NorFuLL Paylaşım Mekanı l Alıntıdır. Norful arkadaşımıza teşekkürler.
TEMEL SAĞLIK HİZMETLERİ
ÜNİTE : 1
Kişilerin ve toplumların sağlıklarını korumak, hastalananların tedavisini yapmak iyileşmenin tam
olmadığı durumlarda başkalarına bağımlı olmadan yaşamayı sağlamak ve toplumların sağlıklarını daha
iyi durumlara getirmek için yapılan planlı çalışmaların tümüne “sağlık hizmeti” denmektedir. Sağlık
hizmetlerinin temel amacı sağlığın korunmasıdır. Sağlık hizmetinin temel alanları
• Koruma
• Tedavi
• Rehabilitasyondur.
TEMEL SAĞLIK HİZMETLERİ KAVRAMI
Çağımızın sağlık hizmetleri anlayışı, 1978 yılında Kazakistan’ın Alma- Ata şehrindeki hemen hemen
bütün ülke ve uluslararası kuruluşların katılımı ile ve UNİCEF ve DSÖ’nün önderliğinde gerçekleştirilen
“Temel Sağlık Hizmetleri Konferansı”nda şekillendirilmişitr.
TSH,
• sağlık hizmetlerinin genelini ilgilendiren bir görüştür,
• sağlık hizmetlerinin örgütlenmesinde anahtardır,
• sağlık hizmetlerinin ilk basamağıdır,
• bir faaliyetler topluluğudur.
TSH içinde en azından olması gereken belli başlı 8 tane hizmet bulunmaktadır. Bunlar:
• Ana çocuk sağlığı ve aile planlanması,
• Başlıca enfeksiyon hastalıklarına karşı bağışıklama,
• Yerel endemik (yerleşik, o alanda sürekli bulunan) hastalıklardan koruma ve kontrol,
• Sık görülen hastalıklar ve yaralanmalara karşı uygun tedavi
• Toplumun sağlık sorunlarını çözmek amaçlı sağlık eğitimi yapılması,
• Uygun beslenme ve gıda temini
• Güvenli su ve temel sanitasyonun sağlanması
• Temel ilaçların sağlanması
Bir görüş olarak TSH kavramını ele alırsak dört nokta son derece önemlidir:
a. Sosyal eşitlik: sağlık hizmeti doğuştan kazanılmış bir haktır ve tüm topluma, en uzak noktaya kadar
sosyal adalet anlayışı içerisinde hizmet götürülmelidir.
b. Öz sorumluluk: herkes kendi sağlığının önemini bilmeli ve kendinden, çocuklarından sorumlu
olmalıdır.
c. Sağlık hizmetlerinin boyutu: sağlık hizmetleri yürütülürken diğer sektörlerden de yardım
alınmaktadı
d. Uluslar arası dayanışma: sağlık tüm Dünya ülkelerini ilgilendiren bir konudur ve bu konu ile ilgili
olarak gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerdeki sağlık hizmetlerin kalkınması ve gelişimi için
mutlaka destek olması gerekmektedir.
Örgütlenme olarak TSH
Bir ülkedeki sağlık örgütlenmesinde şu başlıklara uyuluyorsa o ülkede TSH’ne uygunluk söz
konusudur. Uyulması gereken temel başlıklar şu şekilde sınıflandırılabilir:
• Toplum sağlık hizmetlerine katılmalıdır.
• Sağlık hizmetleri ekip anlayışı ile sunulmalıdır
• Hasta sevki basamaklandırılmalıdır
• Entegre hizmet anlayışı olmalıdır
• Hizmetler sürekli olmalıdır
• Sağlık açısından riski tespit edebilmek için ev ve işyerlerine kadar ulaşan bir sağlık sistemi
kurulmuş olmalıdır.
• Oluşturulan hizmet modeli kişilerin kendi sağlıklarından sorumlu olmalarını destekler şekilde
olmalıdır
• Oluşturulan hizmet modeli o ülkenin koşullarına ve toplumuna uygun özellikte olmalıdır.
İlk basamak sağlık hizmeti olarak TSH
TSH’nin en yaygın kullanıldığı alan bu alandır. Bu konuda aktarılmak istenen görüş koruyucu
hizmetlerle evde ve ayaktan tedavi hizmetlerinin bir arada verildiği bir hizmet basamağı olmasıdır. Ve
halkın ilk başvuru yaptığı basamaktır. Bu basamakta tanı ve tedavi hizmeti yapılamayan hastaların
ikinci basamak sağlık hizmetine sevk edilmesi uygundur.
Faaliyeler grubu olarak TSH
TSH hizmetlerinin Alma-Atada belirtilen en az hizmet (ana çocuk sağlığı ve aile planlanması, temiz
içme suyu temini halkın sağlık eğitimi gibi) kısmını içermesi anlamındadır.
Günümüzde halk sağlığı anlayışı içerisinde 224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki
Kanun ve Alma-Ata bildirgesi’nin temel ilkeleri yer almaktadır. Bunlar :
Toplumsal eşitlik: sağlık hizmetleri doğuştan kazanılmış bir haktır.
Sürekli hizmet: herkese her yerde ve her zaman hizmet sunulması anlamındadır. Yerleşik hizmetin
sunulamadığı durumlarda da gezici hizmet birimleri kurulmalıdır.
Çevreyle bütünlük: kişi fizik, biyolojik ve sosyal çevresiyle bütün olarak ele alınır.
Yaşamın bütünlüğü: insan hayatının doğum öncesi dönemden ölüme kadar geçen süre içerisinde bir
bütün olarak ele alınması gereklidir. Dolayısıyla insanlar sadece hasta iken değil sağlıklı oldukları
zaman içinde de sağlık hizmeti alabilmelidirler.
Toplumsal etmenler: hastalıkların temelinde sadece fiziksel ve biyolojik nedenler yer almaz. Bunlara
ilave olarak toplumsal ve kültürel nedenlerde son derece önemlidir
Entegre hizmet: koruyucu, tedavi edici ve rehabilite edici hizmetlerin birlikte ele
alınmasıanlamındadır.
Öncelikli hizmet: hastalıklardan korumak, oluşumunu önlemek, her zaman için tedavi etmekten çok
daha kolay ve ucuzdur. Koruyucu hizmetleri götürürken bazı gruplarında, öncelikli hizmet
almasıgerekir. Bu gruplara örnek 15-49 yaş grubu doğurgan çağ kadınlar, 0-6 yaşgrubu çocuklar,
yaşlılar, özürlüler gibi
Önemli hastalıklara öncelik
Kademeli hizmet: hastaların ilk başvuru yeri birinci basamak (Aile sağlığı merkezi) olmalıdır. Buralarda
tedavi edilemiyen kişilerin ikinci basamak olarak hastanelere sevk edilmesi gereklidir.
Ekip hizmeti
Sağlık kalkınma ilişkisi: ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeyi sağlık düzeyinin yükselmesine neden
olacağı gibi, sağlıklı toplumda ekonomik gelişmeyi daha da arttırır.
Katılımlı hizmet: halkın sağlık hizmetlerini benimsemesi ve gereken önemi vermesi hizmetlerin daha
gelişmesini sağlar.
Evrensellik: sağlık sorunları ülkeden ülkeye değişmekle birlikte sağlıklı olmak tüm ülkeleri ilgilendiren
bir konudur.
Uygun Hizmet: toplumsal koşullara uygun bir hizmet modeli oluşturulmalıdır.
Sağlık hizmetleri klasik olarak üç gruba ayrılarak incelenir. Bunlar:
• Koruyucu
• Tedavi edici ve
• Rehabilite edici sağlık hizmetleridir.
KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ
Sağlığın korunması hastalıkların önlenmesi için verilen hizmetler ile yapılan düzenlemeler bu gruba
girer.
Kişiye ve çevreye yönelik olarak iki grupta ele alınır.
a. Kişiye yönelik koruyucu hizmetler:
1. Bağışıklama
2. Hastalıkların erken tanı ve tedavisi
3. İlaçla koruma
4. İyi beslenme
5. Kişisel temizlik ve bakım
6. Aile planlaması
7. Sağlık eğitimi
b. Çevreye yönelik koruyucu hizmetler:
1. Besin kontrolü ve güvenliği
2. Yeterli ve temiz su sağlanması
3. Hava kirliliğinin kontrolü
4. Atıkların kontrolü
5. Konut sağlığı
6. İş ortamında sağlığı tehdit edebilecek etkenlerin kontrolu7
KİŞİYE YÖNELİK KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ
1. Bağışıklama: Kişi bir enfeksiyon hastalığına karşı ya doğuştan bağışıktır ki buna doğal bağışıklık adı
verilir. Ya da hayatı boyunca bir şekilde bağışıklık kazanır ki ona da edinsel bağışıklık adı verilmektedir.
Edinsel bağışıklık iki şekilde ortaya çıkar:
a. Aktif bağışıklık: Aşılama
b. Pasif bağışıklık: Serumla hazır antikor verilmesi
2. Hastalıkların erken tanı ve tedavisi
3. İlaçla korunma: her hastalıktan korunmak için aşı yoktur. Belli hastalıklar içinde diğer kişileri
korumak amaçlı ilaç verilmekte dolayısıyla da tehlike altındaki bireyler ilaçla korunmuş olmaktadır. Bu
işleme kemoproflaksi adı verilmektedir.
4. İyi beslenme: Yetersiz beslenmenin en çok etkilediği gruplar:
• bebek ve çocuklar
• genç bireyler
• doğurganlık çağındaki kadınlar
• gebeler
• emziren kadınlar
• işçiler
• yaşlı bireylerdir
5. Kişisel temizlik ve bakım:
6. Aile planlaması: aile planlaması ne demektir? diye bakacak olursak: ailelerin istedikleri zaman,
istedikleri ve bakabilecekleri sayıda çocuk sahibi olmalarıdır.Sadece çocuk sahibi olmak anlamında
değildir gerekirse çocuk sahibi olamayan çiftlere de yardımda bulunmak anlamına da gelmektedir.
aile planlamasının amaçları nelerdir?
• ailelerin istemedikleri çocuklara sahip olmalarını önlemek
• kadınların sık aralıklarla doğum yapmalarına engel olarak sağlıklarını korumak
• çok genç yaş ve çok ileri yaş kadınların gebe kalmalarına engel olmak
• doğurgan çağ kadın ve erkekleri üreme ve doğum kontrolü konusunda bilgilendirmek
• çocuk sahibi olmak isteyen çiftelere yardımcı olmak
• çocukların daha sağlıklı yetişmesini sağlamak
Aile planlamasının anne, çocuk ve toplum sağlığı açısından yararları son derece fazladır. Anne
sağlığıaçısından bakacak olursak:
• Çok ve sık doğum nedenli ortaya çıkabilecek kadın hastalıklarını engeller
• Kansızlığa engel olur
• Zor doğum nedenli orataya çıkabilecek problemleri engeller
• Çok erken ve çok geç yaştaki doğumlara engel olur
• İstenmeyen gebeliklere engel olur ve istenmeyen gebelik nedeniyle ortaya çıkan düşük ve
küretaj problemine dolaylı olarak çözüm bulur.
