Finansal Yönetim 2 Ünite 1-2-3-4 Ders Notu |
Yazar: Denizabi - 20.09.2018, Saat:17:04 - Forum: İşletme Bölümü
- Yorum Yok
|
|
ÜNİTE 1 ORTA VE UZUN VADELİ FİNANSMAN
İşletmeler ihtiyaç duydukları fonları kısa orta ve uzun vadeli olarak sağlamaktadırlar. Kısa vadeli fonlar işletmenin dönen
varlıklarının finanse edilmesi için kullanılır. Orta ve uzun vadeli fonlar ise işletmelerin duran varlıklarının finansmanında kullanılır.
İşletmeler sağladıkları kısa vadeli fonları başka varlıkları ile geri ödeler(Başka varlıklarını paraya çevirerek öderler). Orta ve uzun
vadeli fonlar ise işletmenin gelirleri ile geri ödenmektedir.
ORTA VADELİ FİNANSMANIN ÖZELLİKLERİ VE TÜRLERİ: Orta vadeli finansman kaynakları ortak özellikler taşımaktadır. Bu
özellikler, kredinin süresi, kredinin geri ödeme planı ve kaynak ile sağlanan fonların güvencesi olmak üzere 3 grupta incelenir.
*Kredinin Süresi: Ortak bir kanı olmamakla birlikte orta vadeli finansman kaynakları süresinin 1 ile 10 yıl arasında olduğu kabul
edilmektedir. Ancak orta vade ülkelerin ekonomik koşullarına göre 1-5 yıl arasında değiştiği de belirtilmektedir. Bu nedenle bazı
ekonomilerde uzun vade ile orta vade birbirine karıştırılabilmektedir.
*Kredinin Geri Ödenmesi: Orta vadeli finansman kaynakları genellikle belirli bir plana göre, yıllık taksitler dahilinde ödenirler.
Bunla birlikte krediyi veren kurum ile krediyi kullanan işletme arasındaki anlaşmaya göre, anapara ve faiz ödemeleri esnek bir
geri ödeme planı ile yapılabilir. Krediyi geri ödeme değişik şekillerde olabilir. Geri ödemelerin daha çok eşit taksitlere ve yalnızca
sabit tutarlı anapara ödemelerine faiz eklenmesi yoluyla yapıldığı görülmektedir. Eşit taksitlerle geri ödemelere ilişkin olarak
hesaplamaları yapabilmek için anüite (Eşit taksitli ödemeler dizisi) tekniklerinden yararlanılmaktadır.
Orta vadeli finansman kaynakları kısa vadeli kaynaklara göre daha az başvurulan kredi türü olmasına rağmen, bu tür krediler ile
sağlanan fon kaynaklarının tutarı kısa vadeli kredilere göre daha fazladır. Orta finansman kaynakları genellikle tevsi, yenileme ve
modernizasyon yatırımları için kullanılır. Bu bağlamda kredinin geri ödenmesi bu yatırımlardan elde edilecek gelirlere bağlıdır.
*Kaynak ile Sağlanan Fonların Güvencesi: Orta vadeli krediler genellikle krediyi talep eden ve kredi veren kurum arasında belirli
anlaşmalar yapılarak sağlanmaktadır. Kredi veren kurumlar, kredinin geri ödenmesini garanti altına almak için belirli sözleşmeler
yaparak kredi vermeyi tercih ederler. Zamanın uzaması dolayısıyla belirsizliğin ve buna bağlı olarak riskin artması nedeniyle bu
sözleşmelerde işletmenin finansal riskinin artmasını önleyen hükümler ile kredi sağlanır. Tutarı az olan orta vadeli krediler,
piyasada yeterince tanınan büyük işletmelere teminatsız şekilde sağlanırken, piyasada yeterince tanınmayan, riskli , küçük ve
orta büyüklükteki işletmelere daha fazla güvence sağlanarak verilmektedir.
ORTA VADELİ FİNANSAMAN KAYNAKLARI TÜRLERİ: Literatürde orta vadeli finansman kaynakları genellikle orta vadeli banka
kredileri, orta vadeli yatırım malları kredileri, rotatif krediler, forfaiting ve Leasing şeklinde incelenmektedir..
*Orta Vadeli Banka Kredileri: Bankalar mevduat yoluyla fon toplayarak, topladıkları bu fonları belirli bir faiz ödemesi
karşılığında, kredi şeklinde ihtiyaç duyan kişi ve kurumların kullanımına sunarak, fonların akımının sağlanmasında önemli rol
üstlenmektedirler. Bununla birlikte bir kredi anlaşması, ihtiyaç duyulan kredi miktarına bağlı olarak tek bir borç veren tarafından
veya bir grup tarafından verilebilmektedir. Kredinin bir grup tarafından verilmesi durumunda kredi, sendikasyon kredisi adını
almaktadır ve kredinin yönetimi bir veya iki aracı banka tarafından yapılmaktadır. Diğer yandan bankaların fon kaynakları
istenilen düzeye ulaşmamış ise bankalar geri ödenmeme riskini göz önüne alarak uzun ve orta vadeli krediler yerine kısa vadeli
kredileri tercih etmektedirler.
Banka kredileri yeni alınacak varlıkların finansmanında, mevcut borçların yeniden finansmanında veya sermaye yapısındaki
kaldıraç etkisini arttırmak gibi amaçlarla kullanılabilmektedir.
Çalışma sermayesi kredileri, hammadde ve enerji gibi temel ihtiyaçların alımı için gerekli olan günlük harcamaların karşılanması
amacıyla alınan kredilerdir ve süreklilik arz ederler. Uzun vadeli banka kredileri ise, arazi, bina, makine gibi sabit varlıkların satın
alınmasında veya uzun vadeli çalışma sermayesinin finansmanında kullanılır.
İşletmenin likidite sıkıntısı önemli boyutlara ulaştığında işletme sermayesinin arttırılması için de orta vadeli krediler
kullanılmaktadır.
Orta Vadeli Kredi sunulmasının temel koşulları ise şu şekilde özetlenebilir.
*Projenin düzenli fon yaratacak nitelikte olması
*Firmanın sermaye yapısına uygun olması
*Uzun süreli satış ve kar tahminlerinin yapılabilmesi
*Firmanın yeterli güvence sunabilmesi.
