul'un dışında yaşaması sebebiyle aydın çevreden uzak bulunması ve Fransızcayı geç öğrenmiş olması Batı edebiyatını geç tanımasına yol açar.
Celal Tarakçı onun "şark-gorp ayrılığını değil, sentezini arzulayan nbir tavır içersinde olduğunu öne sürer.
Muallim Nacinin yeni yolda yazılmış şiirleri:
-Kuzu
-Kebüter
-Dicle
-Sam-ı Gariban
*Bu şiirlerinde tema, nazım şekli ve dünya anlayışı bakımından eskiden ayrılır.
Muallim Naci "Kuzu" şiiriyle klasik şiirin konularının dışına çıkar.
Aşk ve sevgili yerine tabiattaki bir varlığı, kuzuyu konu edinir.
Tabiat varlıkları ve yaşanan hayatın ayrıntıları yenileşmeyle birlikte türk şiirine girer.
Muallim Naci R.M Ekrem ve Abdül Hamit gibi ısrarla yenilikçi olma cabasına girmeyecek onda yeni anlayışa bağlı şiirler iç içe yüreyecektir.
RM. EKrem - Muallim Naci tartışmaları yaşanmıştır.
--Muallim Naci'nin değişik türdeki kitapları--
-Terkib-bende Muallim naci
-Şerare
-Ateş-pare
-Sünbüle
-Mirat-ı bedayi
-Yadigar-ı naci
--Yenileşmenin 2. kuşağında şekil değişmeleri--
*Hece ölçüsü denenir.
*BBatı edebiyatlarından alınan nazım şekilleriyle şiirler yazılır.
*Kafiye düzeninde değişikliklere gidilir
Ziya paşa (1. kuşak) heceyle şiir yazmıştı.
Namık kemal ise tiyatro eserlerinde hece ölçüsü denemişti.
Abdülhak Hamit Nesteren adlı tiyatro oyununu hece ölçüsüyle yazmıştır.
Namık Kemal heceyle yazmasını istemiştir.
Recaizade M. Ekremde heceyi dener. Fakat çok başarılı olamazlar.
Abdülhak Hamit ve Recaizade M.Ekrem aruzuda kullandılar.
Uygulamada aruza hakim olamayan Recaizade Takdir-i Elhan'da ilk kez konuya göre vezin seçme görüşünü ortaya koyar.
Bu görüş Servet-i fünun şairleri tarafından da benimsenecek özellikle Tevfik Fikret tarafından konunun özüne uygun tefilerlerle şiir yazma yolu başarıyla uygulanacaktır.
Hamit ise aruzu serbestçe kullanıp, tiyatroda bile canlılığı sağlamak için değişik yapıda vezinler deneyecektir.
Cenap Ş. ise bu yolda yürüyecektir.
Bunlara ek olarak Hamit Baladan Bir ses isimli eserinde vezin kullanmamıştır.
--Yenileşmenin 3. Kuşağı (Ara nesil)--
Tanzimat sonrası 1. ve 2. kuşağın takipçisi olarak ara nesil, bu iki kuşağın yaptığı yeniliği daha da genişletir ve geliştirirler.
Bu edebi devrede yeni şekil denemeleri ve yeni temalarda belirir.
Bir yönden klasik şiirin şekil ve türleri kullanılırken diğer yandan batı edebiyatının etkisiyle sarma kafiye, çapraz kafiye, son ve serbest şekiller denenir.
Serbest müstezat deneme alanı bulur.
Tabiat geliştirilir ve yaygınlaşır.
Ehfambementli mısra yapısı kullanılmaya ve yeni imgeler şiire girmeye başlar.
--Ara Nesil Sanatçıları--
-Menemelizade Mehmet Tahir - Nabizade nazım
-Mehmet celal -Nigar hanım
-Mustafa reşit -Recep vahyi
-Fazıl necip -Müstecabizade ismet
Gazeteciliğin yerini dergicilik almaya başlar.
--Ara Nesil Dergileri--
-Afak, Asar, Berk, Gayret, Gülşen, Güneş, Haver, Hazine-i Fünun, Hizmet, Maarif, Malumat, Mekteb, Mirati alem, Muhit, Musavver, Nilüfer
--Ara Nesil Gazeteleri--
-Mizan, Saadet, Sabah, Tercüman-ı Hakikat
Ara nesil mensuplarının eser verdiği yıllar İkinci Abdülhamit'in baskıcı yönetim dönemine rastlar.
Kuşak bir çok bakımından Recaizade M. Ekrem, Abdülhak Hamit ve Muallim Naci ekolünün devamcısıdır. (Sanat merkezli)
Estetik kaygısı öne çıkmıştır.
Devre hakim olan Talim-i Edebiyat yazarının düşünceleriyle Abdülhak Hamit'in ve muallim Naci'nin şiir sanatıdır.
--Klasik edebiyatı sürdürmek isteyenler--
Şerif aktaş > Edebiyat-ı Kadime sözü
-Şeyh vasfi > Klasik edebiyatı savunurlar
-Elhaç İbrahim efendi > Yeniliğin karşısında yer alırlar
-Hoca hayret efendi > Klasik kültür zihniyetinin temsilcileri
-Mehmet Salahi> Tartışma ve eleştri yazıları mevcut
-Muallim feyzi > Eski ve yeni arasında giden muallim Naci'nin etrafında kümeleşirler.
