Yeni Sınav Sistemi TYT(Temel Yeterlilik Testi) Nasıl Olacak? |
Yazar: Editör - 20.10.2017, Saat:01:15 - Forum: Duyurular
- Yorum Yok
|
|
YGS sınav sisteminin değişmesiyle 2018 senesinde üniversite sınavına girecek adaylar artık TYT sınavına girecek.
Alıntı:2018 TYT SINAVI NASIL OLACAK?
40 TÜRKÇE SORUSU
40 MATEMATİK SORUSU
Toplamda 80 soru sınav süresi 90 dakika
Alıntı:İKİNCİ OTURUM
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI - SOSYAL BİLİMLER 1 40 SORU
SOSYAL BİLİMLER 2 40 SORU
MATEMATİK 40 SORU
FEN BİLİMLERİ 40 SORU
Toplamda 160 soru sınav süresi 180 dakika
Alıntı:2018 YABANCI DİL OTURUMU
TOPLAM YABANCI DİL SORUSU 80 SORU
NOT: Tüm adayların TYT sınavına girmesi mecburidir.Ayrıca TYT sınavının önlisans tercihleri için 2 yıl geçerliliği olacaktır.
|
|
|
ÇEVRE SOSYOLOJİSİ 2.ÜNİTE DERS ÖZETİ |
Yazar: Editör - 20.10.2017, Saat:00:59 - Forum: Sosyoloji Bölümü
- Yorum Yok
|
|
ÇEVRE SOSYOLOJİSİ ÜNİTE 2 DERS NOTU
Çevreciliğin tanımı:
=>Çevrecilik:çevresel düşünce ,eylem ,politika,tutum ve davranışıda içeren geniş bir anlamsal içeriğe sahiptir.Çevrecilik çevreden yana tavır almak ve eylemde bulunmak anlamına gelmektediir.Çevrecilik bir sosyal öğreti olduğu gibi aynı zamanda bir ideolojidir.
=>Endüstriyel toplumda çevrecilik----doğal çevrenin toplum tarafından korunmasını ,doğal çevre içinde fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı ve esenlikli bir yaşantıyı anlamlandırır.
=>Modern çevrecilik doğal çevre ile bütüncül bir yaşam biçiminin ifadesidir.
=>Tarihsel olarak çevrecilik bir toplumsal hareket ve politik ideoloji olarak insan merkezlilikten doğa merkezliliğe doğru bir evrilmeyi ifade eder.
=>İnsan merkezli çevrecilik (antbtropocentrism) çevrenin ve çevreciliğin sonuç olarak insan mutluluğu ve refahı için önemli olduğu düşüncesini kabul eder.
=>Doğa merkezli çevrecilik (ecocentrism) doğanın, insan varlığı ve refahından bağımsız olarak kendi başına var olma hakkı olduğunu kabul eder.
=>Temel çevreci akımlar---doğal kaynakların korunması--insan refahının ekolojisi---korumacılık---hayvan özgürlüğü---doğa merkezcilik.
=>İnsan refahının ekolojisi hareketi, insan için daha temiz ve hoşlanılabilir bir çevreyi yaratma çabasının ifadesidir.
=>Doğal kaynakların korunması hareketi de sürdürülebilir fayda ve kalkınmanın en çoklaştırılmasını ve daha temiz bir çevreyi ifade
eder.
=>Korumacı hareket insan refahı için doğal çevrenin korunmasını hedefler.
=>İnsan refahının ekolojisi hareketi--doğal kaynakların korunması hareketi---korumacı hareketlerine göre,doğal çevre sadece insan refahı için araçsal bir öneme sahiptir.
=>Hayvan özgürlüğü hareketi ve doğa merkezcilik hareketi insan merkezli çevreci hareketler değildirler.
=>Hayvan özgürlüğü hareketi ,hayvanların yaşam hakları açısından insanlarla eşit değerlendirilmesi gerektiğini savunur.
=>Doğa merkezcilik,insanlar ile türm insan olmayanların eşit değerlendirilmesi gerektiğini savunur.doğa merkezcilik doğal çevrenin tüm insanlar ve insan olmayanlar için birlikte ve bütünsel yaşam alanı oluşturduğunu savunur.
=>doğa merkezcilik anlamıyla çevrecilik,Derin ekoloji olarakta adlandırılır.Derin ekoloji bakış açısı, doğa merkezcilik gibi doğa ile bütüncül bir yaşam biçimini savunur.
=>Derin ekoloji terimi ilk kez Norveçli felsefeci Arne Naess tarafından kullanılmıştır.