*Orta Vadeli Yatırım Malları Kredileri: İşletmeler orta vadeli krediler yoluyla sağladıkları fonları, yatırımlarının finansmanında
kullanabilirler. İşletmeler sağladıkları bu fonlarla, bina , makine, arazi gibi sabit kıymetleri peşin satın alma yerine kredili satın
aldıklarında yatırım malları kredileri ortaya çıkmaktadır. Orta vadeli yatırım malları kredilerinden genellikle piyasada tam olarak
tanınmayan ve piyasalardan uygun şartlarda fon sağlayamayan, imalat, inşaat ve ulaştırma sektörlerinde faaliyet gösteren küçük
ve orta büyüklükteki işletmeler büyük ölçüde yararlanmaktadır. Bu tür krediler yardımıyla belirtilen türdeki işletmeler, başka
yolla satın alamayacakları sabit kıymetlere uygun koşullarda kavuşabilmektedir.
ÖNEMLİ: ülkemizde yatırım malı üretimini teşvik etmek için, TCMB nezdinde 16/10/1985 tarihli ve 85/9967 sayılı Kararname ile
“yatırım malları imalatı teşvik fonu” kurulmuştur.
*Rotatif Krediler: Rotatif kredilerde banka, kredi dönemi boyunca işletmeye fon sağlamayı kabul eder ve borçlu, krediyi istediği
tarihte kullanma ve faiz ödemelerinin miktarını belirleme opsiyonuna sahiptir. Başka bir ifadeyle rotatif krediler, işletmenin
yatırım malları için gerekli fon kaynaklarını sağlamada kullanılan ticari bankalarına özgü orta vadeli bir finansman kaynağıdır ve
belirli teminatlar karşılığında bankaların işletmelere yine belirli limitler çerçevesinde kullandırdığı bir kredi türüdür. Rotatif
kredilerin uygulanmasında genellikle bankalar günlük faiz işletmektedirler ve işleyen faizin ödemeleri 3 ayda 1
gerçekleşmektedir.
Rotatif krediler borçluya, borçlanma, ödeme ve yeniden borçlanma konusunda esneklik sağlamaktadır. Sağladığı bu avantajlar
nedeni ile rotatif kredilerde belirli bir ücret söz konusudur. Bu ücret aşağıda sırlanan bileşenlerden oluşmaktadır.
*İşletmenin krediyi arzu ettiği şekilde düzenleyebilmesi nedeniyle ortaya çıkan hesap ücreti
*Bankanın kredi kapasitesinin bir kısmını işletmeye ayırması nedeniyle talep ettiği taahhüt ücreti
*Baz puan olarak belirlenen faiz maliyeti.
*Forfaiting: Forfaitin, bankanın (Forfaiter) , ihracatçı şirketin vadesi 3-4 yıla kadar olan emre yazılı senetlerini satın aldığı orta
vadeli ihracat finansmanı yöntemidir. Forfaiting mal ve hizmet ihracatından doğan ve gelecekte tahsil edilecek orta vadeli ve
uygulamada bir banka tarafından garanti edilmiş senetli ya da senetsiz bir alacağın, vadeden önce satılarak bedelinin tahsil
edilmesidir.
Dış ticaret finansmanında, foctoring’e nispeten benzeyen ancak daha çok orta vadeli senetli alacakların yönetiminde kullanılan
Forfaiting den genellikle piyasada tanınan itibarlı işletmeler yararlanabilmektedir.
Forfaiting bir iskonto işlemidir ve genellikle yatırım malları ve altı aydan uzun vadeli işlemler için kullanılır. Alacağın satıcısına
‘’Forfaitist’’ devir alan kuruluşa ‘’Forfaiter’’ adı verilmektedir. Her çeşit senetli ve senetsiz alacak forfaiting konusu olsa da ,
uygulamada emre yazılı senet ve poliçe şeklindeki ticari alacaklar daha güvenilir oldukları için tercih edilmektedirler.
Forfaiting İşleminin temel unsurları şu şekilde sıralanabilir;
*Alacağın ihracat kaynaklı olması
*İhracattan doğan alacağın banka garantisi ile güvenceye alınması
*Söz konusu satışların kendisine rücu hakkı olmaksızın üçüncü kişilere devredilebilmesi
Forfaiting sürecinin İşleyişinde ise dört taraf bulunmaktadır. Süreçte yer alan bu taraflar; ihracatçı işletme (forfaitist), ithalatçı
işletme, ihracatçının bankası (forfaiter) ve ithalatçının bankasıdır (garantör banka).
Forfaitingin ihracatçı açısından yararları şu şekilde sıralanabilir:
• Ekonomik ve politik tüm riskler forfaiter’a yansıtılmaktadır. Ayrıca ihracatçı tahsil yükümlülüğünden kurtulmaktadır.
• Maliyet önceden belirlendiğinden, ihracatçı uzun vadeli faaliyet planı yapabilmektedir.
• Vadeli satışlar anında paraya çevrilebildiğinden, ihracatçının kredili satışlar için kaynak aramasına gerek kalmamakta ve likidite
durumu iyileşmektedir.
• İhracatçı, forfaiting işlemi ile kur, transfer ve faiz risklerini forfaiter’a devretmektedir.
•İhracatçı, alıcının kredi değerliliğini saptama, alacakların yönetimi ve tahsili için zaman ve kaynak ayırma gereğinden
kurtulmaktadır.
*Leasing: Leasing kiralayan olarak isimlendirilen varlık sahibi ile kiracı olarak isimlendirilen kullanıcı arasında yapılan sözleşmedir.
Yani, belirli bir süre için kiralayan (lessor) ve kiracı (lessee) arasında imzalanan ve üreticiden kiracı tarafından seçilip, kiralayan
tarafından satın alınan bir varlığın mülkiyetini kiralayanda, kullanımını ise kiracıda bırakan bir sözleşmedir. Leasing ile malın
kullanımı, belirli bir kira ödemesi karşılığında kiracıya bırakılmaktadır.
Finansal kiralama, varlık sahibinin, varlığın kullanım hakkını, varlığın kullanım süresince ödeyeceği kira bedeli karşılığında kiracıya
devrettiği bir anlaşmadır. Her türlü taşınır taşınmaz mal, leasing konusu olabilmektedir. Ancak marka, patent , lisans hakkı ile
yazılım gibi maddi olmayan haklar leasinge konu olmamaktadır. Buna göre, hammadde ve ara malı niteliğinde olan ve
kullanıldığında tüm özelliklerini yitiren mallar da leasing konusu olmaktadır.
Uygulamada birçok leasing türü bulunmaktadır. Temel olarak leasing türleri şu şekilde sıralanabilir:
Yurtiçi Kiralama: Genel anlamda kiralayan şirket ile kiracının aynı ülkede faaliyet gösterdiği leasing türüdür.