• Anne ölümleri azalır
7. Sağlık eğitimi : Sağlık eğitiminin yedi boyutu:
• Sağlık ve sağlık eğitimi kişiyi fiziksel biyolojik ve sosyal çevresiyle bir bütün olarak ele alır.
• Sağlık eğitimi kişilere doğumdan ölüme kadar, tüm gelişim dönemlerinde yardım eden bir
süreçtir
• Sağlık eğitimi her bireyin en üst düzeyde sağlıklı yaşamasını hedefler ve onların hasta ya da
özürlü olduğu dönemlerde de sağlık ve hastalıklarıyla ilgilenir
• Sağlık eğitimi birey, aile, grup ve tüm topluluklarla ilgilenir
• Sağlık eğitimi sağlıkla ilgili en doğru ve kolay yolun seçimi ile ilgilenir
• Sağlık eğitimi hem formal hem de informal eğitimde yer alır
• Sağlık eğitiminde amaç bilgi vermeden, tutum-davranış ve sosyal değişime kadar giden bir
diziden oluşur
DİKKAT : AlmaAta bildirgesinde Temel Sağlık Hizmetleri kapsamı içerisinde “vazgeçilmez”
hizmetlerden biri olarak “bir toplumda yaygın görülen sağlık sorunları ve bunların önlenmesi ve
denetimi için halkın eğitilmesi” yer almıştır.
DİKKAT : Ottawa’da 1986 yılında yapılan uluslararası konferans sonrası Ottawa Sağlığı Geliştirme
Bildirgesi yayımlanmıştır.
ÇEVREYE YÖNELİK KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLER
1. Besin kontrolü ve güvenliği: Temizlik, Çiğ ve pişmiş gıdanın birbirinden ayrılması, Uygun koşullarda
pişirme, Güvenli bir sıcaklıkta saklama, Taze sebze ve meyvelerin akan, temiz ve bol suyun altında
yıkanması gereklidir.
2. Yeterli ve temiz su sağlanması: Vücut için son derece önemli bir besin maddesi olan suyu ne kadar
tüketmemiz gerekir? Bebekler su ihtiyaçlarını anne sütünden karşılamaktadırlar. Ek gıdaya
başladıkları dönemde onlara da su takviyesi yapılmalıdır. Yetişkin bir bireyin günlük tüketmesi
gereken su miktarı 1,5-2 litre kadardır bu da yaklaşık 10 su bardağına denk gelmektedir
Suyun ne tip görevleri vardır?
a. Vücutta hücreler arası besin ve oksijen taşınmasını sağlar
b. Ağız, göz ve burun gibi organların nemli kalmasını sağlar
c. Vücut sıvılarının (idrar, kan, tükrük gibi) büyük kısmını oluşturur.
d. Eklemlere destek sağlar
İçme suyu renksiz, kokusuz ve berrak olmalıdır. Ph’sı 6.5-8.5 olmalı ve sıcaklığı 8-16 0
C olursa tadıhoş olarak algılanır. Bazı mikroorganizmaların ve kimyasal artıkların suya karışması kirlilik
olarak adlandırılır. Suyun kirliliği fiziksel, kimyasal ve bakteriyolojik analizlerle tespit edilir.
Temizliğinden şüphe edilen sular 10 dakika kaynatılarak mikroplarından arındırılabilir.
3. Hava kirliliği ve kontrolü: çeşitli kimyasal süreçlerde açığa çıkan gaz yada parçacık halindeki
maddelerin özellikle yakıt artıklarının atmosferde canlıların yaşamına zarar verecek miktarlarda
birikmesine hava kirliliğ denir. Çeşitli amaçlarla yakılan yakıtlar, fabrika ve ve bacalarının dumanları,
araçların egsoz gazları havaya zehirli olan karbonmomoksit, kükürtdioksit ve nitrikasit gibi gazların
karışmasına yol açaR.
Doğal kaynaklar içerisinde hava kirliliğine neden olan etmenler: volkanlar, tozlar,
orman yangınları, okyanus spreyleri ve buharlaşmadır
Yapay kaynaklar ise insanların faaliyetleri sonrasında ortaya çıkarlar. Bunlarda ısınmadan, sanayiden,
trafikten, endüstriden, termik santrallerden, nükleer santrallerden kaynaklanan kirlilikler olarak
adlandırılır
Hava kirliliğini önlemek için alınacak önlemler:
1. Sanayi tesislerinin bacalarına filtre takılması
2. Sanayinin uygun yerlerde inşa edilmesi
3. Evlerdeki bacalar düzenli temizlenmeli
4. Kaçak kömür kullanımının önüne geçilmeli
5. Doğalgaz kullanımını teşvik edilmeli
6. Kalorifer ve doğalgaza periyodik bakım yapılmalı
7. Yeşil alanlar arttırılmalı
8. Toplu taşıma yaygınlaştırılmalı
9. Ormanlar korunmalı, sayısı arttırılmalı
4. Atıkların kontrolü: Çöplerin gelişigüzel ve açıkta bekletilmesi zaman zaman bazı hayvanların
buralarda eşinmesine, çöplerin dağılmasına sinek ve bir çok diğer böceğin buralarda üremesine
neden olur.
__ KATI ATIKLAR : evsel, endüstriyel, tıbbi, radyoaktif, pastisit gibi.
__ SIVI ATIKLAR insanların idrar ve dışkılarından oluşan lağım sularıdır ayrıca lağım sistemine
sanayinin sıvı atıklarıda karışır.
Lağım kirliliklerine engel olmak için uygulanack yöntem:
• Yer altı ve yerüstü sularını kirletmemeli
• Toprağın yüzeyini kirletmemeli
• Böcek ve hayvan girişi olmamalı
• Koku yapmamalı
• Mutlaka kapalı ortamda biriktirilmelidİR.
5. Konut sağlığı: Amerikan Halk Sağlığı Örgütünün yayınladığı sağlıklı
bir konut için gereken şartlar şunlardır:
• konutta bulunan bir kişi için 14 m2 döşeme alanı gereklidir
• içinde yaşanılan her oda için en az 2 m’lik yükseklik olmalıdır.
• konutlar çöplük, bataklık gibi yerlerin yakınına yapılmamalı
• duvar, döşeme pencere ve çatı yapısal olarak nitelikli olmalı, döşemeler ağırlığa dayanıklı
olmalı ve 5 yada daha fazla basamakta her merdiven için mutlaka trabzan bulunmalıdır.
• yangından kurtulmak için en az 2 çıkış olmalıdır
• ocak, fırın, buzdolabı konacak yer olmalı, tuvalet bulunmalı içinde sifon olmalı ve lavabo
yerleştirilmelidir.
• aydınlatmak için yeterli pencere olmalıdır
evde bulunan ilaçlar yada zehirli maddeler için, güvenli ayrı bir dolap olmalıdır.
• farelerin girmemesi için güvenli bir ortam yaratılmalı
• bütün boru sistemleri uygun standartta ve güvenli bir şekilde yapılmış olmalı
• konut güneşışığı almalı
• içindekileri dış ortam ısısından koruyabilmeli
• çevredeki gürültü ile ilgili iyi izolasyon yapılmış olmalı
• ulaşılabilir, sağlıklı, güvenilir içme ve kullanma suyu bulunmalı ve konutun içinde olmalı
• yatak odası, yemek odası ve oturma odası ayrı olmalı
• nem ve mantarlama olmamalı
• çocuk yaş grubunun yeterince dolaşıp oynayabileceği alan bulunmalı
O halde konut sağlığı dediğimizde unutulmaması gereken noktalar;
• temel fizyolojik ve psikolojik gereksinimleri karşılamalı
• bulaşıcı hastalıklara karşı koruyabilmeli
• kazaların önlemesine yardımcı olmalıdır.
6. İş ortamında sağlığı tehdit edecek etkenlerin kontrolü: İşyerlerindeki belli başlı tehlikeler:
1. Kimyasal faktörler:
2. Fiziksel faktörler: gürültü ve sıcaklık
3. Biyolojik faktörler: Kanla bulaşan enfeksiyonlar
4. Tozlar:
5. Ergonomik faktörler: çalışma ortamının kişinin ergonomik yapısına uygun olması kaza
riskini azaltmaktadır.
6. Psikososyal faktörler:
TEDAVİ EDİCİ SAĞLIK HİZMETLERİ
Kendi içinde; birinci basamak tedavi hizmetleri (ilk başvuru ve ayakta tedavi), ikinci basamak
tedavi hizmetleri (yataklı tedavi hizmetleri) ve üçüncü basamak tedavi hizmetleri olarak üçe ayrılır.
Üçüncü basamakta kendi alanında uzmanlaşmış kişilerin bulunduğu ve ileri teknolojinin
kullanıldığıhastaneler yer alır. Bu hizmetler tamamen sağlık personeli ve sağlık sektörünce yürütülen
hizmetlerdiR.
REHABİLİTE EDİCİ SAĞLIK HİZMETLERİ
Hastalık ve kazalara bağlı gelişen kalıcı bozuklukların ve sakatlıkların günlük yaşamı etkilemesini
engellemek ya da bu etkiyi en aza indirmek, kişinin bedensel ve ruhsal yönden başkalarına
bağımlıolmadan hayatını sürdürmesini sağlamak için düzenlenen hizmetlerdir.
İki şekli mevcuttur:
Tıbbi rehabilitasyon: bedensel olarak ortaya çıkan sakatlıkların mümkün olduğu kadar düzeltilmesi
işlemidir.
Sosyal rehabilitasyon: sakatlıkları nedeniyle eski işlerini yapamayan ya da belli bir işte bile
çalışamayan kişilere iş öğretme, iş bulma ya da işe uyum sağlamaları için yapılan yardımların
tümüdür.
DİKKAT : Unutulmaması gereken her zaman için koruyucu hekimlik hizmetlerinin tedavi edici sağlık
hizmetlerinden daha ucuz ve daha kolay olduğudur.
SAĞLIK HİZMETLERİ : Koruyucu, Tedavi edici, Rehabilite edici olmak üzere 3 e ayrılır.