=>Doğa merkezli çevreciliğin temel ilkesi barışcıllıktır,buna göre sömürgeci bir korumacılık yerine,
doğanın kendi değeri için korunması gerekliliği savunulur
=>Derin ekoloji akımı gölge çevrecilik akımlarını insan merkezli oldukları için eleştirir.Gölge çevreci hareketler, endüstriyel toplumun, doğal çevrenin sömürülmesi temeline dayalı varsayımlarına karşı eleştirel
olmayan bir çevrecilik konumunu tercih ederler.Bu hareketler çevreciliği sadece bir dış görüntü objesi olarak taşıyarak,gerçekte ETP nin dolaylı bir meşrulaştırmasını sağlamak amacındadırlar.
=>Catton ve Dunlap’ın formüle ettikleri Yeni Ekolojik Paradigma endüstriyel toplumun Egemen Toplumsal Paradigmasına çevreci bir alternatif oluşturur.
=>Catton, Batı toplumlarında ortaya çıkmış olan endüstrileşmenin, insan refahını hedeflemiş olmasına rağmen, bunun yerine doğal çevreyi “vurduğunu” belirterek, bu olguyu; “Yanlış Hedef” olarak adlandırmıştır.
=>Yeni Ekolojik Paradigma kavramı çevreciliğin gelişiminin teorik ve tarihsel temellerini açıklar. Bu kavram aynı zamanda endüstriyel toplumun Egemen Toplumsal Paradigması’ndan, Yeni Ekolojik Paradigmaya ve buradan da Küresel Çevresel Değişme olgusuna ve bu olguyu tanımlayan kavramsallaştırmaya doğru gerçekleşmekte olan bir evrilmeyi ve bu evrilmenin mantıksal sürekliliğini açıklar.
=>Yanlış Hedef --batı endüstri toplumu ,endüstrileşme ve modernleşme ile toplumsal refahı hedeflemiş olmasına rağmen ,endüstrileşme ve modernleşme sürecinde ortaya çıkan hava,su ve toprak kirlenmesi ve diğer çevresel sorunlar insanoğlunun varoluşunu çok ciddi bir risk ve tehdit altında bırakmıştır.Başka bir deyimle modernleşme varması gereken ,insan refahı hedefini aşarak ,insanlığın varoluşunu tümden tehdit eden bir noktaya ulaşmıştır.Buna yanlış hedef denir.
=>Batı toplumlarının Egemen Toplumsal Paradigması (ETP) olan İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü (İÜDG) çevresel süreçlere karşı insan çıkarını merkeze alırken; Yeni Ekolojik Paradigma (YEP) insan çıkarına karşı ekolojik dengeleri ve ekolojik süreçleri merkeze alır. Batı toplumlarının Egemen Toplumsal Paradigması (ETP) olan İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü’ne (İÜDG) karşı bir alternatif oluşturmak suretiyle meydan okur.
=>Yeni ekolojik Paradigma perspektifine göre endüstriyel toplumda ortaya çıkmış bulunan çevre sorunları bu toplumun egemen toplumsal paradigması ile doğrudan ilintilidir.
=>Yeni Ekolojik Paradigmanın birincil amacı—endüstriyel toplumun egemen toplumsal paradigması ile endüstriyel toplumda ortaya çıkmış bulunan çevre sorunları arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır.
=>İnsanı üstün gören dünya görüşü olarak da adlandırılan modern toplumun Egemen Toplumsal Paradigmasının temel varsayımı insanoğlunun ayrıcalıklı olduğu ve insan mutluluğunun tek kabul edilebilir hedef olduğudur.Buna karşın Yeni Ekolojik Paradigma ,doğal çevre ile bir dürüstlük ve denetim ilişkisinin yerine ,bir karşılıklı (eşitlik) ilişkisi önerir.
=>Endüstriyel Toplumun ETP’si olan İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü insan mutluluğunun ve insansal amaçların tek meşru ve kabul edilebilir olduğunu öne sürerek doğanın sömürülmesini teşvik etmiştir.
=> Catton ve Dunlap Egemen Batılı Dünya Görüşü kavramını endüstriyel toplumun ETP’sı olarak tanımlamışlar.
Egemen Batılı Dünya Görüşü, batılı toplumların temel yol göstericisi olan genel ve felsefi kavramsallaştırmadır ve 4 temel ilkesi vardır:
**İnsanlar dünya üzerinde var olan tüm varlıklardan temelde farklı ve onlar üzerinde belirleyici bir konuma sahiptir.
İnsanlar kendi kaderlerinin hakimidirler; hedeflerini kendileri belirlerler ve bu hedeflere ulaşmak için ne gerekiyorsa yaparlar.
Dünya sınırsız kaynaklara sahiptir, dolayısıyla insanlar için sınırsız olanaklar sunar.