Uluslararası Kiralama: Leasing şirketinin Türkiye dışında olması ve leasing işletmelerinin bu şirket tarafından yürütülmesi
şeklinde gerçekleşmektedir. Uygulama adımları şu şekildedir:
• Leasinge konu olan mal Türkiye’ye geçici ithalat rejimi çerçevesinde ithal edilir.
• Malın leasing dönemi sonunda Türkiye’de kalması durumunda teminat mektubundaki vergiler ödenir.
• Sözleşme Hazine Müsteşarlığı tarafından uygun görüldüğü takdirde onaylanır.
• Kiralar döviz olarak transfer edilir, her kira üzerinden %1 oranında Kurumlar Vergisi ödenir.
Finansal Kiralama: Kiracı açısından bir satın alma anlaşmasıdır. Kiralanmış varlık kiracının bilançosunda bir varlık olarak rapor
edilmekte ve taahhüt edilmiş yükümlülükler de bilançoda yer almaktadır. Diğer yandan varlığın amortismanı, kiracı tarafından
ayrılmaktadır. Bir kiralama işleminin finansal kiralama sayılabilmesi için aşağıdaki kriterlerden en az birini taşıması
gerekmektedir:
• Kiralama dönemi sonunda, kiracıya, varlığı, beklenen piyasa değerinden daha düşük bir fiyata satın alma opsiyonun tanınması
• Kiralama döneminin en az varlığın faydalı ömrünün %75’i kadar olması.
• Kiralama dönemi sonunda varlığın mülkiyetinin kiracıya devredilebilmesi.
Operasyonel Kiralama: Vadeleri genellikle 3 ile 5 yıl arasında değişen, dönülebilir nitelikte ve kiralayanın yalnızca varlığın satın
alınması ve sigortalanmasından sorumlu olduğu anlaşmalardır. Bu kiralama türünde vade, varlığın ekonomik ömründen daha kısa
olmaktadır. Operasyonel kiralama ve finansal kiralama türünü birbirinden ayıran farklılık, risklerin ve sahipliğin transferi ile
ilgilidir.
Satma ve Geri Kiralama: Bir varlığın kiralanmasının maliyeti, vergi avantajı nedeni ile satın alınmasından daha düşük olmaktadır.
Bu nedenle hâlihazırda satın alınmış bir varlık satılarak kiralanabilir ve kiralamanın sağladığı maliyet avantajından yararlanılabilir.
Bu leasing türünde kiracı kendi elinde bulunan bir yatırım malını veya sabit kıymeti finansal kiralama şirketine satarak bedelini
tahsil etmektedir. Karşılığında saptanan süre içinde kiralarını ödeyerek dönem sonunda söz konusu mala yeniden sahip
olmaktadır Bu tür işlemde satıcı ile kiracı aynı kişidir.
Satışa Yardımcı Kiralama: Satıcı firmalar müşterilerine kendileri tarafından sağlanamayan vadeli ödeme planlarını leasing yoluyla
önerebilirler. Satıcı malı peşin olarak satarken, alıcı da malı vadeli olarak almaktadır. Firma kendi satışlarını arttırmakta ve peşin
satış yapabilmek için leasing şirketinin pazarlama birimi olarak çalışmaktadır.
Leasing Yönteminin Sağladığı Faydaları da Aşağıdaki şekildedir:
*Düşük Maliyet: Leasing ile sağlanan yatırım malının finansman maliyeti, diğer finansman kaynaklarına göre daha avantajlıdır.
Ülkemizde leasinge konu olan mal ve ekipmanlar için 2007 yılına kadar uygulanan %1 KDV oranı, 2007 sonrasında genel olarak
%18’e yükseltilmiştir. 2011 yılındaki son düzenleme ile de bazı yatırım mallarındaki KDV oranı, 2007 öncesinde olduğu gibi %1’e
düşürülmüştür.
*Kiraların gider yazılması ve vergi avantajı: Kiralar için leasing şirketi fatura düzenlemektedir. Bu faturalar kiracılar tarafından
gider gösterilmekte ve vergi matrahından indirilebilmektedir.
*Likiditenin Artması: İşletmenin kaynaklarını sabit varlıklara yatırması önlenmiş olur.
*Planlama kolaylığı ve sabit maliyet: Ödeyeceği tüm paraları daha önceden bildiği için sabit maliyet söz konusudur.
*Bilanço dışı işlem olması: Leasinge konu olan varlıklar İşletmelerin mülkiyetinde olmadığı için bilançoda gösterilmez. Bu durum
işletmenin öz kaynak/borç oranını yükselteceğinden, kredibilitesinin artmasına yol açmaktadır.
*Riskin azaltılması: Kiralanan varlığın, teknik gelişmelerin gerisinde kalma riskinden korunması sağlanır. Leasing yönteminin
sakıncaları ise aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
*Hurda Değer: Kiralanan varlığın mülkiyeti, kiraya verende kaldığı için kiralama dönemi sonunda varlığın hurda değerinden kiracı
faydalanamayacaktır.
*İpotek: İşletmeler kiralama ile kullandıkları varlığın mülkiyetine sahip olmadıkları için varlıkları ipotek edemezler.
*Maliyet: Kredi limiti dolmuş küçük işletmeler için kiralama, tek seçenek olarak kalmaktadır ve artan risk nedeniyle kira
maliyetleri artmaktadır.
*Amortisman: Sabit değerlerin kiralanması durumunda hızlandırılmış amortisman yönteminden faydalanılamamaktadır.
*Kur farkı: Uluslararası kiralamada ödemelerin dövizle yapılması nedeniyle kurda oluşabilecek kur farkları maliyetleri
artırmaktadır.
UZUN VADELİ FİNANSMAN KAVRAMI VE ÖZELLİKLERİ: İşletmeler sürekli olarak kullandıkları duran varlıkları finanse edebilmek
için uzun vadeli finansman kaynaklarına ihtiyaç duyarlar. Bununla birlikte işletmeler özellikle kuruluş aşamasında ve yeni yatırım
zamanlarında da uzun vadeli finansman kaynaklarına ihtiyaç duymaktadırlar. İşletmelerin ihtiyaç duyduğu uzun vadeli finansman
kaynakları ise ortaklar tarafından işletmeye sağlanan öz kaynaklardan ve borçlanma yoluyla sağlanan yabancı kaynaklardan
oluşmaktadır.
Borçlanma yoluyla finansman, İşletmelerin öz kaynakla finansman, işletmelerin öz kaynakla finansmana göre daha maliyetle
fonlama yapmasına olanak sağlamaktadır ve yeniden yapılandırma imkanın olması sebebiyle öz kaynak ile finansmana göre daha
esnek bir finansman yoludur. Ayrıca borçlanma, işletmelere kaldıraç etkisinden yaralanma imkanı sunmaktadır. Ancak diğer
yandan borçlanma , işletmenin risk düzeyini de arttırmaktadır.