-Ali ruhi > Yeni anlayış karşısında sert tavırları vardır.
Cenap Şehabettin Hazine-i Fünun ve mektep dergilerinde Şeyh vasfiye nazireler yazar. Seyfi Vasfi, Muallim Naciye nazireler yazar.
Tevfik fikret Muallim Naci - Muallim feyzi yolunun izleyişi olarak gazeller, tevhitler kaleme alır.
--Eski ile yeni arasında yer alanlar--
Recaizade ve Abdülhak Hamit'ten gelecek etkiye açık olmaktan birlikte daha çok Muallim Naci dairesinde yer alan veya bu dairelere yaklaşan yazar ve şairlerdir.
Klasik zevk, dil, uslup şekil ve kalıplara bağlı kalırlar. Ama batı edebiyatana da kendilerini açık tutarlar.
Muallim Naci'nin Doğu-Batı ayrımı yapmadan ve teklide düşmeden başka edebiyattan faydalanmak gerektiği fikri etkilidir.
Onun "aheng-i milli" kelime grubuyla ifade ettiği milli bir söyleyiş ve terkip anlayışı içinde olduğu sezilir..
Edebiyatta intihale karşı çıkan Ahmet Rasim'de bu hassasiyet daha belirgindir. Batılılar gibi düşünüp Türk gibi yazmayı kendi geleneklerine göre edebiyat yapmayı ön görür.
Ahmet Rasim'in "mutavassitin" kelimesiyle karşılamaya çalıştığı bu anlayış ve tavrı geliştiren sanatkarları bu grupta değerlendirmek mümkün.
Ilımlı yol takip edenler:
Ahmet Rasim, Ali Kemal, Recep Vahyi
Bu dönemin en önemli özelliği: Eskiyle yeninin iç içe yürümesidir.
Sanatçılar üslup, şekil, içerikte yeni uygulamalara giderken bir yandan da nazire, tahmis, miraciye yazarlar !
--Yenilikçiler--
Recaizade Abdülhak ekolüne bağlanan genç şairlerdir.
Servet-i Fünun'u hazırlamışlardır.
Türk edebiyatının batıya yönelmesi şekil ve muhteva özelliklerini değiştirmesi için çaba gösterirler.
Ama klasik edebiyat tamamen yok olmaz.
Recaizade'nin şiir hakkında görüşleri
Abdülhak Hamit (dahi-i azüm unvanı) Sahra, Beide, makber ve tiyatro eserleriyle edebi devre hakimdir.
Çeviriler çok önemli! Bu dönemde yalnızca batıdan çeviriler değil Arapça - Farsça çevirilerde yapıldı.
-Şinasi ve münif Paşa'nın fransızca çevirileri ara nesilde başlar.
-Latin, leh, flandar, Danimarka, Amerika, çevirileri yapıldı.
Şiirin yapısına göre uygulamalar vardır.
Enjambantlı cümleler kullanılır.
Kafiyesiz şiirler olabilir
Bu dönemin diğer önemli özelliği
Kafiye göze değil kulağa tanzim edilir.
Bireysel konular işlenir
Ele alınan konular şunlardır;
-Felsefi manzumeler
-Tarih
-Kahramanlık
-Savaş
Bu konulara da yer verilmiş ama AŞK ve Ölüm asli temalardır.
Asli temalar;
-Verem
-Hüzün
-Yaşama sevinci
-Gözyaşı
-Aşk sevgi
-Ev hayatı
Romantizmden gelen aşırı duygusallık aşk şiirlerinde kendini gösterir..
Abdülhak ve muallim ölüm temalarını edebiyata getirir.
Kitabe-i seng-i mezar başlığı altında ölüm temasını işleyen şiirler yazılır.
--Tablo altı şiirler--
İlk örneklerine Mirati alem dergisinde rastlanır.
Recaizade M.Ekrem "Kelebek"
Hüseyin Haşim "Kocakarı ve kedi" şiirleriyle başlar.
Muallim naci ve m.faik de bu modaya katılır.
Menemenlizade Tahir, Mehmet celal de de tablo altı şiire rastlanır.
Sanatkar, ressamın fırçasında ifadesini bulan tablodaki tasviri kendi iç dünyasından geçirerek şiir şeklinde ifade eder.
Muallim Naci Levha Şiiriayfa 71 oku !
(Küçük bir çocugun üzerine hücüm eden kümes hayvanlarından korunmak isterken elinde tuttuğu tabaktaki sütün dökülmesi ve dökülen sütü kedinin içmeye çalışmasını gösteren bir resim karşısında kaleme almıştır)
--Düzyazı şiir (Mensur şiir)--
Düzyazı şiiri Recaizade "nesr-i muhayyet" terkibiyle karşılar.