İnsanlık tarihi, gelişmenin tarihidir; her sorunun bir çözümü vardır, bundan dolayı gelişme kesintisiz sürer.
=> Catton ve Dunlap İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşünün temel niteliklerini 4 noktada toplamışlardır.
İnsanlar genetik mirasın yanı sıra kültürel mirasa da sahiptirler; bundan dolayı tüm diğer hayvan türlerinden oldukça farklıdırlar
Teknoloji ile birlikte toplumsal ve kültürel faktörler insan ilişkilerinin temel belirleyicisidirler.
Toplumsal ve kültürel çevreler insan ilişkilerinin kritik çerçevesini oluştururlar ve biyolojik, fiziksel çevre insan ilişkilerine temel oluşturma açısından yeterli ve uygun değildir.
Kültür birikimseldir; bundan dolayı teknolojik ve toplumsal gelişme sınırsız olarak sürebilir, tüm toplumsal sorunlar
çözümlenebilir
=>Catton ve Dunlop’a göre Egemen Toplum Paradigma (ETP)bir toplumun,toplumsal işleyiş açısından genel ilkelerini ve kabul ediş biçimlerini ortaya koyar.İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü (İÜDG) ise toplumun genel olarak bilim,özel olarak çevre konusundaki genel bakış açısını kavramsallaştırmasını ve doğal çevre üzerinde insan egemenliğinin kurulmasına ve meşrulaştırılmasına olanak veren genel kabulleri içerir.
=> Egemen Batı Düşüncesin ve İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşünün felsefi ve teorik temelleri araştırıldığında, bu düşüncenin bir toplumsal
ve bilimsel yansıması olarak “Sosyal Darwinizm” kavramı karşımıza çıkar. Parsons’ın işlevselci sosyolojisinin, Sosyal Darwinizmin ve Durkheim pozitivizminin en etkili izleyicisi olduğu ifade edilebilir.
=>Sosyal Darwinizm—Darwin’in doğal evrim düşüncesinin sosyal bilimlere indirgenmesini ifade eder.Doğada nasıl bir evrim varsa toplumda da doğada olduğuna benzer bir evrim vardır.Doğa bilimleri nasıl doğal evrimin ilke ve kurallarını ortaya koyuyorsa sosyal bilimlerde toplumsal evrimin yasalarını ortaya koyabilir buna sosyal darwinizm denir.
=>Toplum Mühendisliği—temel mühendislik disiplinleri nasıl temel bilimlerin ortaya koyduğu yasalar doğrultusunda doğal koşulları denetleyip manipüle edebiliyorsa ,sosyal bilimlerde toplumsal işleyiş yasalarını bularak toplumsal değişimin control ve manipüle edilebileceği prensibine dayanır.
=> Batı Toplumlarının Egemen Toplumsal Paradigmasına karşı alternatif olarak Catton ve Dunlap tarafından ortaya konmuş olan Yeni Ekolojik Paradigma’nın 4 temel özelliği şu şekilde özetlenebilir;
1-Yeni Ekolojik Paradigma insanların ayrıcalıklı olduklarını kabul eder, ancak bununla birlikte insanların, karşılıklı olarak bağımlılık içinde oldukları birçok diğer canlılardan birisi olarak görünmesi gerekmektedir (insanlar yiyecek için diğer birçok canlıya bağımlıdır ve diğer canlılarla yiyecek, barınak, su ve benzeri yaşamsal gereksinimleri için rekabet halindedirler).
insan ilişkilerinin toplumsal ve kültürel güçler tarafından ağırlıkla etkilendiği kabul edilmekle birlikte, Yeni Ekolojik
Paradigma insanın toplumsal yaşantısının biyolojik ve fiziksel çevre tarafından da etkilendiğinin de altını çizer, bu sıklıkla insan ve eylemlerine bir reaksiyon olarak ortaya çıkar (örneğin binalar, kirlilik, iklim değişiklikleri gibi).
İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü insan eyleminin biyolojik ve fiziksel çerçevesini göz ardı ederken ve sosyokültürel çevrenin belirleyici özelliğini vurgularken; Yeni Ekolojik Paradigma insan eylemlerine etkide bulunan biyolojik ve fiziksel çerçevenin önemine dikkat çeker. İnsan sağlığı ve insanın fiziksel olarak yaşamını sürdürebilmesi, bazı çevresel koşulların yerine getirilebilmiş olmasına bağlıdır.
İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü (özellikle Egemen Batı Düşüncesinin çerçevesi bağlamında) kalkınmanın
sürdürülmesinin sınırsızlığını ifade eder. Buna karşılık Yeni Ekolojik Paradigma; insanoğlu ne kadar buluş yeteneğine sahip olursa olsun onların bilim ve teknolojisi, termodinamiğin yasaları gibi ekolojik ilkeleri aşamaz; bundan dolayı insan toplumlarının büyümesinin kesin sınırları vardır.
=>Yeni ekolojik paradigma ,toplum ile doğal çevre arasındaki ilişkiyi,tek yönlü hegemonik bir ilişki olarak değil ,karşılıklılık ve kısmen eşitlik timeline dayalı bir ilişki olarak tariff eder.
=>ekonomik faydanın en çoklaştırılması için doğal kaynakların olabildiğince
sömürülmesi gerekmektedir. Dolayısıyla ekonomik faydanın en çoklaştırılması ve doğal çevreden zevk alınması birbiriyle çelişki içinde olan iki hedeftir. Bu çelişki de toplumsal bir krizin belirtisidir. Habermas gibi toplum teoricileri bu krizi meşruiyet krizinin bir parçası ve çevreciler ile postmodernistler ise bunu çevresel kriz olarak adlandırırlar.
=>Modern toplumda kapitalist ekonominin temelini ,karın makzimizasyonu ya da faydanın ençoklaştırılması buda doğal kaynakların (hatta insani kaynakların da)sınırsız bir sömürüsünü öngörür.Buda ekolojik ilkelerle çelişmektedir.
=> Ekonomi-politiğin tarihi, ekonomik eşitsizlik ile çevresel eşitsizlik arasında güçlü bir ilişkinin var olduğunu göstermiştir.
Ekonomik zenginliğin dağılımı ile çevresel zenginliğin dağılımı arasında yakın ve paralel bir ilişki vardır.
=>Ekonomik adalet ile çevresel adalet arasında yakın bir ilişki vardır.Ekonomik olarak daha iyi olanaklara sahip olanlar ;daha iyi ve sağlıklı çevresel ortamda yaşamak gibi çevresel açıdan da daha iyi olanaklara sahiptirler.Dolayısıyla çevresel adalet için öncelikle ekonomik adaletin sağlanmış olması gerekir.
=> Egemen Batı Düşüncesine göre teknolojinin çevresel ve toplumsal etkileri düzeltilebilir. Teknoloji her türlü teknolojik, ekonomik ve hatta bazı toplumsal sorunları bile çözümleyebilir. Bundan dolayı egemen paradigmaya göre gerçekte teknolojik ve ekonomik bir sorundan söz etmek mümkün değildir.
=>Hannigan—insanoğlunun doğa içindeki konumunu şöyle özetler;biz(insanlar) yaşayan dünyada bizim dışımızdakilerin efendileri değil ,onların eşitleri durumundayız.
=> Yeni Ekolojik Paradigma toplumsal ve çevresel değişkenlerin karşılıklı bağımlılık karakterine sahip olduklarını belirtir. Nüfus, toplumsal organizasyon, çevre ve teknoloji arasındaki karşılıklı bağımlılık kavramı ilk kez Amerikalı sosyolog Duncan tarafından kullanılmıştır. POET ”, population (nüfus), organization (organizasyon), environment (çevre) ve technology (teknoloji) sözcüklerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır ve bu faktörler arasında bir karşılıklı bağımlılığı ifade eder
=>Yeni ekolojik paradigma—endüstriyel toplumun egemen toplumsal paradigması olan İnsanı üstün gören dünya görüşüne karşı bir alternatif olarak ortaya çıkmış.
MODERNLEŞME VE ÇEVRE
=>Modernleşme düşüncesinin temel özelliği pozitivist felsefeden kaynaklanmış insan merkezli ve insanı üstün gören bir niteliğe sahip olmasıdır.
=>Modernleşme,bir gelişme modeli ve ideolojisi olarak ,Egemen Batı Düşüncesinin çevre konusunda sahip olduğu ,ormanların talan edilmesi ,doğal kaynakların sınırsızca tüketilmesi ve kirletilmesi gibi genel kabul görmüş ilkelerinde taşıyıcısıdır.
=>Egemen Batı Düşüncesi ve modernleşme modeline göre; insan refahının sağlaması açısından, doğal çevre ve doğal kaynakların sömürülmesi için olanaklı olan her yol meşru, gerekli ve zorunludur.
=> Mc Michael gelişme teorilerinin tüm farklı versiyonlarının teorik ve pratik uygulamalar açısından aslında birbirinden çok farklı olmadıklarını, hepsinin birden “modernleşme projesi”nin parçaları olarak adlandırılabileceğini ve çevresel kaygıyı göz ardı ettiklerini belirtir.