İşletmeler borçlanma politikalarında, taşıdığı riske göre borçlanma maliyetini minimize eden, koşulları ağır olmayan ve gelecekte
ortaya çıkabilecek borçlanma ihtiyaçları için maksimum esnekliği sağlayan borçlanma araçlarını tercih etmelidirler.
Sermaye piyasası gelişmiş olan ekonomilerde işletmelerin borçlanma ile uzun vadeli kaynak sağlamada en çok başvurdukları
yollardan birisi tahvil ihraç etmektir.
İşletmeler benzer şekilde uzun vadeli finansman ihtiyacını hisse senedi ihracıyla da sağlayabilirler. Bazı durumlarda ise işletmeler
otofinansman yoluyla öz kaynaklarını artırabilecekleri gibi, finansal kurumlardan uzun vadeli borç alarak yabancı kaynaklardan
fon sağlamaktadırlar.
Uzun vadeli finansmandaki en temel ayrım borç ve öz sermaye ayrımıdır. Bununla birlikte varan ve hisse senedi karşılığı
değiştirilebilir borç senetleri gibi hibrit enstrümanların ortaya çıkmasıyla borç ve öze sermaye arasındaki sınır giderek ortadan
kalkmaya başlamıştır. İşletmeler zamanla artan finansman araçları ile birlikte ihtiyaç duydukları uzun vadeli fonları
dezavantajlarına katlanmadan kullanmanın yollarını aramaktadır.
HİSSE SENETLERİ: İşletmelerin sermaye piyasasından uzun vadeli fon sağlamada kullandıkları en önemli finansman araçlardan
biri hisse senedidir. İşletmeler gerek ilgili kanunlardan yararlanarak gerekse de ihtiyaç duydukları öz sermayeyi sağlamak
amacıyla sermaye artırımına gitmektedirler. Bu işlemin sonucunda tedavüle çıkardıkları hisse senetleri ise menkul kıymet
borsasında işlem görebilmektedir.
Hisse senedi, sermaye paylara bölünmüş ve karşılığında kıymetli evrak niteliğinde pay senedi çıkarabilen anonim şirket veya
sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin yasal şekillere uygun olarak düzenledikleri belgeler olup, sermayenin belli bir
oranını temsil eden ve sahiplerine o oranda ortaklık hakkı sağlayan menkul kıymetlerdir.
ÖNEMLİ: Halka açık anonim şirketler, hisse senetlerinin halka arz eden şirketlerdir. Hisse senedi sahiplerinin sayısının 250’yi
aşmaması durumunda veya şirket yazılı veya sözlü şekilde halkı ortaklığa çağırırsa, bu anonim şirket, halka açık şirket sayılı ve SPK
ya tabi olur.
NOT: Esas sözleşmede taahhüt sahiplerince taahhüt edilen, şirketin tescilinden itibaren en geç 2 Ay içinde halka arz edileceği
esas sözleşmede belirtilmiş ve ayrıca garanti edilmiş bulunan nakdi payların karşılıklarının satıştan elde edilen gelirden ödeneceği
belirtilmiştir.
Hisse senetleri, anonim şirketler ile sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklıklarda, payları temsil eden bir menkul kıymettir
ve sahibine her türlü ortaklık haklarından yararlanma imkanı sağlamaktadır. Bu haklar;
*Şirket Yönetimine Katılma ve Oy kullanma Hakkı: Hisse senedi sahiplerinin en önemli haklardan biri de oy kullanma hakkıdır.
Şirketler faaliyetlerine başlamadan önce yönetim ve denetim kurulu üyelerini seçerler. Yönetim ve denetim kurullarının seçimi
ise ortakların oylarıyla gerçekleşmektedir. Bu hak hisse sahibine şirket yönetim kurulunu seçme hakkını vermektedir ve bununla
birlikte hisse sahibi yönetim kuruluna seçilebilmektir.
*Şirket Karından Pay Alma Hakkı: Pay sahibinin en önemli haklarından biri şirket karından pay almasıdır. Kar payı pay sahibinin,
kazanılmış haklarından olmakla birlikte sınırlandırılabilir.
*Rüçhan Hakkı: Rüçhan hakkı, ortağın mevcut sermayedeki payı oranında arttırılan sermaye kısmından da aynı oranda pay alma
hakkını ifade etmektedir. Diğer bir ifade ile eski hissedarların şirketteki ortaklık yüzdelerini sürdürmeleri amacıyla yeni çıkarılacak
hisse senetlerini sahip oldukları pay yüzdesiyle orantılı olarak ilk önce satın alma hakkı olarak tanımlanabilir.
*Tasfiyeden Pay Alma Hakkı: Tasfiyeden pay alma hakkı, tasfiye sonucunda bir pozitif bakiye kalması halinde geçerlidir. Her
hisse senedi sahibi, bu bakiyeye payı oranında iştirak etmektedir. Hisse senetleri, belirtilen hakları sağlamakla birlikte sahiplerine
bazı sorumluluklarda yüklemektedir. Gerek kuruluş aşamasında gerekse sermaye artırımına iştirak taahhüdünde bulunan bir
ortak, taahhüdünü yerine getirmek ile yükümlüdür.
Hisse senedi fiyat kavramındaki başlıca tanımlamalar ise nominal fiyat ve piyasa fiyatıdır. Çıkarılacak hisse senedinin piyasa
değeri ile nominal değeri arasında fark yoksa işletmenin senedin fiyatının belirlenmesinde herhangi bir seçeneği Yoktur. Ancak
şirketler belirledikleri amaçlar doğrultusunda hisselerini nominal değerin üzerinde de satabilmektedirler.
*Nominal (İtibari) Fiyat: Hisse senedinin üzerinde yazılı olan fiyattır.
*Piyasa Fiyatı: Hisse senedinin sermaye piyasasında alınıp satıldığı fiyat, o pay senedinin piyasa fiyatı olarak tanımlanır.
Hisse senetleri dolaşımlarına ve sahiplerine sağladıkları çıkarlara göre 2 ye ayrılmaktadır. Dolaşımlarına göre hisse senedi
türleri ise kendi içinde nama ve hamile yazılı olarak ikiye ayrılmaktadır.
*Nama Yazılı Hisse Senetleri: Esas sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça anonim şirketlerin hisse senetlerinin nama yazılı
olması esastır. Nama yazılı hisse senetleri ortak sayısının tespitinde, ortakların tanınması ve takibinde, malvarlığının
korunmasında ve vergi kaybının önlenmesinde avantajlara sahiptir.