Düzyazı şiirin önceleri karşılandığı kelime ve terkipler
-Nesr-i muhayyet
-Nesr-i hayali
-Nesra-i şiir-amız
-Nesr-i şairane
-Mensure
-Nesr-i hazamiz
Mustafa reşit: Envar-ı zeka ve şark dergilerinde
Mehmet Celal: Tercüman-ı hakikat, şafak ve saadetten
Halit ziya: Hizmet gazetesinde mensur şiir denemeleri yapar.
Mustafa reşit düzyazı şiirlerini "Gözyaşaları" adlı kitapta toplar.
Halit ziya: Mensur şiirler ve mezardan sesler'i yayımlar.
(Düzyazı şiirin gelişmesinde önemli rol oynar)
Mehmet celal: Hazan, gözyaşı, güzel bir gece mensurleri
Muallim Naci'nin bir şiirinin etkisinde kalarak, aynı temi ve muhtevayı "İstifaza" üst başlığıyla düzyazı şeklinde yeniden y azıp, Muallim Naci'nin Tercüman-ı Hakikat'teki "Edebiyat" sütununa gönderdiği ilk gençlik devresinin sanatlı, düzyazı denemelerinde bulunur.
Mehmet Celal "Elvah-ı Şairane" adlı kitabında;
Düzyazı şiirlerinde tabiat manzalarından renkli tablolar yapar.
Halit Ziya " Hizmet" gazetesinde yayımlanan daha sonra mensur şiirler ve mezardan sesler adlı eserinde toplanan yazılarıyla bu türün türk edebiyatındaki ilk başarılı ve kalıcı örneklerini kitaplaştırmıştır...
|
|
|
Açıköğretim Kısa Türk Dili Özetleri |
Yazar: Editör - 17.01.2017, Saat:18:59 - Forum: Türk Dili Ders Notları
- Yorum Yok
|
|
--Germen Dilleri--
/A/lmanca
/N/orveççe
/İ/ngilizce
/D/anca
/İ/zlanda
/İ/sveççe
Germen dillerini bu şekilde kodlayabiliriz.
ANİDİİ Kelimesini aklımıza getirerek baş harflerinde dilleri çıkartabiliriz..
*Dünyada en az anadili konuşuruna sahip dil > Kazakça'dır
*Dünyada konuşuru bakımından 1. sırada olan dil > İngilizce'dir.
*Dil ailelerinden konuşur bakımından 1. Sırada olan dil > HİNT - Avrupa'dır.
*Azericenin asıl konusulduğu ülke > İran'dır.
*Dil ailelerinden konuşur sayısı bakımından en alt sırada yer alan dil > Treans Yeni Ginedir.
*Bağımsız diller > Arnavutça, Yunanca, Ermenice
*ÖNY Grubundaki dilleri ise LTBHF Diye kodlayın
İçeriği ise
/L/atin
/T/ürkçe
/B/engalce
/H/intçe
/F/arsça
*Bitişken (Eklemeli diller)'i FiMaJaS diye kodlayın
/Fi/nce
/Ma/carca
/Ja/ponca
/S/whahili
*Bükümlü (Çekimli diller)'i YİLRUA diye kodlayın
/Y/unanca
/İ/ngilizce
/L/atince
/R/usça
/U/kraince
/A/rapça
Yalınlayan diller ise TiViÇ diye kodlayın.
/T/ibetçe
/V/ietnamca
/Ç/ince
*Durheim > Ortak bilinç: Bir toplumda ortak alanların temsilidir
*Eski uygur türkçesine çevrilen eserler: Maystnisimit, Attun Yaruk, Kuanşi im Pusar, Prens Kalyanamkara, Papamkara hikayesi
*Arap ve fars kültüründen etkilenmesiyle yapılan çeviriler: Marzubanname, Süheylü neubahar, Kelile ve dimne, Kısası enbiya
Tanzimat Dönemi gazeteleri;
Bedir, muhbir, vakit, ibret, hadika, tercümanı ahval, sabah, tasviri efkar, devir, ceidei havadis.
*Sosyolekt: Sosyal gruplar tarafından kullanılan konuşma biçimleridir.
*Düzensel dil türü: Konuşma ortamına göre tercih edilen dil türüdür.
*Konuşma bağdaşması: Konuşurun tarzının konuştuğu kişiye benzemesdir.
*Kibarlık stratejisi: Konuşma tarzını karşıdakine yaklaştırmaktır.
*Pozitif nezaket: Toplumsal mesafe yoktur.
*Negatif nezaket: Toplumsal mesafe vardır.
Ali Şir Nevayi eserleri: Meralisan nefais, muhakemetül lügateyn
Osmanlı türkçesi: Batı (Eski oğuz) türkçesinin devamıdır.
Katip çelebi: 17. YY arap alfabesinin türkçenin ses sitemini karşılamaktan çok uzak bir yazı sistemi olduğunu belirtmiştir.
Yeni lisan hareketi: Osmanlı türkçesini sonlandıran harekettir.
Edebiyatta sadeleşme yolunda eser veren isimler:
-Reşat nuri güntekin
-Aba gündüz
-Yahya Kemal Beyatlı
-Halide Edip Adıvar
-Orhan Seyfi
-Yusuf ziya
-Yakup kadri
|
|
|
|
|
Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
|