Ünite 2:
Hastalık BelirtileriniGözlemleme, Takip Etme ve İlk Önlemler
18. yüzyılın sonlarına doğru İngiliz doktor Edvvard Jenner çiçek aşısını geliştirdi. Fransız bilim adamı
Louis Pasteur birçok hastalığın gözle görülemeyecek kadar küçük canlılardan ileri geldiğini ortaya
koyarak, 17. yüzyıldan beri varlığı bilinen bu mikroskobik canlılar ile hastalıklar arasındaki ilişkilerin
araştırılmasına öncülük etti.
Modern tıp da hastalıklar, bulaşıcılığa bağlı (enfeksiyon), yaşlanma ve harabiyete bağlı
(dejenerasyon), travmaya bağlı (travmatik), ruhsal değişikliklere bağlı (psikolojik), tümöre
bağlı(tümoral), bağışıklık sistemindeki bozulmaya bağlı (enflamatuvar), metabolizmadaki
değişikliklerine bağlı (metabolik) ve nesilden nesile geçişe bağlı (kalıtsal veya genetik) olmak üzere
ayrılarak daha kolay tanınabilmekte ve tedavi edilebilmektedir.
HASTALIK BELİRTİLERİ NELERDİR?
• Ağrı • Ateş • Halsizlik ve yorgunluk • Kilo kaybı • İştahsizlık • Kilo alımı
• Ağız kuruluğu • Öksürük • Hapşırık • Nefes darlığı • Titreme • Morarma • Uykusuzlık • Fazla uyuma
• İdrarı tutamama
• Gayta tutamama • Yürüyememe • Dengesizlik
• Konuşamama • Bilinç kaybı • Kasılma
• Kusma-Bulantı • Başdönmesi • Kulak çınlama
• Terleme • Şişme-ödem • Çarpıntı
Enfeksiyon (Bulaşıcı) Hastalıkların Genel Belirtileri
En sık görülen genel belirtiler;
• Ateş,
• Hâlsizlik, iştahsızlık,
• Kilo kaybı,
• Deri döküntüleri ve
• Ağrılardır
NOT: Enfeksiyon hastalıklarının tamamına yakınında ateş artar. Vücut ısısının yüksek olmasına
hipertermi denir. Vücuda girip çoğalan mikroorganizmalar kendileri veya toksinleri ile vücut savunma
hücreleri arasındaki savaş sonucu ısı merkezi uyarılır. Bu uyarılma sonucu vücutta ısı üretimi artar,
böylece ateş yükselmiş olur.
Üst ve Alt Solunum Sistemi Hastalıklarının Genel Belirtileri
Solunum sistemi, burundan başlayarak solunum borusu yolu ile Akciğerlere ulaşır. Buralarda travma,
enfeksiyon, tümör sonucu çok farklı hastalıklar oluşabilir. Üst solunun yolunda; nezle, grip, larenjit,
farenjit, rinit, alt solunum yollarında; bronşit, astım, zature, akciğer tümörleri, apseler gibi, hastalıklar
farklı belirtilerle gidebilir.
Üst solunum sistemi;
Ateş, boğaz ağrısı, boğaz kaşıntısı, yutma güçlüğü, bulantı, burun, akıntısı-tıkanıklık, öksürük, ses
kısıklığı, iştahsızlık, genel vücut ağrısı, hapşırma, burun kanaması, başağrısı, büyümüş lenf bezleri
görülebilir.
Alt solunum sistemi;
Halsizlik, kilo kaybı, balgam, ateş, kan tükürme (hemoptizi), göğüste yanma, solunum sıkıntısı,
öksürük, soluk renk, ıslık şeklinde solunum, çomak parmak, paslı dil, gece terlemesi, çarpıntı tansiyon
düşüklüğü görülebilir.
Dolaşım Sistemi ve Kan Hastalıklarının Genel Belirtileri
Kol-bacak damar hastalıkları, kan hastalıkları (lösemi, lenfoma, anemi, pıhtışaşma bozuklukları bu
sistemin en sık görülen hastalıklarıdır. Bunların belirtileri şu şekilde olabilir;
Kalp, kalp-damar, kalp-kapak, doğuştan kalp hastalıkları belirtileri,
Özellikle gece ortaya çıkan solunum sıkıntısı (dispne), ancak otururken uyuyabilme (ortopne),
öksürük, balgam, çarpıntı, terleme, bacak ödemi, karaciğer ve dalak büyümesi, gece idrara sık çıkma,
yorgunluk, yüzde renk değişikliği, sıcak basması, baş ağrısı, iştahsızlık, uykusuzluk, nabız düzensizliği,
bulantı, kusma, fiziki gelişme geriliği, bayılma olarak sıralanabilir.
Kan basıncı değişiklikleri belirtileri ise;
Başağrısı, yorgunluk, ense ağrısı, çarpıntı, unutkanlık, kulak çınlaması, gözde noktalanma, bayılma,
renk değişikliği, başdönmesi, bulantı, kusma, koma’ dır.
Periferik (kol-bacak damar) hastalıkları;
Yorgunluk, tüy dökülmesi, renk ve ısı değişikliği, uyuşma, karıncalanma, hissizlik, ağrı, nabız
alınamaması, ödem, yaralar, ateş belirtileri ile seyredebilir.
Kan hastalıkları;
Ateş, halsizlik, yorgunluk, kilo kaybı, iştahsızlık, kanamalar, karın ağrısı, lenf bezlerinde büyüme, dişeti
bozuklukları, çarpıntı, terleme, nefes darlığı, tırnaklarda çabuk kırılma, baş dönmesi, sarılık, gece
terlemesi belirtilerini gösterebilir.
Sindirim Sistemi Hastalıklarının Genel Belirtiler
Yemek borusu hastalıkları; Bulantı olmadan mide içeriğinin ağza gelmesi (regurjitasyon), yutma
güçlüğü, göğüs arkası ağrı, kilo kaybı, ses kısıklığı, öksürük ile,
Mide hastalıkları; Bulantı, kusma, şişkinlik, kanama, kilo kaybı, ağrı, iştahsızlık, geğirme, kansızlık ile,
İnce ve kalın barsak hastalıkları; Ağrı, kramp, ishal, kabızlık, kitle, kilo kaybı, kansızlık, bulantı, kusma,
sarılık, hafif ateş ile,
Karaciğer ve safra yolları; Erkeklerde meme başı büyümesi, dalak büyüklüğü, parmak şekil bozukluğu,
asit, varis, portal hipertansiyon, anemi, güçsüzlük, diabet, bulantı, kusma, sarılık, çarpıntı, geğirme,
Murphy belirtisi (sağ kosta altı derin palpe edilirken hastadan bu esnada nefes almasıistendiğinde, ani
oluşan ağrıdan nefes alamaz) ile seyreder.
Endokrin Sistemi Hastalıklarının Genel Belirtileri
Endokrin sistem, hipofiz, tiroid, paratiroid, pankreas ve sürrenal bezlerden oluşur. Bu organların
hastalıklarında; çok su içme (polidipsi), çok idrara çıkma (poliüri), iştahsızlık, bilinç değişikliği,
karaciğer ve dalakta büyüme, çok uzun boy veya cücelik, burun kanadında-dilde büyüme, alt çene ve
el, ayak büyüklüğü, kifoz, baş ağrısı, görme bozukluğu, terleme, çarpıntı, ishal, uykusuzluk ve sinirlilik,
ellerde titreme, ishal-kabızlık, kilo alma, kilo verme, kasılma, kramp, gözlerin öne doğru çıkması
(ekzoftalmi), anemi, saçlarda dökülme, karın ağrısı, hipo-hipertansiyon, hormonal değişiklikler, ciltte
kuruma, konsantrasyon değişikliği, bayılma, pigmentasyonda artış, dalgınlık, yüzde aydede
görünümü, şişmanlık, kısırlık görülebilir.
Sinir Sistemi Hastalıklarının Genel Belirtileri
Sinir sistemi iki beyin lobundan, beyincik, omurilik ve omurilikten çıkan sinirlerden oluşur. Bu
bölgenin hastalıkları damar hastalıkları, enfeksiyon, tümör, kalıtsal hastalıklar, bağışılık sistemi
hastalıklarışeklinde olup, tutulan yere göre belirti verir. Kişilik ve davranış değişiklikleri, duyu ve
motor bozukluklar, yürüme bozuklukları, nöbetler, denge bozuklukları, görme bozuklukları,
başdönmesi, bulantı kusma, yürüyememe, kaslarda gerginlik ve kramplar, titreme, bellek bozuklukarı,
yutma bozuklukları, idrar kaçırma, başağrısı, felçler görülebilir.
Genito-Üriner Sistem Hastalıklarının Genel Belirtileri
Bu sistem, kadın ve erkek genital sistemlerinden ve boşaltım sisteminden (böbrek, idrar yolları ve
mesane) oluşur.
Boşaltım sistemi hastalıklarında, kanlı idrar, idrar yapamama, idrar kaçırma, ödem, tansiyon,
halsizlik, yorgunluk görülebilir.
Kadın ve erkek genital sistemi hastalıklarında, yorgunluk, halsizlik, kısırlık, ağrılar, idrar yapma
bozukluğu, bulantı, kilo kaybı, kanama, akıntı görülebilir.
HASTALIK BELİRTİLERİNİ TAKİP YÖNTEMLERİ
Hastalıklar ani ortaya çıkan (akut) hastalıklar ve uzun yıllar boyunca seyreden (kronik) hastalıklar
olmak üzere sınıflandırılabilir
kronik hastalıklar : Mikrobik hastalıklar, nezle, grip, sıcak çarpması, menenjit, damar tıkanmalarıakut
hastalıklar iken, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, felç, kalp hastalığı, romatizma
Akut hastalıklar ilk tanılarını aile sağlığı merkezleri veya hastanelerin poliklinik veya kliniklerinde takip
edilir.
En iyi takip yöntemi sayısal ölçüm tekniğidir. Sayısal olarak ölçüm yapılamayan durumlarda ölçeker
(skala) kullanılır.
TANSİYON, NABIZ, ATEŞ ÖLÇÜMÜ
Tansiyon; Tansiyonu kısaca kan basıncı olarak tanımlayabiliriz.
Kan basıncı (veya tansiyon) iki ölçümle ifade edilir:
• Sistolik basınç (büyük tansiyon)
• Diyastolik basınç (küçük tansiyon)
Günümüzde kullanılan aletler havalı, cıvalı ve elektronik cihazlar olarak ayrılabilir. Tansiyon ölçen
aletlere sfigmomanometre denir. Tansiyon ölçümü sırasında kalp atışlarının dinlenmesini
sağlayan aletin adı da steteskop'tur
TANSİYON NASIL ÖLÇÜLÜR?