*Hamiline Yazılı Hisse Senetleri: Hamiline yazılı hisse senetlerinde sendin hamili kim ise, o kimsenin hak sahibi sayılacağı
anlaşılan hisse senetleri hamiline yazılı hisse senetleridir. Hamiline yazılı hisse senetlerinin gerçek anonimliği sağlama, devir
kolaylığı, sınai mülkiyetin yaygınlaşmasına yardım etme, tasarruf sahibi açısından gizlilik temin etme gibi avantajları bulunur.
Sahibine Sağladıkları Çıkarlar açısından hisse senetleri şu şekilde sıralanabilir:
*Adi Hisse Senedi: Hisse senetleri, ana sözleşmede aksine bir hüküm yoksa sahiplerine eşit haklar sağlarlar. Bu tip hisse
senetlerine adi hisse senetleri denir. Bu tip hisse senetlerine adi hisse senetleri denir. Adi hisse senetleri, toplantılarda oy hakkı
sağlayarak hisse sahiplerine yönetime katılım imkânı sunarlar. Bunun yanında kârdan pay alma ve şirketin tasfiyesi durumunda
diğer yükümlülükler yerine getirildiği takdirde, yatırımın geri ödenmesini, diğer bir ifadeyle tasfiyeden pay alma hakkı sağlarlar.
Türleri bakımında diğer hisse sahiplerine göre en büyük riske adi hisse senedi sahipleri sahiptirler. Ancak şirketin başarılı olması
durumunda ise yüksek temettü ve sermaye kazancı elde edebilirler.
*İmtiyazlı Hisse Senetleri: Bazı yönleriyle tahvillere, bazı yönleriyle adi hisse senedine benzeyen hibrit menkul kıymetlerdir.
Tahvillerde olduğu gibi , imtiyazlı hisse senetleri de bir nominal değere sahiptir ve adi hisse senetlerine kar payı dağıtımı
yapılmadan önce imtiyazlı hisse senetlerine sabit bir kar payı ödemesi yapılmaktadır.
Değiştirilebilir hisse senetleri, daha sonraki bir tarihte adi hisse senetlerine dönüştürülebilmektedir. Kümülatif bir imtiyazlı hisse
senedinde ise vaktinde ödenmeyen temettüler daha ilerideki bir tarihte ödenebilmektedir. Baz› hisse senetleri ise nominal değer
üzerinden geri alınabilen imtiyazlı hisse senetleridir
İmtiyazlı hisse senetlerinin borç mu yoksa öz sermayeye mi daha çok benzediği, şirkete ilişkin finansal oranlar hesaplanacağı
zaman önem kazanmaktadır. Bu bağlamda yapılacak ayrım taşıdıkları özelliklere göre şu şekilde yapılabilir:
• İmtiyazlı hisse senetleri için vakti geçen temettüler er ya da geç ödeniyorsa, diğer bir ifadeyle kümülatif davranıyorlarsa öz
sermayeden daha çok borç olarak görülebilir.
• İmtiyazlı hisse senetleri değiştirilebiliyorsa ve değişim tarihi yakın ise borçtan daha çok öz sermaye özelliği gösterirler.
• İmtiyazlı hisse senetleri nakde çevrilebiliyorsa, borca daha yakındırlar
• İmtiyazlı hisse senetleri yönetime katılım hakkı sağlıyorlarsa, öz sermaye niteliği daha fazladır.
Kurucu Hisse Senetleri: Kurucu hisse senetleri, belli bir sermaye payını temsil etmeyen ve yönetime katılma hakkı vermeyen
hisse senetleridir. Bu senetler işletmenin kuruluşu sırasında kişilerin hizmeti karşılığı olarak, ana sözleşme hükümlerine göre
şirket kârının bir kısmına iştirak hakkı vermektedir.
Primli ve Primsiz Hisse Senetleri: Türk hukuk sisteminde nominal değeri bulunmayan hisse senedi ihracı söz konusu değildir.
Üzerinde yazılı değer ile ihraç edilen hisse senetlerine primsiz, nominal değerlerinden yüksek bir bedelle ihraç edilen hisse
senetlerine primli hisse senedi denir.
Bedelli ve Bedelsiz Hisse Senetleri: Yeni taahhüt veya ödeme yolu ile çıkarılan ve bir bedel karşılığında sahip olunan hisse
senetlerine bedelli hisse senetleri adı verilmektedir. Diğer bir ifadeyle ihracı ile dışardan ortaklığa belirli bir nakit girişi olan hisse
senetlerine bedelli hisse senedi adı verilir. Bedelli hisse senetleri;
• Kuruluş aşamasında,
• Sermaye artırımlarında,
• Rüçhan hakkı kullanımıyla eski ortaklar tarafından,
• Halka arz yoluyla üçüncü kişiler tarafından satın alınırlar.
Oydan Yoksun Hisse Senetleri: Oydan yoksun hisse senetleri, anonim şirketlerin sermaye artırımı ile ihraç edebilecekleri ve oy
hakkı haricinde sahibine kâr payından ve istenildiğinde tasfiye bakiyesinden imtiyazlı olarak yararlanma hakkı ile diğer ortaklık
haklarını sağlayan hisse senetleridir.
OTOFİNANSMAN: İşletmeler uzun vadeli fon gereksinimlerinin bir kısmını da otofinansman yoluyla sağlamaktadır. Diğer bir
tanımla otofinansman, bir işletmenin kendi gücü ile öz sermaye yaratmasıdır. İşletmeler otofinansmanı yedek akçeler,
amortismanlar ve uzun vadeli karşılık ayrılması yoluyla gerçekleştirmektedirler.
TAHVİLLER: Sermaye piyasasının gelişmiş olduğu ekonomilerde işletmelerin uzun vadeli kaynak sağlamak için başvurdukları
başlıca yollardan biri de tahvil çıkarmaktır. Ülkemizde anonim şirketlerin ödünç para bulmak için itibari kıymetleri eşit ve ibareleri
aynı olmak üzere çıkardıkları borç senetlerine tahvil adı verilmektedir.
Tahviller, kamu kuruluşları veya şirketlerin halktan borçlanarak sağlayacakları fonlar için seri halinde çıkardıkları, eşit kıymete ve
aynı ibareli , kanun şekil şartlarına uygun olarak düzenlenen borç senetleridir.