=>Marksist sosyalist model ya da kapitalist model başta olmak üzere farklı modernleşme modellerinin metodolojik temel ve doğal çevre ile olan ilişkiler açısından aslında birbirinden farkı yoktur.Çünkü var ve uygulamada olan hemen hemen tüm modernleşme modelleri metodolojik olarak pozitivizmin temel varsayımlarına dayalı olan gelişme ve kalkınma düşüncesini ,dolayısıylada doğal kaynakların tüketilmesini temel ilke olarak benimserler.
=>Modernleşme projesi olarak adlandırılan toplumsal değişim projesinin temel ekonomik ve politik sistemi kapitalizmdir.
=>Aydınlanma çağı düşünceleri genel olarak tanrı ve doğa iradesi yerine insan iradesinin gerekliliğini kabul etmişlerdir.Tanrı iradesinin yerini insan iradesini alması sürecine genel olarak sekülerizm denmiştir.
=>Aydınlanma düşüncesi insanın doğanın kesin efendisi ve belirleyici olduğu ve bilimin bunu sağlayan bir araç olduğu yolunda pozitivist-determinist bir dünya görüşü ortaya koymuştur.
EKOLOJİK MODERNLEŞME
=>Ekolojik modernleşme düşüncesine göre ,modernleşme sürecinde doğal çevrenin göz ardı edilmesi değil ,ekonomik ilkelerin ekolojik ilkelere uyumlu hale getirilmesi savunulur.
=>Ekolojik modernleşmenin temel ilkesi,doğal çevrenin ekonomik büyüme için istismar edilmesi yerine ,ekonomik kalkınma ve büyümenin doğal çevrenin bir parçası olarak görülmesi gerektiği ve doğal çevrenin bir bütün olarak korunması ve sürdürülebilirliğidir.
TOPLUMSAL KURGUSALCI PERSPEKTİF
=>Bu yaklaşıma göre, her toplum ya da toplum içindeki her toplumsal grup, kendi içsel yapısına göre bir toplumsal ilişkiler yumağı ve bunu anlamlandıran bir kurgulama oluşturur. Dolayısıyla her toplum, kendini tanımlayan, kendine özgü ve başka toplumlara benzemeyen ve sadece kendisine benzeyen bir toplumsal kurgu oluşturur. Bu anlamıyla toplum içindeki farklı toplumsal grup ya da katmanların da kendilerine özgü birer toplumsal ilişki biçimleri vardır.
=>Toplumsal kurgusalcı perspektifin temsilcileri---Gramling ve Freudenburg
=> Toplumsal ve çevresel sorunlar nesnel olarak, öznel olarak ve durumsal olarak tanımlanabilir.
ÇEVRE SOSYOLOJİSİ--ÜNİTE 2
Çevreciliğin tanımı:
=>Çevrecilik:çevresel düşünce ,eylem ,politika,tutum ve davranışıda içeren geniş bir anlamsal içeriğe sahiptir.Çevrecilik çevreden yana tavır almak ve eylemde bulunmak anlamına gelmektediir.Çevrecilik bir sosyal öğreti olduğu gibi aynı zamanda bir ideolojidir.
=>Endüstriyel toplumda çevrecilik----doğal çevrenin toplum tarafından korunmasını ,doğal çevre içinde fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı ve esenlikli bir yaşantıyı anlamlandırır.
=>Modern çevrecilik doğal çevre ile bütüncül bir yaşam biçiminin ifadesidir.
=>Tarihsel olarak çevrecilik bir toplumsal hareket ve politik ideoloji olarak insan merkezlilikten doğa merkezliliğe doğru bir evrilmeyi ifade eder.
=>İnsan merkezli çevrecilik (antbtropocentrism) çevrenin ve çevreciliğin sonuç olarak insan mutluluğu ve refahı için önemli olduğu düşüncesini kabul eder.
=>Doğa merkezli çevrecilik (ecocentrism) doğanın, insan varlığı ve refahından bağımsız olarak kendi başına var olma hakkı olduğunu kabul eder.
=>Temel çevreci akımlar---doğal kaynakların korunması--insan refahının ekolojisi---korumacılık---hayvan özgürlüğü---doğa merkezcilik.
=>İnsan refahının ekolojisi hareketi, insan için daha temiz ve hoşlanılabilir bir çevreyi yaratma çabasının ifadesidir.
=>Doğal kaynakların korunması hareketi de sürdürülebilir fayda ve kalkınmanın en çoklaştırılmasını ve daha temiz bir çevreyi ifade
eder.
=>Korumacı hareket insan refahı için doğal çevrenin korunmasını hedefler.