1. Hasta, kan basıncı ölçümünden yarım saat önce egzersizden kaçınmalı, birşey yememeli, kafein
almamalı ve sigara içmemelidir. Hasta en az 5 dakika istirahat etmelidir.
2. Ölçüm yapılacak kişinin kolundaki kıyafet omza kadar sıyrılmalı ve kıyafetin kolu sıkmamasına özen
gösterilmelidir, kolu sıkıyorsa çıkarılmalıdır. Tansiyon aletinin kola sarılan kısmına "manşon" denir .
Manşon kalple aynı hizada, dirsek çizgisinin bir-iki parmak üzerinden sarılır.
3. Tansiyon ölçümü sırasında kişi en az 5 dakika süreyle ve sırtı arkaya dayalı şekilde otururken, ölçüm
yapılacak kol da dirsek çukuru göğüs hizasında olacak şekilde alttan destekleniyor durumda olmalıdır,
yani tansiyon ölçülürken kol havada tutulmamalıdır.
4. Manşon sarıldıktan sonra steteskop kulağa takılır. Steteskopun sesleri alan kısmına "steteskopun
diyaframı" denir. Diyafram dirsek çukurunda gövdeye yakın tarafa yerleştirilir. Sesin duyulduğu
damar brakiyal damar olup, bu hizadan geçer
5. Manşon şişirilir. Buradaki amaç, manşon içindeki hava basıncının, damarlar içindeki basıncı
yenmesidir. Dolayısıyla nabız yada herhangi bir ses alınabilen "sessiz" sahaya ulaşana kadar şişirilir.
Manşon yaklaşık 180 mm. Hg'ya kadar şişirilir.
6. Daha sonra yavaş yavaş hava boşaltılmaya başlanır. Bu arada dikkat ve gözler basınç
göstergesindedir. Önerilen saniye de 2mm hızla basıncı düşürmektir. Basınç düşerken nabız atışlarının
ilk duyulduğu basınç değeri "sistolik basınç" ya da "büyük tansiyon" denilen basınçtır. Basınç
düşürülmeye devam edilir. Seslerin kaybolduğu son nokta “küçük tansiyon”dur (diyastolik basınç).
Yani seslerin ilk ve son duydulduğu basınçlar kişinin önce büyük sonra küçük tansiyonununu verir.
7. Tansiyonu ölçülecek kişilerde başlangıçta her iki koldan da ölçmek gereklidir. Hangi koldan okunan
değer yüksekse, takip de artık hep o koldan yapılmalıdır.
8. Kol atardamarlarının sorunlu olduğu hastalıklarda tansiyonun ölçüleceği kolla dikkatli olunmalıdır.
Meme kanseri gibi koltukaltı bölgesinde cerrahi girişim yapılmış hastalarda o taraftaki kolun ve
böbrek yetersizliği nedeniyle hemodiyalize girmekte olan hastalarda da fistül bulunan kolun, tansiyon
ölçümü için kullanılmaması gerekir.
9. Tansiyon takibinde ölçümlerin günün değişik saatlerini ve koşullarını içine alacak şekilde
yapılmasıgereklidir. Sigara içmek, yemek yemiş olmak, kahve ilk 30-60 dk’lık dönemde tansiyonu
artırıcıyönde etki yapabilir.
10.İlk ölçümde hipertansiyon tanısı koymaktan kaçınılmalıdır. Sistolik kan basıncı, gün boyunca 100
mm Hg'ya kadar değişkenlik gösterebilir. Bu nedenle hipertansiyon tanısı koymadan veya tedaviye
başlamadan önce, değişik zamanlarda en az 2 kez daha ölçülmelidir.
Kan Basıncını Ölçerken Yapılan Hatalar
1. Bacak bacak üstüne atma 2. Kolun gergin olması
3. Dirsek çukurunun kalp hizasının altında olması 4. Manşetin çok uzun olması
5. Manşetin kısa olması 6. Manşetin gevşek sarılması
7. Manşetin yavaşşişirilmesi 8. Manşetin fazla şişirilmesi
9. Manşetin havasının çok yavaş boşaltılması 10.Manşetin havasının çok hızlı boşaltılması
11.Steteskopun çan kısmının iyi tutulmaması
Nabız ve Nabız Ölçümü
Nabız, kalbin 1 dakika içinde kaç kere kasıldığının göstergesidir. el bileği, dirsek içi, kasık, şakak, ayak
bileği gibi damarlarda hissedilir.
Ateş : Yaş, fiziksel aktivite, hormonal faktörler, günlük ısı döngüsü, stres, çevre ısısı ve beslenme, uyku
hali, kanama ve bazı ilaçlar vücut ısısını etkileyebilir. Normal ısı koltuk altından 36,4°-36,7°C, ağızdan
ölçülen ısı ise 36,6°- 37° C dir
Rektal ölçümde 38°C nin üzerindeki ölçümler ateş olarak kabul edilmektedir.
Koltuk altı (Aksiller) ölçüm: Bu ölçümün güvenilir olması için koltuk altının kuru olması gerekir,
Ölçüm için gereken süre en az 5 dakika olmalıdır. 37,2°C
Kulak (Timpanik) ölçümü: Ölçüm yapacak şahsın aleti kulağa yerleştirmeden önce kulak kepçesini
geriye doğru çekmesi ve ateş ölçeri yerleştirmesi gerekir. Kısa sürede 2 saniyede sonuç alınır,
uygulanması kolay ve hijyeniktir. 37,5°C
Ağız içinden (Oral) ölçüm: Termometre su ve sabunla yıkandıktan sonra ağızdan ölçüme hazır hale
gelir. Ölçüm için gerekli süre civalı termometre ile 3 dakika digital termometre için 1 dakikadır. 37,5°C
Rektal (Anus) ölçüm: Vital bulgular stabil seyreden hastalarda tercih edilmektedir. Digital
termometre ile 1 dakika civalı termometre ile 3 dakikada sonuç alınmaktadır.
SOLUNUM SAYISINI BELIRLEME
Solunum organları : Burun, yutak, gırtlak, soluk borusu, akciğerler, broş ve bronşçuklar.
Sağlıklı insanda soluk alıp verme sayısı dakikada 12 – 16'dır.
ŞEKER ÖLÇÜMÜ VE TAKİBİ
glikoz olarak adlandırılır. Normal değerleri 70-110 (mg/dl) arasındadır. Düşmesine hipoglisemi,
yükselmesine hiperglisemi denir. Kan şekeri ayarlanmasında iki hormon görev alır. İnsulin kandan
glikozu toplar depolar, glukagon depolardan
tekrar kana verir.
Kan şekeri nasıl ölçülür?
• Kan şekeri ölçümü için test çubukları (strip) kullanılır.
• Ölçüm cihazına yerleştirilen test çubuğuna bir damla kan damlatılır (Bazı cihazlarda test çubuğuna
kan damlatıldıktan sonra cihaza yerleştirerek ölçüm yapılır)
• Cihazın özelliğine göre bir süre beklenir.
• Ölçüm sırasında ellerin temiz olmasına dikkat edilmelidir
• Delme işleminden sonra parmaktann gelen ilk damla kan kuru bir pamukla silinmelidir.
• Test çubuklarının üzerindeki kod numaraları cihazdakiyle aynı olmalıdır.
• Test çubuklarının bulunduğu kutu ısı, ışık ve nemden korunmalıdır.
TANSİYON : Kişinin kan basıncı normal değerlerin üzerinde olmasına HİPERTANSİYON; normal
değerlerin altında
olmasına ise HİPOTANSİYON denilir.
Sistolik basıncın 140-150 mmHg üzerinde olmasına SİSTOLİK TİP(büyük) HİPERTANSİYON.
Diastolik basıncın 90 mmHg üzerinde olmasına ise, DİASTOLİK TİP (küçük) HİPERTANSİYON denilir.
NORMAL TANSİYON; Küçük tansiyon 80 mm cıvanın (veya 8), büyük tansiyon (sistolik basınç) ise
120 mm cıvanın (veya 12) altındadır. Bazı ilaçlar, belirli bir miktarın üzerindeki kan kayıplarında, geniş
ve derin yanıklarda, aşırı kusma ve ishallerde HİPOTANSİYON oluşabilir.
Yaşa göre Tansiyon arteryel değişiklikleri;
Yenidoğan 75/50
1-2 yaş 99/65
4-6 yaş 100/60
10-12 yaş 110/60
16-18 yaş 120/65
Yetişkin 120/80
Tansiyon değerini etkileyen etmenler;
1. Kalbin pompalama gücü; Arttıkça arteryel basınç yükselir; kalbin pompalama gücü düştükçe
azalır. Kalbin pompalama gücü kalp bölmelerinden pompalanan bir dakikadaki kan miktarıdır.
2. Periferik (kalp dışındaki bölgelerdeki) direnç
3. Kanın vizkozitesi (akışkanlığı); Kandaki hücre (hematokrit) yüzdesidir. Kandaki hücre oranı arttıkça,
kanın akış hızı yavaşlayacaktır (hematokrit arttıkça akışmazlık artar). Akışkanlık azaldıkça (yani
akışmazlık arttıkça) kan basıncı da artar.
4. Arter (damar) duvarının esnekliği (elastikiyeti) Yaşla birlikte ya da hastalıkların etkisiyle damar
çeperleri esnekliğini yitirir. Damar sertleştikçe kan basıncı artar.
DİKKAT: Hipertansiyonun hedef organları Damarlar (özellikle kalp damarları), böbrekler, kalp, göz ve
beyindir.
Hipertansiyon Nedenleri
• Kalıtım: Ailesinde yüksek tansiyon hastası bulunan kimseleRDE.
• Yaş: Yüksek tansiyon genellikle 35 ile 50 yaşları arasında ortaya çıkaR.
• Cinsiyet: Yüksek tansiyon 50 yaşından küçük erkeklerde, kadınlara göre daha sık görülür. 50 yaş
üstünde ise kadınlarda erkeklere göre sıklığı artar
• Şeker hastalığı:
Değiştirilebilir Faktörler
• Şişmanlık • Sigara • Tuz • Stres • Hareketsizlik • Fazla alkol
Tansiyon Değişikliklerinde Alınacak İlk ve Acil Önlemler
Sabahları ense bölgesinde hissedilen ağrı, nefes darlığı, çarpıntı, baş dönmesi, baş ağrısı, sık idrara
çıkma hipertansiyon
belirtisi olabilir.
Kilo ve Tuz; Az tuzlu yenmelidir. Fazla kilolar verilmelidir. Katı yağlardan kaçınılmalıdır.