Bir işletmenin çıkardığı tahvilleri satın alarak işletmeye fon sağlayan kimselere karşı sorumluluğu genellikle borç almış bir
kimsenin sorumluluğuna benzer. Bu sorumluluk öngörülen tarihlerde anapara ve faiz ödeme zorunluluğudur.
Özel sektör tahvilleri , işletmeler tarafından ihraç edilen tahvillerdir.
NOT: Özel sektör tahvilleri devlet tahvillerinden farklı olarak geri ödememe riski taşırlar. Devlet tahvillerinin ödenmeme riski sıfır
olarak kabul edilir.
Tahvil vadelerinin uzunluğu ülkeden ülkeye farklılık gösterse de genellikle 5 yıl ve daha uzun vadeli olarak çıkarılmakta, faiz
ödemeleri de 3 Ayda bir, 6 Ayda bir, 1 Yılda bir kuponlara bağlı olarak yapılabilmektedir.
Halka Açık Anonim Ortaklarda Tahvil İhraç Tavanı Şu Şekilde Formüle Edilebilir:
Tahvil İhraç Tavanı = (Çıkarılmış(Ödenmiş sermaye) + Yedek Akçe + Yeniden Değerleme Değer Artış Fonu) - Zararlar
Halka Açık Olmayan Anonim Oraklarında Tahvil İhraç Tavanı İse Şu Şekilde Formüle Edilebilir:
Tahvil İhraç Tavanı = (Çıkarılmış(Ödenmiş sermaye) + Yeniden Değerleme Değer Artış Fonu) - Zararlar
Tahvilin değerini ve bunun sonucunda bir tahvilin başka bir tahvile göre talebinin yüksekliğini doğuran etmenler şu şekildedir;
*Tahvilden Sağlanacak Gelir *Tahvili Çıkaran İşletmenin Geliri *Tahvilin Risk Durumu
|
|
|
Finansal Yönetim 2 Ünite 5-6-7-8 Ders Notu - DEVAMI |
Yazar: Denizabi - 20.09.2018, Saat:17:01 - Forum: İşletme Bölümü
- Yorum Yok
|
|
MURAT YAYINLARI
211
ÜNİTE - 6 BİRLEŞME VE SATIN ALMALAR
İç büyüme, işletmelerin normal faaliyetleri sonucu oluşturdukları ya da dışarıdan sağladıkları kaynakları
yeni yatırımlara yönelterek gerçekleştirdikleri büyümelerdir.
Dış büyüme, bir işletmenin diğer bir işletme veya işletmelerin tamamını veya bir bölümünü ele geçire-
rek veya yönetimlerini denetim altına alarak büyümesi olarak tanımlanmaktadır.
Protokol, daha çok kartellerin yasak olduğu ülkelerde görülen bir uygulama şekli olup genelde sözlü
yapılan ve yazıya dökülmeyen, işletmelerin piyasalardaki durumlarını iyileştirmeye yönelik
anlaşmalardır.
Kartel, en sık rastlanan iş birliği şeklidir Aynı üretim branşında çalışan işfetmeferin rekabeti ortadan
kaldırmak veya azaltmak amacıyla hukuksal varlıklarını koruyarak oluşturdukları iş birliğidir.
Çıkar gruplarında çeşitli işletmelerin hisse senetleri belli bir grubun elinde toplanmaktadır.
Tröst, işletmelerin hukuksal bağımsızlıklarını koruyup, ekonomik bağımsızlıklarını kaybederek oluş-
turdukları işbirliği şekli olarak tanımlanmaktadır. Başlıca amacı, belirli bir sektördeki birden çok
işletmenin yönetiminin ele geçirilmesi ve bu yolla o sektördeki ekonomik egemenliğin kurulmasıdır.
Holdingler ise ticari veya sınai bir faaliyette bulunmayan, başka işletmelerin hisse senetlerini elde
ederek, o işletmelerin yönetimini ele geçirmek amacıyla faaliyet gösteren işletmelerdir.
İşletme birleşmeleri, iki veya daha fazla işletmenin hukuksal ve ekonomik yönden tek bir işletme altın-
da bir araya gelmesi olarak tanımlanabilir.
Konsolidasyon: İki veya daha fazla işletmenin yeni bir tüzel kişilik altında bir araya gelmesi.
Devralma: Bir işletmenin başka işletmeleri satın alarak, bünyesine katması.
Literatürde birleşmeler; yatay birleşmeler, dikey birleşmeler, karma (çapraz) birleşmeler ve sınır ötesi
birleşmeler olmak üzere dört şekilde sınıflandırılmaktadır.
Dikey Birleşme: Bir ürünün üretim süreci üzerinde farklı aşamalarda faaliyet gösteren işletmelerin
birleşmesidir.
Karma Birleşme: Benzer ürün satan, ortak bir piyasayı paylaşan, dağıtım kanalları ve üretim aşamaları
ortak olan işletmelerin ya da hiçbir ortak bağları bulunmayan işletmelerin birleşmesidir.
Sınır Ötesi Şirket Birleşmeleri: Ülke sınırları dışında yatay-dikey ya da karma şekillerde birleşerek
uluslararası boyutta faaliyet göstermeyi amaçlayan birleşmelerdir.
BİRLEŞME NEDENLERİ
• Büyeme: Dinamik pazar koşullarında işletmeler genel ekonominin ve içinde bulundukalrı
sektörlerin büyüme hızına yetişmek zorundadırlar.
• Çeşitlendirme: Genel olarak, bir işletmenin faaliyette bulunduğu sanayi dallarının sayısını
arttırarak gelirlerindeki istakrarsızlığı ve dalgalanmaları gidermesi amacıyla tercih edilen bir yoldur.
• Sinerji: Bütünün ayrı ayrı parçalarının toplamından fazla olmasını ifade eder.
• Büyük Ölçekli Faaliyette Bulunmak: Birleşme sonucu büyük ölçekte faaliyette bulunma,
mevcut makine ve gereçlerin daha verimli bir şeklide kullanılmasına olanak verir.
• Kaynakların Verimli Kullanımı
• İşletme Başarısızlıkları
• Rekabetin Azaltılması
• Atıl Fonların Kullanımı
• İyi Bir Yönetime Sahip Olma
• Psikolojik Etmenler
• Değerli Sınai Haklara Sahip Olma
• Vergi Avantajları
BİRLEŞME VE SATIN ALMALARDA İŞLETME DEĞERİNİN SAPTANMASINDA
KULLANILAN YÖNTEMLER Defter Değeri Yöntemi
Defter değeri, belirli bir tarihte, tarihî değerle kayıtlı varlıkların muhasebe kayıtlarına göre belirlenmiş
değeridir.