=>İnsan refahının ekolojisi hareketi--doğal kaynakların korunması hareketi---korumacı hareketlerine göre,doğal çevre sadece insan refahı için araçsal bir öneme sahiptir.
=>Hayvan özgürlüğü hareketi ve doğa merkezcilik hareketi insan merkezli çevreci hareketler değildirler.
=>Hayvan özgürlüğü hareketi ,hayvanların yaşam hakları açısından insanlarla eşit değerlendirilmesi gerektiğini savunur.
=>Doğa merkezcilik,insanlar ile türm insan olmayanların eşit değerlendirilmesi gerektiğini savunur.doğa merkezcilik doğal çevrenin tüm insanlar ve insan olmayanlar için birlikte ve bütünsel yaşam alanı oluşturduğunu savunur.
=>doğa merkezcilik anlamıyla çevrecilik,Derin ekoloji olarakta adlandırılır.Derin ekoloji bakış açısı, doğa merkezcilik gibi doğa ile bütüncül bir yaşam biçimini savunur.
=>Derin ekoloji terimi ilk kez Norveçli felsefeci Arne Naess tarafından kullanılmıştır.
=>Doğa merkezli çevreciliğin temel ilkesi barışcıllıktır,buna göre sömürgeci bir korumacılık yerine,
doğanın kendi değeri için korunması gerekliliği savunulur
=>Derin ekoloji akımı gölge çevrecilik akımlarını insan merkezli oldukları için eleştirir.Gölge çevreci hareketler, endüstriyel toplumun, doğal çevrenin sömürülmesi temeline dayalı varsayımlarına karşı eleştirel
olmayan bir çevrecilik konumunu tercih ederler.Bu hareketler çevreciliği sadece bir dış görüntü objesi olarak taşıyarak,gerçekte ETP nin dolaylı bir meşrulaştırmasını sağlamak amacındadırlar.
=>Catton ve Dunlap’ın formüle ettikleri Yeni Ekolojik Paradigma endüstriyel toplumun Egemen Toplumsal Paradigmasına çevreci bir alternatif oluşturur.
=>Catton, Batı toplumlarında ortaya çıkmış olan endüstrileşmenin, insan refahını hedeflemiş olmasına rağmen, bunun yerine doğal çevreyi “vurduğunu” belirterek, bu olguyu; “Yanlış Hedef” olarak adlandırmıştır.
=>Yeni Ekolojik Paradigma kavramı çevreciliğin gelişiminin teorik ve tarihsel temellerini açıklar. Bu kavram aynı zamanda endüstriyel toplumun Egemen Toplumsal Paradigması’ndan, Yeni Ekolojik Paradigmaya ve buradan da Küresel Çevresel Değişme olgusuna ve bu olguyu tanımlayan kavramsallaştırmaya doğru gerçekleşmekte olan bir evrilmeyi ve bu evrilmenin mantıksal sürekliliğini açıklar.
=>Yanlış Hedef --batı endüstri toplumu ,endüstrileşme ve modernleşme ile toplumsal refahı hedeflemiş olmasına rağmen ,endüstrileşme ve modernleşme sürecinde ortaya çıkan hava,su ve toprak kirlenmesi ve diğer çevresel sorunlar insanoğlunun varoluşunu çok ciddi bir risk ve tehdit altında bırakmıştır.Başka bir deyimle modernleşme varması gereken ,insan refahı hedefini aşarak ,insanlığın varoluşunu tümden tehdit eden bir noktaya ulaşmıştır.Buna yanlış hedef denir.
=>Batı toplumlarının Egemen Toplumsal Paradigması (ETP) olan İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü (İÜDG) çevresel süreçlere karşı insan çıkarını merkeze alırken; Yeni Ekolojik Paradigma (YEP) insan çıkarına karşı ekolojik dengeleri ve ekolojik süreçleri merkeze alır. Batı toplumlarının Egemen Toplumsal Paradigması (ETP) olan İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü’ne (İÜDG) karşı bir alternatif oluşturmak suretiyle meydan okur.
=>Yeni ekolojik Paradigma perspektifine göre endüstriyel toplumda ortaya çıkmış bulunan çevre sorunları bu toplumun egemen toplumsal paradigması ile doğrudan ilintilidir.
=>Yeni Ekolojik Paradigmanın birincil amacı—endüstriyel toplumun egemen toplumsal paradigması ile endüstriyel toplumda ortaya çıkmış bulunan çevre sorunları arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır.
=>İnsanı üstün gören dünya görüşü olarak da adlandırılan modern toplumun Egemen Toplumsal Paradigmasının temel varsayımı insanoğlunun ayrıcalıklı olduğu ve insan mutluluğunun tek kabul edilebilir hedef olduğudur.Buna karşın Yeni Ekolojik Paradigma ,doğal çevre ile bir dürüstlük ve denetim ilişkisinin yerine ,bir karşılıklı (eşitlik) ilişkisi önerir.