DİKKAT: Fazla olan her 10 kilonun verilmesi yüksek tansiyonun 5-20 mm cıva düşmesini sağlar.
Diyetin, meyve, sebze ve katı yağ içeriği azaltılmış süt ürünlerinden zengin olması da tansiyonun
normale dönmesinde katkıda bulunur
Spor :Haftada en az 3 gün ve en az 30 dakika düzenli spor yapılmalıdır (örneğin tempolu yürüyüş).
Spor
tansiyonu 4-9 mm civa düşürür.
Sigara ve Alkol : Tedaviyi zorlaştıran etmenler şunlardır;
Hastaların hastalığı kabul etmediği durumlar
Tedavinin ömür boyu olması
Tansiyon normale indiği için ilaçların bırakılması
İlaçların diğer organlara zarar verdiği yanlış kanısının olması
Hipotansiyon; Düşük tansiyon durumlarında organizmada olan değişiklikler şunlardır;
Kalp tarafından atılan kan miktarını arttırılır, bu ise kalbin hızını arttırır
Toplardamarlar kendini daha fazla daraltarak kalbe gelen kan miktarı arttırılır ve tansiyon
yükseltilmeye çelışılır.
3. Böbrekler devreye girerek yapılan idrar miktarı azaltılır ve tansiyon yükseltilmeye çalışılır.
Böbreklerde kan basıncını ve dolaşan kan miktarını ayarlamaya çalışan sisteme reninanjiyotensinaldesteron
sistemi de denir.
Sağlıklı bireylerde nabız istirahat halinde iken dakikada 60-100, ortalama 70 civarında olmalıdır. 12
yaş üzerindeki kızlar ve kadınlarda nabız, erkek çocuk ve erkek yetişkinlere göre daha hızlıdır.
Atletlerde ve koşucularda ise nabız daha düşük olabilir.
Aralıkları, vurgusu, dolgunluğu ve sayısı düzenli olmayan nabza da düzensiz (Aritmi) nabız denir.
• Nabzın dakika da 60 ve altında olmasına BRADİKARDİ,
• Nabzın dakika da 100-120 ve daha üstte olmasına TAŞIKARDİ,
• Dakikada 130'un üzerinde hızlı ve zayıf nabza FİLİFORM nabız adı verilir.
DİKKAT: Kalp hastalığı tedavisinde kullanılan dijital (digoksin) nabzıyavaşlatır. Atropin nabız hızını
arttırır. Yatarken, nabız hızı yavaştır. Ayakta dururken, nabız hızlanır. Otururken, nabız hızlanır.
Bradikardi, taşıkardi veya aritmi tedavisi için öncelikle nedenlerin çok iyi bilinmesi gerekir. Bunun
için öncelikle; Nabzın Hızı (Sayısı) , Nabzın Ritmi , Nabzın Hacmi (Volümü) hesaplanır.
Solunum
Solunum Hızı: Kişinin bir dakikada alıp-verdiği soluk sayısıdır.
Normal bir yetişkinde, bir dakikadaki solunum sayısı dakikada 15-20 arasındadır; 25 ten fazla, 12 az
ise sorun olabilir. Artışa, TAŞİPNE, azalmaya ise BRADİPNE denilir. Solunumun tamamen
durmasıAPNE olarak bilinir. Hızlı, yüzeysel ve güçlükle yapılan solunum DİSPNE olarak adlandırılır.
DİKKAT: Vücut ısısı yükseldiğinde solunum hızlanır (sayısı/hızı artar). Her 0,6°C ısı artışına, karşılık
dakikadaki solunum sayısı 4 artar.
Ateş : Vücut ısısını düzenleme merkezi beyindeki “Hipotalamus”tur. Vücut ısısı 41°C ye yükseldiği
duruma HİPERPREKSİ denir.
Nedeni ne olursa olsun hiperpreksi ile karşılaşıldığında ilk uygulamalar şöyle olmalı;
Vital yani yaşamsal bulgular sık aralıklarla kontrol edilmeli yakından kontrol edilmelidir.
Ateş nedeni olabilecek yerlerden (kan, idrar gibi…) kültür örneği alınmalıdır.
Çevre ısısı düzenlemelidir.
Titreme evresi haricinde soğuk uygulama yapılmalıdır.
Hastanın yeterli sıvı alımını ve beslenmesini sağlamalıdır.
Oksijen tedavisi uygulanabilir.
Aktivite kısıtlanmalıdır.
Ağız bakımı yapılmalıdır.
Ateşi bir an önce düşürmek için ilaç tedavisi uygulanmalıdır (antipretik, antibiyotik…) TEMEL SAĞLIK HİZMETLERİ ÜNİTE 3 :
Kişisel Hijyen ve Beslenmede DikkaT Edilecek Noktalar
Kişisel hijyen; saç, yüz, el, tırnak, göz, kulak, ayak, dış genital organlar, koltuk altı, ağız ve diş temizliği,
banyo alışkanlığı, uyku, dinlenme, stres yönetimi, uygun fizik aktıvite, sağlıklı giyinme ve gıda hijyenini
kapsamaktadır.
Beslenme durumunun değerlendirilmesinde en pratik olanı boy ve ağırlık ölçümlerinin elde edilmesi
ile boya göre ağırlığın saptanmasıdır. Bunun için beden kitle indeksi (BKİ) kullanılır. BKİ’nin yaşam
boyu 20.0–24.9 arasında tutulması yeterli ve dengeli beslenmenin göstergesidir.
KİŞİSEL HİJYEN
Temizlik ve Banyo, Genel Vücut Temizliği, Temizlik Araç Gereçleri, Temiz Çamaşır ve Takımlar, El
Temizliği, Yüz, Göz ve Kulak ve Boyun Temizliği, Deri Katları ve Koltuk Altı Temizliği, Saç Bakımı ve
Temizliği, Ayak Temizliği, Ağız ve Diş Sağlığı, Genital Bölge Temizliği kişisel hijyen içerisinde sayılabilir.
Kişisel temizlik bakım araçları; saç tarağı ve fırçası, tıraş bıçağı, diş fırçası, tırnak makası ve törpüsü,
banyo kesesi/lifi ve havlu; kişisel temizlik malzemeleri ise; su, sabun, şampuan, tıraş sabunu, tıraş
kremi ve köpüğü, diş macunu, diş ipi, tuvalet kâğıdı, ped ve deodorant olarak sayılabilir.
NOT: 2-3 yaşlarından sonra mercimek büyüklüğünde florürlü macunla dişler fırçalanmalıdır. 7-8
yaşından sonra artık çocuk tek başına dişfırçalama alışkanlığı kazanmış olmalıdır.
NOT: Diş ipi yaklaşık 40 cm alınır. İki elin orta parmaklarına bir tarafa fazla olmak üzere sarılır.
Başparmak ve işaret parmakları yardımı ile dişler arasına yerleştirilir. Dişle diş etinin birleştiği sınıra
kadar kontrollü olarak “C” şeklinde yerleştirilir ve dişlerin üzerinden alt ve üst çeneye bağlı aşağı veya
yukarıya doğru hareket ettirilir.
.Adet Dönemi Temizlik ve Bakımı: Âdet döneminde kadın üreme organlarından rahmin iç duvarını
kaplayan ince doku atılmakta olup bu doku, mikropların çok sevdiği bir ortam özelliğini taşımaktadır.
Bu nedenle banyonun ayakta ya da başkaları tarafından kullanılmayan temiz bir taburede oturarak
yapılması önerilir.
.Tuvalet Alışkanlığı ve Temizliği : Dışkılama sonrası temizlik, idrar çıkışı açıklığına ve kadınlarda hazne
(vajina) girişine mikrop bulaştırmamak için mutlaka önden arkaya doğru yapılmalıdır.
.Cinsel İlişki Sonrasında Temizlik: Cinsel ilişki sırasında kişiler arasında vücut salgılarının bulaşmasısöz
konusudur. Bu salgıların çoğu içerikleri nedeni ile mikropların çoğalmasına ve kötü koku oluşmasına
elverişli ortam yaratırlar; bazen hastalık etkenlerini içerebilirler. Bu nedenle cinsel ilişki sonrasında da
yıkanılması önerilir. Ancak, hazne (vajina) floranın bozulmaması için kesinlikle yıkanmamalıdır.
Uyku ve Dinlenme
Uyku: Uyku, duyusal veya diğer uyarılarla uyandırılabilen bilinçsizlik halidir.
Stres Yönetimi : Tıbbi açıdan stres, “insanların dış ve iç dünyaları
tarafından tehdit adilip, kafa tutma durumları ile karşı karşıya kaldıkları durumlar karşısında
ürettikleri psikolojik, fizyolojik ve davranış reaksiyonları“ olarak ifade edilebilir.
Stresle başa çıkma yöntemleri: gevşeme teknikleri, beden egzersizleri, gerilime neden olan
faaliyetlerden uzak kalma, sosyal faaliyetlere katılma, zihinsel hazırlık, davranış değişikliği ve inanç
sayılabilir. Yine bireysel olarak stresle başa çıkmanın bilinen bir diğer yolu da DKBY modelidir.
Braham tarafından geliştirilen bu modelde; D: değiştir, K: kabul et, B: boş ver, Y: yaşam tarzını
yönetşeklindedir.
Değiştir: Bu adım imkân varsa, içinde bulunulan olumsuz durumu değiştirmektir. Olumsuz durum
değişirse, bu durumun sebep olduğu stres ortadan kaldırılabilir.
Kabul et: Değiştirilmesi mümkün olmayan koşulların kabul edilmesi temeline dayanır.
Boş ver: Duygusal ve zihinsel açıdan farklı bir kavrayışla olaylara yeni ve farklı bir yorum
getirmektir.
Yaşam tarzını yönet: Bu adımda egzersiz, diyet, rahatlama ve duygusal destek gibi yöntemlerle,
gelecekte stres oluşturabilecek nedenler ortadan kaldırılabilir.
FİZİK AKTİVİTE
fiziksel aktivite, günlük yaşam içinde kas ve eklemlerin kullanılarak enerji harcaması ile
gerçekleşen, kalp ve solunum hızını artıran ve farklışiddetlerde yorgunlukla sonuçlanan aktiviteler
olarak tanımlanmaktadır.
Fiziksel aktivitenin sağlığımız üzerine etkileri temelde üç başlık halinde incelenebilir:
1. Bedensel sağlık üzerine etkileri : Kas kuvvetini ve sıkılığını korur ve arttırır. Dengenin sağlanmasına
yardımcı olur. Eklem hareketliliğini korur ve arttırır. Kas ve eklemlerin esnekliğini korur ve arttırır.