İşleyen Teşebbüs Değeri Yöntemi
İşletmenin bir bütün olarak devredilmesi hâlinde bulunacak değer olarak tanımlanır.
Tasfiye Değeri Yöntemi
Faaliyetin kesin bir şekilde durdurulması durumunda işletmenin değeridir.
Piyasa Değeri Yöntemi
İletmelerin hisse senedinin piyasa değeri, işletmenin gelecekte elde edeceği kârlar ve kâr payı dağıtımı
gibi çeşitli etmenleri yansıtan bir ölçüttür.
Gerçek Değer Yöntemi
İşletmenin sahip olduğu varlıkların kârlılık durumu, dağıtılan kâr paylan, sermaye yapısı gibi değişken-
lerin belirlediği değer olarak tanımlanır.
İskonto Edilmiş Nakit Akışları Yöntemi
Gelecekte elde edilecek nakit akışlarının belli bir faiz oranı üzerinden bugünkü değerinin bulunması.
Yeniden Yapma Değeri Yöntemi
Kurulu bir tesisin yeni baştan inşa edilebilmesi için yapılacak harcamaların toplamı yeniden yapma
değerini verecektir.
Emsal Değeri Yöntemi
Emsal değer, gerçek bedeli bilinmeyen veya bilinemeyen bir varlığın, satılması durumunda benzerlerine
göre sahip olacağı değer olarak tanımlanabilir.
Ekspertiz Değeri Yöntemi
Sabit varlıkların piyasa fiyatları ile elden çıkarılması hâlinde elde edilecek değerdir.
Temettü Verimi Yöntemi
Kâr dağıtımının hisse senetleri değeri üzerinde etkili olduğu ve hisse senedinin bugünkü değerinin,
beklenen temettülerin bugünkü değerine eşit olacağı kabul edilmektedir.
Fiyat/Kazanç Oranı Yöntemi
İşletmenin her t- 1’lik hisse senedi başına düşen net kârına karşılık, yatırımcıların kaç t-ödemeye razı
olduklarını gösteren bir orandır.
Fiyat/Nakit Akım Oranı Yöntemi
Piyasa değeri ile nakit akımları arasında ilişki kurularak, bu ilişki yardımıyla benzer işletmelerin değeri
tahmin edilmektedir.
Piyasa Değeri /Defter Değeri Oranı Yöntemi
Hisse senedinin piyasa değerinin hisse başına öz varlıklara bölünmesi ile bulunmaktadır.
ÜNİTE - 7
FİNANSAL KRİZLER VE İŞLETME BAŞARISIZLIKLARI
Kriz; beklenmedik bir sosyal, ekonomik veya psikolojik gelişme karşısında normal işleyişin bozulması
ve karşılaşılan sorunun halledilmesinde, mevcut çözüm yollarının yetersiz kalması sonucu ortaya çıkan
durumları ifade etmektedir.
Ekonomik Kriz: Aniden ve beklenmedik bir şekilde meydana gelen ve makro açıdan ülke ekonomisini,
mikro açıdan ise işletmeleri ciddi anlamda sarsacak sonuçlar ortaya çıkması anlamına gelmektedir.
Finansal Kriz: Para, sermaye ve mal piyasalarında meydana gelen aşırı fiyat dalgalanmalarıdır.
Ahlaki Risk: Finansal işlem meydana geldikten sonra ortaya çıkan bir asimetrik bilgi probleminden
kaynaklanır. Asimetrik bilgi, bir tarafın diğerine göre daha iyi veya daha fazla bilgi sahibi olduğu
durumdur. Bu durum, alım satım işlemlerinde güç dengesizliğine neden olarak ters seçime neden olur.
Sistemik Risk: Bir finansal kurumda beklenmedik bir biçimde ortaya çıkan büyük bir şokun finansal
sistemde yer alan diğer finansal kurumlara yayılması ve domino etkisi yaratarak ekonominin önemli bir
kesimini olumsuz yönde etkilemesidir.
Para veya döviz krizi; para birimine yapılan spekülatif bir saldırı devalüasyonla veya şiddetli değer kay-
bı ile sonuçlanırsa veya para otoritelerinin büyük miktarlarda rezerv satmak veya faiz oranlarında keskin
bir şekilde yükseltmek suretiyle para birimini korumak zorunda kalmaları ile ortaya çıkmaktadır.
Bankaların mevcut durumda veya potansiyel olarak başarısız olmaları ile yükümlülüklerini ertelemeleri
ve hükümetlerin bu durumu önlemek için bankacılık sektörüne büyük ölçekli kaynak aktarmak yoluyla
müdahale etmesi bankacılık krizidir. Finansal sistemin temel işlevlerini yerine getirme yeteneğinde
ortaya çıkan bozukluklar ile finansal piyasalarda ciddi aksamalar olması ve reel ekonomi üzerinde
büyük olumsuz etkilerin ortaya çıkmasına sistematik finansal kriz denir. Dış borç krizi, bir ülkenin kamu
veya özel kesime olan dış borçlarını ödeyememesi durumunda ortaya çıkmaktadır.
DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE YAŞANAN FİNANSAL KRİZLER
1. Avrupa Döviz Kuru Mekanizması Krizi, 2. Meksika Peso’su Krizi, 3. Güneydoğu Asya Krizi
4. Rusya Krizi, 5. Nisan 1994 Türkiye Krizi, 6. Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizleri
7. 2008 Küresel Finans Krizi
Fiktif Kâr: İşletmenin gerçekte elde ettiğinden daha yüksek görünen kârıdır.
Kur Riski: Döviz kurlarında meydana gelen değişikliklerden dolayı olabilecek zarar olasılıklarıdır.
Dalgalı Kur Rejimi: Kurların hiçbir müdahale olmadan, tamamem piyasada oluşan arz ve talep koşul-
larına göre belirlendiği sistemleri ifade eder.
İstanbul Yaklaşımı: Reel sektörün mali sorunlarının çözümlenmesi ve bu yolla problemli kredilerin
azaltılması amacıyla uygulanmaya konan gönüllü yaptırımlar yaklaşımı. Amaç reel ve mali sektörü güç-
lendirmektir.
Stratejik Önlemler: Pazar payını korumak ve büyütmek isteyen işletmelerin, olası bir krize karşı koymak
ve yeni şartlara uyum sağlamak amacıyla aldıkları önlemlerdir.
Başarısızlığın Ölçülmesinde Kullanılan Oranlar Sistemi
• Altman Modeli: Farklı oranları çeşitli ağırlıklarla birbiri ile ilişkilendirmek ve böylece bir
işletmenin kredi değerliliğini ve riskini ifade eden bir nokta değer hesaplamak mümkündür.
• Beaver Modeli: İşletmede oluşturulan likit rezervlerin, özellikle faaliyetlerin dalgalanma
gösterdiği dönemlerde önemli işlevleri vardır.
• Springate Modeli: Dört temel oran kullanarak başarılı ve başarısız işletmelere ilişkin bir Z değeri
hesaplamıştır. Z değeri < 0,862 ise işletme başarısız olarak değerlendirilmektedir.
• VVeibel Modeli: Wilcoxon testi yardımıyla 42 oranı test etmiştir.
• Fulmer Modeli
• CA-Skoru (Kanada Skoru) Modeli
İŞLETMELERİN FİNANSAL BAŞARISIZLIKLARINDA
DURUMU İYİLEŞTİRMEDE İZLENECEK YOLLAR
- Sermaye Yapısının Güçlendirilmesi
- Borçların Vadelerinin Uzatılması
- İşletmelerde Kullanılmayan Varlıkların Satılması
- Küçülme Yoluyla Başarısızlığın Giderilmesi
- Yeni İşletmelerle Ortaklık Yapılması
- Borçların Öz Kaynağa Çevrilmesi
- işletmenin Faaliyetlerine Son Verme veya İşletmeyi Satma
ÜNİTE - 8 TÜREV ÜRÜNLER
Spot Piyasalar: Ödeme ve teslim yükümlülüğünün aynı anda veya çok kısa bir süre zarfında yapıldığı
piyasalardır.
Türev Piyasalar: Anlaflmanm bugünden yapıldığı ve yükümlülüklerin gelecekteki bir tarihte yerine ge-
tirilmesini öngören piyasalardır.
Türev piyasalarda yaygın olarak kullanılan araçlar forvvard sözleşmeler, future sözleşmeler, opsiyon
sözleşmeleri ve swap sözleşmeleri olarak sıralanabilir.
Spekülasyon: Piyasanın değerledirilmesi ile oluşan beklentiler doğrultusunda risk üstlenilerek gelir elde
etmek amacıyla yapılan işlemlerdir.
Arbitraj: Faiz oranı, döviz kuru veya emtia fiyatlarındaki farklardan yararlanmak amacıyla risk üstlen-
meksizin farklı sözleşmelerin eşanlı olarak yapılmasıdır.
Korunma (Hedging): Nakit piyasada bulunulan bir pozisyondan oluşan risklerden türev piyasalarda
pozisyon alarak korunmak.
Forward Sözleşmeler: Gelecekteki bir tarihte alım satımı gerçekleşecek olan, herhangi bir malın vadesi,
fiyatı ve miktarının bugünden belirlendiği sözleşmelerdir.
Tezgahüstü Piyasa: Bir borsanın (organize piyasa) ve ona bağlı takas kurumunun aracılığı olmaksızın,
alıcı ve satıcıların kendi aralarında işlem yapmalarına imkan sağlayan esnek ve gayri resmi nitelikteki
piyasadır.
Uzun Pozisyon: Sözleşmeye J^onu olan varlığı belirlenen tarihte ve belirlenen fiyattan satın alma yü-
kümlülüğü.
Kısa Pozisyon: Sözleşmeye konu olan varlığı belirlenen tarihte ve belirlenen fiyattan satma yüküm-
lülüğü.
Forward faiz sözleşmeleri: Faiz oranı riskinden korunmak amacıyla kullanılan forvvard sözleşmeleri.
Forward döviz sözleşmeleri; dövizin ulusal para karşılığında, gelecekte belirli bir tarihte teslim edilmek
şartıyla, alımı veya satımı için bugünden yapılan sözleşmelerdir.
Futures Sözleşmeler: Future sözleşmeleri esasen standart hale getirilmiş forvvard sözleşmelerdir. Or-
ganize bir piyasada işlem gören standart sözleşmelerdir.
Opsiyon: Bir alıcı ve bir satıcı arasında yapılan, alıcının sabit bir fiyattan bir varlığı alma ya da satma
hakkı elde etmek için satıcıya bir bedel ödediği sözleşme.
Opsiyon Alıcısı: Opsiyonu kullanma hakkına sahip olan.
Opsiyon Satıcısı: Opsiyonun gerekliliklerini yerine getirmek yükümlülüğünde olan.
Avrupa Tipi Opsiyon: Vadesinden önce kullanılması mümkün olmayan opsiyon tipi. Amerikan Tipi Op-
siyon: Vadesinde veya vadesinden önce herhangi bir zamanda alıcısı tarafından kullanılabilen opsiyon
tipi.
Alıcının talebi halinde, opsiyon satıcısının opsiyona konu olan dayanak varlığı almak veya satmak için
ödeyeceği belirlenen sabit fiyata kullanım fiyatı denir.
Satın alma ya da satma hakkını elde etmek için opsiyon alıcısının, opsiyon satıcısına ödediği bedele
opsiyon fiyatı (primi) denir.
Önceden üzerinde anlaşılan ve opsiyonun işleme konulacağı tarihe işlem tarihi denilir. Opsiyonun kul-
lanılabileceği en son gün ise vade tarihi olarak bilinir.
Swap Sözleşmeleri: Tarafların belirli bir referans varlık veya tutar üzerinden hesaplanacak gelecekteki
nakit akımlarının beliri bir zaman aralığında takas etmeleri işlemi.
Faiz Oranı Swap Sözleşmesi: Faiz oranı swap sözleşmesi, tarafların belirli bir süre zarfında faiz öde-
melerini veya faiz gelirlerini birbirleriyle değiştirdikleri vadeli bir işlem çeşididir. Faiz ödemelerinin el
değiştirdiği sözleşmelere borç svvapı (liability swap), faiz gelirlerinin el değiştirdiği sözleşmelere de
varlık swapı (asset swap) adı verilir.
Faiz Swap Sözleşmelerinin Kullanım Nedenleri
• Faiz Riskinin Yönetimi
• Alternatif Finansman Olanağı
• Faiz Ödeme ve Gelirleri İle Borç Stokunun Yeniden Yapılandırma Olanağı
Para swap sözleşmeleri iki taraf arasında düzenlenen farklı para birimleri cinsinden ifade edilen faiz
yükümlülüklerinin veya gelirlerinin değiştirilmesini konu alan yasal sözleşmelerdir.
Para Swap Sözleşmelerinin Kullanım Nedenleri
• Kur Riski Yönetimi
• Düşük Fon Maliyeti
• Piyasalara Erişim ve Farklı Para Biriminde Nakit Akışı
|
|
|
|
|
Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
|