Kondisyon ve dayanıklılığı arttırır. Refleksleri ve reaksiyon zamanını geliştirir. Vücudun dik duruşunu
korur. Yorgunluğu azaltır. Kas kasılması ve aktivitenin etkisiyle kemik mineral yoğunlunu koruyarak
osteoporozu (kemik erimesi) önler. Kas dokusunca kullanılan enerji ve oksijen miktarını arttırır.
Düzenli egzersiz ile kalp ritmi düzenlenir. Kalbin dakikadaki atım sayısını azaltır ve bir atımda
pompalanan kan miktarında artış olur. Damarların kan akışına olan direnci azalır ve kan basıncı düşer.
Damar yapısının elastikiyetini arttırır. Yüksek kan kolesterol ve trigliserit düzeyini düşürerek damar
hastalıkları riskini azaltır. Kalbi güçlendirerek kalbe olan kan akışını arttırır ve buna bağlı olarak kalp
krizi geçirme riskini azaltır.
2. Ruhsal ve sosyal sağlık üzerine etkileri : Egzersiz, bireyin kendine ayırdığı zaman dilimleridir ve
yaşama karşı toleransı arttırır. Bireyin kendini iyi hissetmesini sağlar ve mutluluk oluşturur. Beden
sağlığı üzerinde olumlu etkileri nedeniyle özgüvenli bireyler yaratır. Her yaştan bireyler için, sosyal
uyum ve kabul görme oranını arttırır. Bireylerarası iletişim becerilerini geliştirir. Olumlu düşünebilme
ve stresle başa çıkabilme becerilerini geliştirir.
3. Gelecekteki yaşantı üzerine etkileri : Sağlıklı yaşlanmayı beraberinde getirerek bağımsız ve aktif
yaşlı bireyler yaratır. Olası ani veya sistemik hastalıkları önleyerek ölüm riskini azaltır. Kanser gelişim
riskini azaltır. Aktif yaşayan bireylerde vücudun oksijen kullanma yeteneği arttığı için vücut direnci
artar ve enfeksiyonlara karşı koruma gelişir. Yaşlıda kondisyonu arttırmada en kolay, en ucuz, en
emniyetli spor yürüyüştür. Haftada en az üç gün ve her yürümede 20-40 dakika olarak yapılır.
Başlangıçta haftada iki kez 10 dakika olacak şekilde başlanır, haftalık artışlar şeklinde süre ve sıklık
artırılır. Yapılan bir çalışmada yaşlılarda 3-5 gün/hafta 30 dakika tempolu yürüme gibi aerobik
egzersizlerin kalp hastalıklarından olan ölümleri %25 oranında azalttığı gösterilmiştir.
NOT : Uygun vücut ağırlığını korumak, şişmanlık, kalp-damar hastalıkları ve osteoporozu önlemek için,
haftada 3-4 kez, 30-60 dakikalık orta şiddette fiziksel aktivite gereklidir.
GIDA HİJYENİ
Gıdaları hazırlarken belli başlışartlara uyulması gereklidir. Bunlar şunlardır:
Karşılıklı Bulaşma Olması (Çapraz Bulaşma) : Karşılıklı bulaşma olmaması için özellikle et ve et ürünleri
ile çalıştıktan sonra, mutfak malzemelerinin ve ellerin iyice yıkanması gereklidir. Özellikle çiğ gıdaların
hazırlanmasında kullanılan bıçak ve kesim tahtalarının mutlaka ayrı olması, hazırlanmış gıdalar ile çiğ
gıdaların birbirinden ayrılacak şekilde kapalı kaplarda saklanması gerekir.
Kişisel hijyen: Gıdayı hazırlamaya başlamadan önce, temiz bir giysi giyilip, saçlar uzunsa arkaya
toplanmalı, yüzük, künye saat gibi takılar çıkarılmalı, gerekirse eldiven kullanılmalıdır. Eller mümkün
olduğunca yüze dokundurulmamalıdır. Gıda hazırlanırken sigara içilmemeli, elde bir yara varsa yara
bandıyla kapatılmalıdır.
Ellerin etkin bir şekilde yıkanması: Bol sabunlu su ile iç ve dış yüzey ovalanarak ve yaklaşık 20 saniye
sürecek şekilde yıkanmalıdır. Daha sonra eller kâğıt havlu ile iyice kurulanmalı, musluk da bu havlu ile
kapatıldıktan sonra atılmalıdır.
Mutfak bezlerinin kullanımı: Mutfakta çiğ etlerle temas eden ellerimizi sildiğimiz veya çiğ ete temas
eden mutfak bezleri kirli çamaşır sepetine atılmalıdır.
Gıdaların buzdolabında muhafazası: Burada önemli olan nokta, buzdolabı her zaman temiz olmalı, çiğ
et ve et ürünleri koruyucu ile buzdolabına konmalı, yenmeye hazır gıdalar asla etler ve suları ile temas
etmemelidir.
Ayrıca, kimyevi temizlik maddeleri, gıdalardan uzakta ayrı bir dolapta muhafaza edilmelidir.
Çiğ etin hazırlanması: Çiğ etler, bir koruyucuya konup, buzdolabına yenmeye hazır gıdalardan uzak
olarak yerleştirilmelidir. Donmuş bir et ürünü asla hemen pişirilmemeli, proteinlerinin kaybolmaması
için
yavaş bir şekilde çözülmelidir. Bakteriler çiğ etten ellere ve çalışma yüzeyine bulaşır. Çiğ eti kestikten
sonra çalışma yüzeyi, bıçak ve eller iyice yıkanmalıdır.
SOĞUTMA
Pişmiş gıdaların iki saatten fazla oda sıcaklığında bırakılmaması, pişmiş ve hassas gıdaların 5C’nin
altında soğutulması; gıdaların çok uzun süre buzdolabında saklanmaması, donmuş ürünlerin oda
sıcaklığında değil, buzdolabının alt rafında çözülmeye bırakılması uygundur.
Güvenli Gıda Hazırlanmasında Dünya Sağlık Örgütü’nün 10 Altın Kuralı
1. Gıda işlemi için güvenli gıda seçin.
2. Gıdalarınızı tam olarak pişirin.
3. Pişmiş gıdaları vakit geçirmeden hemen yiyin.
4. Pişirilmiş gıdaları dikkatlice depolayın.
5. Pişirilmiş gıdaları bütünü ile tekrar ısıtma işlemine tabi tutun.
6. Pişirilmiş gıdalar ve çiğ gıdalar arasındaki teması önleyin.
7. Kişisel temizlik kurallarına uyun.
8. Tüm mutfak yüzeylerini dikkatli bir şekilde temiz tutun.
9. Gıdaları böcekler, kemirgen ve diğer hayvanlardan koruyun.
10. Temiz su kullanın.
YETERLİ VE DENGELİ BESLENME
Besin, gıdalarda bulunan, bir kısmı yapay olarak da üretilebilen enerji substratları, yapı taşları veya
biyolojik katalizörleri anlatan bir terimdir.
Besin ögesi, belirli kimyasal formülü ve vücutta belirli biyokimyasal fonksiyonu olan, besinlerin
bileşiminde bulunan maddelere denir. Dilimizde besin ögesi sözcüğüne eş anlamlı olarak besin
maddesi
sözcüğü de kullanılmaktadır. . Beslenme biliminde besin ögeleri; makro ve mikro besin ögeleri olarak
iki
gruba ayrılmıştır:
Makro besin ögeleri proteinler, karbonhidratlar, yağlar ve sudur.
Mikro besin ögeleri, vitaminler, mineraller ve iz elementler (demir, flor vb.) gibi diyette küçük
miktarlarda bulunan ögelerdir.
Yeterli ve Dengeli Beslenme
Bireyin enerji gereksinimi 2000-3000 kalori olduğunda kahvaltıda alınan enerji 400-600 kalori
olmalıdır. Kahvaltıda tüketilecek sebze ve meyveden sağlanan C vitamini demir emiliminin artmasını
sağlar. Buna göre,
kahvaltıda yeterli miktarda ekmekle birlikte; süt, peynir, yumurta gibi proteince zengin besinlerden
en az biri, portakal, domates, salatalık ve benzeri sebze ya da meyvelerden en az biri ve zeytin, tahinpekmez,
reçel, bal gibi besinlerden en az birini tüketmek, güne dinamik ve sağlıklı başlamak açısından
önemlidir.
Beslenme planları yapılırken, kolaylık sağlaması bakımından besinler; içerdikleri protein, yağ,
karbonhidrat, vitamin ve mineraller ile şekil ve lezzet yönünden benzeyenler aynı gruba alınarak beş
grup
altında toplanabilir. Besin gruplarışunlardır:
1. Et, yumurta, kurubaklagiller
2. Süt ve sütten yapılan besinler
3. Sebzeler ve meyveler
4. Tahıllar ve tahıl mamulu besinler
5. Yağlar ve şekerler’dir.
Et, Yumurta, Kurubaklagiller : et, tavuk, balık, yumurta, kuru fasulye, nohut, mercimek, Ceviz, fındık,
fıstık ve benzeri kurubaklagiller gibi besinlerdir.Bu grup, protein, demir, çinko, fosfor, magnezyum,
B6, B12, B1 ve A vitamini, posa (kuru baklagiller) içerir. Et, yumurta, kurubaklagil grubundan günde iki
porsiyon alınmalıdır.
Süt ve Süt Ürünleri : süt ve yoğurt, peynir, çökelek, kefir, lor gibi sütten yapılan besinler dâhildir. Bu
besinler yüksek kaliteli proteince zengin olup, kemik ve dişlerin gelişimi için gerekli olan kalsiyum
bakımından en zengin besinlerdir. Ayrıca, fosfor, B2 (riboflavin) ve B12 vitamini olmak üzere birçok
besin ögesinin önemli
kaynağıdır. Yağı alınmamış olanlar A vitamini yönünden de zengindirler. Bir orta boy su bardağı (200
cc) süt veya yoğurt ile iki kibrit kutusu peynir bir porsiyondur.
Sebzeler ve Meyveler: Folik asit, A vitaminin ön ögesi olan betakaroten, E, C, B2 vitamini, kalsiyum,
potasyum, demir, magnezyumve diğer antioksidan özelliğe sahip bileşiklerden zengindirler. Bu grupta
C vitamininden en zengin olanlar; turunçgiller ve koyu yeşil sebzeler, karotence en zengin olanlar ise
havuç, bal kabağı, kayısı, şeftali, ıspanak, pazı, asma yaprağı gibi sarı, koyu sarı ve koyu yeşil sebze ve
meyvelerdir. Günde en az beş porsiyon sebze ya da meyve tüketilmelidir.
Tahıllar ve Tahıllardan Yapılan Besinler: Buğday, pirinç, mısır, çavdar, yulaf ve bunlardan yapılan un,
ekmek, makarna, bulgur ve benzeri olan besinler bu gruba girer. Ağır işte çalışan ve enerji gereksinimi
fazla olanlar bu gruptan daha fazla tüketebilirler.
Yağlar ve Şekerler : Ayçiçek, mısırözü, soya ve zeytinyağı gibi bitkisel sıvı yağlar, margarinler, tereyağı
gibi hayvansal yağlar, şeker, bal, reçel, pekmez bu grupta yer alırlar.
NOT : Besin Grupları Yetişkinde Günlük Porsiyon Miktarı
Et, yumurta, kurubaklagiller 2 porsiyon
Süt ve süt ürünleri 2 porsiyon
Taze sebze ve meyveler 5-8 porsiyon
Tahıllar ve tahıl mamulu yiyecekler 4 porsiyon
Yağlar ve şekerler 25-40 gram
Yaşlılıkta Beslenme İlkeleri:
• Öğün sayısı arttırılmalı, her öğünde yenen miktar azaltılmalıdır.
• Her öğünde bütün besin gruplarından tüketilmelidir.
• Günlük yiyecekler, öğünlere dengeli dağıtılarak sindirim güçlükleri önlebilir.
• Uygun vücut ağırlığı korunmalı, şişmanlıktan sakınılmalıdır.
• Yağ tüketimi sınırlandırılmalı, etli yemeklere yağ ilave edilmemeli, bitkisel sıvı yağlar, çoğunlukla da
zeytinyağı tercih edilmeli, yemekler kızartma ve kavurma yöntemleriyle değil nemli sıcaklıkta veya
fırında pişirilmelidir.
• Posa tüketimi arttırılmalıdır. Bunun için; beyaz ekmek yerine kepekli ekmek tercih edilmeli, pirinç
yerine bulgur tercih edilmeli, her gün 5-7 porsiyon sebze –meyve yenilmeli, haftada 3-4 kez
kurubaklagil yemeği tüketilmelidir.
• Yemekleri az tuzlu pişirmeli, sofrada tuz kullanılmamalıdır.
• Şeker, şekerli besinler ve hamur işi tatlı tüketimi azaltılmalıdır. Muhallebi, sütlaç gibi sütlü tatlılar,
meyve tatlıları yaşlılar için daha uygundur.
• Günlük sıvı tüketimi arttırılmalı (8-10 su bardağı) ancak çay ve kahvenin aşırı tüketiminden
kaçınılmalıdır. Ihlamur, taze meyve suları ve ayran daha uygun içeceklerdir.
SU
Bol su tüketmek, sağlığın en önde gelen koşullarından biridir. Bebekler ilk 6 ay yalnızca anne sütüyle
beslenmelidir. Anne sütü aynı zamanda bebeğin su ihtiyacını da karşılamaktadır. Yeni doğan bir
bebekte vücut ağırlığının %75’ini su oluşturur. Yaş ilerledikçe, bu oran giderek azalır ve ileri yaşlarda
%50’ye düşer. Yetişkin bir insanın günlük su ihtiyacı yaklaşık olarak 1,5- 2 litre (8-10 bardak) kadardır.
Su;
• Vücut hücrelerinde oksijen ve besin ögelerinin taşınmasını sağlar.
• Ağız, gözler ve burun gibi organların nemlenmesine yardımcı olur.
• Vücut sıvılarının (kan, mide sıvısı, tükürük, idrar ve bebeğin anne karnında iken içinde bulunduğu
sıvı bölüm) büyük bir kısmı sudur.
• Eklemlere destek sağlar, organ ve dokuların korunmasında etkilidir. BESLENME PROBLEMİ OLAN YAŞLILARA YAKLAŞIM
Yaşlıda aşırı kilo kaybı; kas zayıflığı, immun yetersizlik, depresyon, dekübit (yatalak hastalardaki bası
yarası) ülserlerinin gelişimi ve çeşitli hastalıklardaki komplikasyonlardaki artışa neden olur. Yaşlının
beslenme durumunun belirlenebilmesi için öncelikle 24 saatlik besin tüketimini kendisinin ya da kişi
hatırlamak konusunda güçlük çekiyorsa bakım veren kişinin bir hafta boyunca yediği, içtiği her şeyin
miktarlarıyla birlikte kaydedilmesi gereklidir. Bu kayıt üzerinden değerlendirme yapılması en iyi
yoldur. Beden kitle indeksinin 20 kg/m2nin altında olması bir sorun olduğunu gösterir.
Yaşlıda beslenme yetersizliğine neden olabilen risk faktörleri şunlardır:
1. Sosyoekonomik ve çevresel faktörler:
a. Yalnız yaşama ve sosyal ilişkilerin azalması
b. Yetersiz ekonomik gelir
c. Beslenme konusundaki bilgisizlik
2. Psikolojik bozukluklar: Depresyon ve bilişsel yetersizlik, motivasyonu ve beceri yetersizliğini
etkileyerek, yaşlılardaki beslenme yetersizliği için önemli risk faktörleri arasında yer alır.
3. Kronik hastalıklar: Bazı yaşlılar, kronik hastalıkları nedeniyle yedikleri besinlerde gereğinden
fazla kısıtlama yapabilirler. Bu kısıtlama da yetersiz beslenmelere neden olabilir. Kronik hastalıklar
nedeniyle olan diyet kısıtlamaları yetersiz beslenen yaşlılarda azaltılabilir. Genel yaklaşım, öğünlerin
hacmini arttırmadan içeriğini zenginleştirmektir.
4. Diş kaybı ve ağızda ağrı: Diş problemi olanlara, sert besinleri tüketmemeleri, sütlü, yoğurtlu
çorbalar, sebze püreleri, sütlü ve meyveli tatlılar ile kıymalı sebzeleri, et ve tavukları kıyma veya
köfte şeklinde kullanılmalıdır
Genel Diyet Önerileri
1. Sağlıklı beslenme önerileri uygulamak,
2. Gün içinde sık yemek yemeyi sağlamak,
3. Yaşlıya en uygun menüyü sunmak,
4. Geceleri 12 saatten fazla aç kalmasını önlemek,
5. Yüksek enerji ve/veya yüksek proteinli besinleri hastaların tercihlerine göre temin etmek,
6. Yemek yerken teknik ve insani yardım sağlamak, kabul edilebilir bir çevre yaratmak
Ünite 4
Bağışıklama ve Aşılama
Bağışıklama sayesinde dünyada her yıl 2-3 milyon ölüm önlenmektedir. Aşılama/bağışıklama
uygulamalarının beş yaş altı çocuklar, gebeler ve yaşlılar açısından diğer yaş gruplarına ve dönemlere
göre daha önemli olduğu söylenebilir.
Dünyada geçmiş yıllara göre aşılama hizmetlerinde gelişme yaşanmış, bu sayede bulaşıcı hastalıklara
bağlı ölüm ve hastalık hızlarında azalma olmuştur:
• Çiçek hastalığı 1967-1977 yılları arasında küresel düzeyde yapılan aşılama hizmetleri sayesinde
yeryüzünden yok edilmiştir.
• Tarihsel süreçte ilk kez beş yaş altı ölen çocukların sayısı 10 milyonun altına inmiştir. Kayıtlara
göre ölüm sayıları sırasıyla 2000 yılında 10,5, 2005 yılında 9,6, 2007 yılında 9,2 milyon
olmuştur. Sayının 2015 yılında da 4,3 milyona gerilemesi beklenmektedir.
• Dünyada önemli bir ölüm nedeni olan kızamığa bağlı kayıplarda küresel düzeyde 2000
yılından 2010 yılına gelindiğinde %74 azalma sağlanmıştır.
• Yeni doğan tetanozuna bağlı 1988 yılında meydana gelen 790 000 ölüm sayıca azalmış ve
günümüzde yılda 59 000 ölüme gerilemiştir.
• Aşı ile korunabilir hastalıkların sıklığında ve şiddetinde de azalmalar görülmektedir. Örneğin,
çocuk felci dünyada pek çok ülkede ve bölgede görülmemektedir. 1988 yılından bu yana
dünyada bu hastalık için %99’dan fazla azalma saptanmıştır. Ancak Şubat 2012 tarihi itibarıyla
çocuk felci dünyada halen Nijerya, Pakistan ve Afganistan’da görülmektedir.
NOT: Aşılama/bağışıklama hizmetlerinden yararlanamayan bebeklerin yaklaşık %70’i Afrika ve
Güney Asya’da bulunan 10 ülkede (Afganistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Etiyopya, Hindistan,
Endonezya, Irak, Nijerya, Pakistan, Güney Afrika ve Uganda) yaşamaktadırlar.
Dünyada beş yaş altı çocuklarda aşı ile korunabilir hastalıklar denildiğinde öncelikle zatürree,
rotavirüs, kızamık, haemafilus influenza, boğmaca ve tetanoz anlaşılmaktadır.
• Bağışıklama: Bulaşıcı ya da bulaşıcı olmayan bazı hastalıklardan korunmak için vücutta savunma
mekanizmalarının göstergesi olan maddelerin (antikor) istenilen/koruyucu seviyeye ulaşması
aracılığı ile bağışıklık/direnç sisteminin güçlenmesidir. Bağışık, bireylerin toplumda yeterli sayıda
olmasına bağlı olarak ilgili hastalığın bulaşmasının azalması ve hastalığın görülmesininin
engellenmesine de “herd immünite” adı verilir.
• Aktif bağışıklama: Hastalığın geçirilmesi ya da aşı yoluyla gelişen korunmaya aktif
bağışıklama denir.
• Pasif bağışıklama: İmmün (bağışıklığı gelişen) bir başka bireyden alınan antikorlar (hastalık
etkenine karşı gelişen koruyucu madde) aracılığı ile bağışıklık sağlanmasına denir.
• Genişletilmiş Bağışıklama Programı (GBP): Dünya Sağlık Asamblesi’nin 1974 yılında yapılan
genel kurulu sonrasında küresel düzeyde çiçek hastalığını eradike edilmesi için uygulanan başarılı
program temel alınarak bütün ülkelerdeki çocukların yaşam kurtarıcı aşılardan yararlanmaları için
başlatılmış bir programdır. Bu program kapsamında hedeflenen ilk hastalıklar; difteri, boğmaca,
tetanoz, kızamık, çocuk felci ve verem olmuştur. Türkiye’de GBP 1981 yılından bu yana
uygulanmaktadır. Ülkemizde GBP kapsamında halen yapılan aşılar ise; boğmaca, difteri, tetanoz,
kızamık, kızamıkçık, kabakulak, tüberküloz, poliomyelit, hepatit B ve hemofilus influenza tip b’dir.
• Aşılama: Bağışıklamanın oluşması/sağlanması için hastalığa karşı risk altındaki sağlam kişilere
yapılan işlemin adıdır.
• Aşı: Kişilerin hastalanmasına ve/veya ölmesine neden olan hastalıklardan korumak için ağız,
iğne, vb. şekillerde uygulanabilen, gücü zayıflatılan hastalık mikrobunu içeren koruyucu
özellikte maddelerdir. Aşıların canlı, ölü, vb. tipleri bulunmaktadır.
• Aşılamada kaçırılmış fırsat: Bir sağlık kurumuna herhangi bir nedenle başvurmuş bir bireyin
olması gereken aşıları çeşitli nedenlerden dolayı olmadan ayrılmasıdır.
• Endemik hastalık: Bir toplumda ya da bölgede bir hastalığın sürekli olarak görülmesi anlamı taşır.
• Epidemi: Bir toplumda bir hastalığın beklenenden fazla sayıda görülmesidir. Salgın olarak da
bilinir.
• Serum: Hastalık etkenine karşı aktif olarak bağışıklık kazanan (kazandırılmış) bireyin ya da
hayvanın kanından sağlanan plazmadır. Plazmanın fibrinojeni alınmıştır.
• Uluslararası sağlık: Dünyadaki sağlık sorunlarına uluslararası perspektiften bakan, çözümlerini de
bu bakış açısıyla üretmeye çalışan bir disiplindir. Halk Sağlığı disiplini ile eşgüdüm içinde çalıştı.
Uluslararası sağlık, dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen bir sağlık sorununun bir başka
bölgede de kolaylıkla görülebildiğini, buna neden olan koşulların da sağlığın belirleyicileri
üzerinden şekillendiğini kabul eder.
• Yaşlılık: Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yaşlılık dönemi 65 yaş ve üzeri dönem olarak
tanımlanmaktadır.
NOT: Genişletilmiş bağışıklama programı kapsamında ilk olarak difteri, boğmaca, tetanoz, kızamık,
çocuk felci ve verem hastalıkları ile mücadele edilmiştir. BAĞIŞIKLAMANIN TEMEL SAĞLIK HİZMETLERİ İÇİNDEKİ YERİ
Temel Sağlık Hizmeti kavramı ilk kez Kazakistan’
ın başkenti olan Alma Ata’da 1978 yılında Alma Ata
bildirgesinde her bireye götürülmesi gereken esas sağlık hizmeti olarak tanımlanmıştır.
Temel sağlık hizmeti kavramının görüş, örgütlenme, ilk basamak sağlık hizmeti ve faaliyetler grubu
olarak dört farklı yönü bulunmaktadır. Faaliyet alanı olarak temel sağlık hizmeti denildiğinde
aşağıdaki
sekiz konu akla gelmelidir:
1. Halkın sağlık eğitimi
2. Yeterli ve dengeli beslenme
3. Temiz suya ulaşabilme
4. Ana çocuk sağlığı ve aile planlaması hizmetleri
5. Bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklama
6. Endemik hastalıkların kontrolü
7. Sık görülen hastalıkların tedavisi
8. Temel ilaçların sağlanması
AŞILAR NASIL UYGULANIR?
1. Kas içi: Difteri-Boğmaca-Tetanoz aşısı, Hepatit B aşısı, grip, kuduz aşıları bu yolla yapılır.
2. Ağız yoluyla: Canlı çocuk felci aşısının yapılma yöntemidir.
3. Buruna damlatma yoluyla
4. Deri içi: BCG aşısı bu yolla yapılır.
5. Deri altı uygulaması da aşıların uygulanmasında kullanılan bir tekniktir.
NOT: Aşılama için bireyin sağlık kurumuna başvurduğu her an bir “fırsat” olarak algılanmalıdır.
NOT : Gebelik döneminde canlı aşı yapılmaz.
Aşıların tipleri ve bazı örnekler aşağıda belirtilmiştir:
1. Canlı aşılar
a. Bu tür aşılarda aşı içinde yer alan mikroorganizma canlıdır, ancak uygulandığında
zararsızdır, hastalık oluşturmaz.
b. Kızamık, kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği, verem (BCG) aşıları canlı aşılar için
verilebilecek bazı örneklerdir. Gebelik döneminde canlı aşı yapılmaması gerekmektedir.
2. İnaktive aşılar
a. Hastalık yapan etken fiziksel, kimyasal yollarla öldürülmüştür (inaktive edilmiştir). Aşı
yapıldığında vücutta bağışıklık sağlayan maddeler (antikor) yükselir. Bu tür aşılar canlı
aşılara göre hücresel düzeyde bağışıklık sisteminde daha zayıf bir yanıt oluştururlar, tekrar
dozları yapmaya gereksinim olur.
b. Grip ve hepatit B aşıları bu tür aşılara örnektir.
3. Toksoid aşılar
a. Hastalıklar bakterilerin toksini aracılığı ile oluşan durumlarda kullanılan aşılardır.
b. Tetanoz, difteri aşıları örnek olarak v
Kamu Maliyesi
Ünite 1
Aşağıdaki yaklaşımlardan hangisine göre politikalar devlet gücünü elinde bulunduranların çıkar ve tercihlerinden hareketle
üretilmekte ve toplumdaki egemen sınıfların çıkarlarına hizmet etmektedir?
A. Marksist devlet
Aşağıdakilerden hangisi Anayasal İktisat görüşünün öncüsüdür?
A. James Buchanan
Aşağıdakilerden hangisi devletin temel üç öğesidir?
A. Millet-Ülke-Egemenlik
Aşağıdaki görüşlerden hangisi maliye ilminin doğuşunu sağlamıştır?
A. Fizyokrat görüş
Devletin ekonomideki rolünün savunma, adalet ve yürütme organının fonksiyonlarını yerine getirecek düzeyde sınırlanması
gerektiğini savunan görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A. Klasik görüş
Aşağıdaki görüşlerden hangisi, eksik istihdam sorununun nedeni olarak efektif talepteki bir azalmayı görür?
A. Keynesyen
Aşağıdaki görüşlerden hangisi "devlet başarısızlığı teorisi"ne dayanmaktadır?
A. Anayasal iktisat
Merkatilizme göre devletin en önemli amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A. Toplumu zenginleştirmek
Küreselleşme olgusunun hangi yıllardan itibaren ağırlık kazandığı söylenebilir?
A. 2000'ler
Fizyokratlara göre zenginliğin kaynağı olan ve bu yüzden üzerinden tek ve dolaysız vergi alınması gereken sektör
hangisidir?
A. Tarım Ünite 2
Aşağıdakilerden hangisi piyasaların tek başlarına etkinliği sağlayamadığı durumlardan birisi değildir?
A. Tam rekabet
Aşağıdakilerden hangisi kamusal malın koşullarını oluşturmaktadır?
A. Bireysel fayda-rakip olmama
Aşağıdakilerden hangisi malın faydası üzerindeki yasal hakların hiçbir bireye ya da gruba verilmediği malları ifade eder?
A. Ortak mal
Aşağıdaki mallardan hangisi hem bireye fayda sağlamakta hem de toplumsal fayda yaymaktadır?
A. Yarı kamusal mal
Aşağıdaki mallardan hangisi küresel mala örnektir?
A. Çevre
Bir firmanın bir ırmağa bıraktığı atıkların, o yörede bahçecilik yapan bir kişinin sebze üretimini olumsuz etkilemesi,
aşağıdakilerden hangisine örnektir?
A. Üreticiden üreticiye dışsallık
Aşağıdakilerden hangisi toplumsal açıdan gerekli ve faydalı oldukları halde talebi düşük olan mallara verilen isimdir?
A. Erdemli mal
Aşağıdakilerden hangisi sigorta piyasalarının etkinsiz işlemesinin ve dolayısıyla devletin bu alana müdahale
etmesinin nedenlerinden birisidir?
A. Ters seçiş
Aşağıdaki ekonomik faaliyetlerden hangisinin doğal tekel niteliği göstermesi beklenebilir?
A. Demiryolu işletmeciliği
Aşağıdakilerden hangisi kamu maliyesinin işlevleri arasında yer almaz?
A. Bütçe işlevi ÜNİTE 3
Aşağıdakilerden hangisi KİT'lerin esas kuruluş amaçları arasında değildir?
A. Kar elde etmek
Aşağıdakilerden hangisi kamu kesiminin bir parçası olan ve belirli bir amacın gerçekleştirilmesi için ayrılmış bulunan,
gerektiği zaman kullanılmak üzere belirli bir hesapta toplanan ve harcanan paraları ifade eden kavramdır?
A. Fon
Türkiye'de kamu kesimi sınıflandırması içinde devlet üniversiteleri hangi başlık altında yer alır?
A. Özel bütçeli kurumlar
Türkiye'de son yıllarda genel ekonomi içinde kamunun payı yaklaşık olarak hangi aralıktadır?
A. % 25-28
Türkiye'de kamu yatırımlarının toplam yatırımlar içindeki payı son yıllarda yaklaşık olarak hangi düzeyde
gerçekleşmektedir?
A. % 26
Aşağıdakilerden hangisi yerel yönetimler arasında sayılmamaktadır?
A. Fonlar
Türkiye'de KİT'lerin kamu kesimi içinde ağırlığını kaybetmeye başlaması aşağıdaki tarihlerden hangisine rastlamaktadır?
A. 1980'ler
Aşağıdakilerden hangisi mal ve hizmet üretmek üzere kurulmuş olan, mali olanaklarının yarısından fazlası merkezi ya da
yerel kamu yönetimleri tarafından sağlanan veya işletme sonuçlarından bu yönetimlerin sorumlu bulunduğu ve bunlar
tarafından denetlenen girişimleri ifade etmektedir?
A. KİT'ler
Aşağıdakilerden kamusal birimlerden hangisi özellikle bütçenin 'birlik' ve 'adem-i tahsis' ilkelerine uymadığı için
eleştirilmektedir?
A. Döner sermayeler
Aşağıdaki kurumlardan hangisinin varlık amacı temelde sosyal devlet ilkesini yerine getirmektir?
A. Sosyal güvenlik kurumları
Maliye Politikası 1 Final Ders Özeti PDF ders notunu aşağıda pdf şekilde göreceksiniz. İYİ FORUMLAR. Bu arada norful arkadaşımızın emeğine sağlık.Alıntıdır.