=>Endüstriyel Toplumun ETP’si olan İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü insan mutluluğunun ve insansal amaçların tek meşru ve kabul edilebilir olduğunu öne sürerek doğanın sömürülmesini teşvik etmiştir.
=> Catton ve Dunlap Egemen Batılı Dünya Görüşü kavramını endüstriyel toplumun ETP’sı olarak tanımlamışlar.
Egemen Batılı Dünya Görüşü, batılı toplumların temel yol göstericisi olan genel ve felsefi kavramsallaştırmadır ve 4 temel ilkesi vardır:
**İnsanlar dünya üzerinde var olan tüm varlıklardan temelde farklı ve onlar üzerinde belirleyici bir konuma sahiptir.
İnsanlar kendi kaderlerinin hakimidirler; hedeflerini kendileri belirlerler ve bu hedeflere ulaşmak için ne gerekiyorsa yaparlar.
Dünya sınırsız kaynaklara sahiptir, dolayısıyla insanlar için sınırsız olanaklar sunar.
İnsanlık tarihi, gelişmenin tarihidir; her sorunun bir çözümü vardır, bundan dolayı gelişme kesintisiz sürer.
=> Catton ve Dunlap İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşünün temel niteliklerini 4 noktada toplamışlardır.
İnsanlar genetik mirasın yanı sıra kültürel mirasa da sahiptirler; bundan dolayı tüm diğer hayvan türlerinden oldukça farklıdırlar
Teknoloji ile birlikte toplumsal ve kültürel faktörler insan ilişkilerinin temel belirleyicisidirler.
Toplumsal ve kültürel çevreler insan ilişkilerinin kritik çerçevesini oluştururlar ve biyolojik, fiziksel çevre insan ilişkilerine temel oluşturma açısından yeterli ve uygun değildir.
Kültür birikimseldir; bundan dolayı teknolojik ve toplumsal gelişme sınırsız olarak sürebilir, tüm toplumsal sorunlar
çözümlenebilir
=>Catton ve Dunlop’a göre Egemen Toplum Paradigma (ETP)bir toplumun,toplumsal işleyiş açısından genel ilkelerini ve kabul ediş biçimlerini ortaya koyar.İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü (İÜDG) ise toplumun genel olarak bilim,özel olarak çevre konusundaki genel bakış açısını kavramsallaştırmasını ve doğal çevre üzerinde insan egemenliğinin kurulmasına ve meşrulaştırılmasına olanak veren genel kabulleri içerir.
=> Egemen Batı Düşüncesin ve İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşünün felsefi ve teorik temelleri araştırıldığında, bu düşüncenin bir toplumsal
ve bilimsel yansıması olarak “Sosyal Darwinizm” kavramı karşımıza çıkar. Parsons’ın işlevselci sosyolojisinin, Sosyal Darwinizmin ve Durkheim pozitivizminin en etkili izleyicisi olduğu ifade edilebilir.
=>Sosyal Darwinizm—Darwin’in doğal evrim düşüncesinin sosyal bilimlere indirgenmesini ifade eder.Doğada nasıl bir evrim varsa toplumda da doğada olduğuna benzer bir evrim vardır.Doğa bilimleri nasıl doğal evrimin ilke ve kurallarını ortaya koyuyorsa sosyal bilimlerde toplumsal evrimin yasalarını ortaya koyabilir buna sosyal darwinizm denir.
=>Toplum Mühendisliği—temel mühendislik disiplinleri nasıl temel bilimlerin ortaya koyduğu yasalar doğrultusunda doğal koşulları denetleyip manipüle edebiliyorsa ,sosyal bilimlerde toplumsal işleyiş yasalarını bularak toplumsal değişimin control ve manipüle edilebileceği prensibine dayanır.
=> Batı Toplumlarının Egemen Toplumsal Paradigmasına karşı alternatif olarak Catton ve Dunlap tarafından ortaya konmuş olan Yeni Ekolojik Paradigma’nın 4 temel özelliği şu şekilde özetlenebilir;
1-Yeni Ekolojik Paradigma insanların ayrıcalıklı olduklarını kabul eder, ancak bununla birlikte insanların, karşılıklı olarak bağımlılık içinde oldukları birçok diğer canlılardan birisi olarak görünmesi gerekmektedir (insanlar yiyecek için diğer birçok canlıya bağımlıdır ve diğer canlılarla yiyecek, barınak, su ve benzeri yaşamsal gereksinimleri için rekabet halindedirler).
insan ilişkilerinin toplumsal ve kültürel güçler tarafından ağırlıkla etkilendiği kabul edilmekle birlikte, Yeni Ekolojik
Paradigma insanın toplumsal yaşantısının biyolojik ve fiziksel çevre tarafından da etkilendiğinin de altını çizer, bu sıklıkla insan ve eylemlerine bir reaksiyon olarak ortaya çıkar (örneğin binalar, kirlilik, iklim değişiklikleri gibi).
İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü insan eyleminin biyolojik ve fiziksel çerçevesini göz ardı ederken ve sosyokültürel çevrenin belirleyici özelliğini vurgularken; Yeni Ekolojik Paradigma insan eylemlerine etkide bulunan biyolojik ve fiziksel çerçevenin önemine dikkat çeker. İnsan sağlığı ve insanın fiziksel olarak yaşamını sürdürebilmesi, bazı çevresel koşulların yerine getirilebilmiş olmasına bağlıdır.
İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü (özellikle Egemen Batı Düşüncesinin çerçevesi bağlamında) kalkınmanın
sürdürülmesinin sınırsızlığını ifade eder. Buna karşılık Yeni Ekolojik Paradigma; insanoğlu ne kadar buluş yeteneğine sahip olursa olsun onların bilim ve teknolojisi, termodinamiğin yasaları gibi ekolojik ilkeleri aşamaz; bundan dolayı insan toplumlarının büyümesinin kesin sınırları vardır.
=>Yeni ekolojik paradigma ,toplum ile doğal çevre arasındaki ilişkiyi,tek yönlü hegemonik bir ilişki olarak değil ,karşılıklılık ve kısmen eşitlik timeline dayalı bir ilişki olarak tariff eder.
=>ekonomik faydanın en çoklaştırılması için doğal kaynakların olabildiğince
sömürülmesi gerekmektedir. Dolayısıyla ekonomik faydanın en çoklaştırılması ve doğal çevreden zevk alınması birbiriyle çelişki içinde olan iki hedeftir. Bu çelişki de toplumsal bir krizin belirtisidir. Habermas gibi toplum teoricileri bu krizi meşruiyet krizinin bir parçası ve çevreciler ile postmodernistler ise bunu çevresel kriz olarak adlandırırlar.
=>Modern toplumda kapitalist ekonominin temelini ,karın makzimizasyonu ya da faydanın ençoklaştırılması buda doğal kaynakların (hatta insani kaynakların da)sınırsız bir sömürüsünü öngörür.Buda ekolojik ilkelerle çelişmektedir.
=> Ekonomi-politiğin tarihi, ekonomik eşitsizlik ile çevresel eşitsizlik arasında güçlü bir ilişkinin var olduğunu göstermiştir.
Ekonomik zenginliğin dağılımı ile çevresel zenginliğin dağılımı arasında yakın ve paralel bir ilişki vardır.
=>Ekonomik adalet ile çevresel adalet arasında yakın bir ilişki vardır.Ekonomik olarak daha iyi olanaklara sahip olanlar ;daha iyi ve sağlıklı çevresel ortamda yaşamak gibi çevresel açıdan da daha iyi olanaklara sahiptirler.Dolayısıyla çevresel adalet için öncelikle ekonomik adaletin sağlanmış olması gerekir.
=> Egemen Batı Düşüncesine göre teknolojinin çevresel ve toplumsal etkileri düzeltilebilir. Teknoloji her türlü teknolojik, ekonomik ve hatta bazı toplumsal sorunları bile çözümleyebilir. Bundan dolayı egemen paradigmaya göre gerçekte teknolojik ve ekonomik bir sorundan söz etmek mümkün değildir.
=>Hannigan—insanoğlunun doğa içindeki konumunu şöyle özetler;biz(insanlar) yaşayan dünyada bizim dışımızdakilerin efendileri değil ,onların eşitleri durumundayız.
=> Yeni Ekolojik Paradigma toplumsal ve çevresel değişkenlerin karşılıklı bağımlılık karakterine sahip olduklarını belirtir. Nüfus, toplumsal organizasyon, çevre ve teknoloji arasındaki karşılıklı bağımlılık kavramı ilk kez Amerikalı sosyolog Duncan tarafından kullanılmıştır. POET ”, population (nüfus), organization (organizasyon), environment (çevre) ve technology (teknoloji) sözcüklerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır ve bu faktörler arasında bir karşılıklı bağımlılığı ifade eder
=>Yeni ekolojik paradigma—endüstriyel toplumun egemen toplumsal paradigması olan İnsanı üstün gören dünya görüşüne karşı bir alternatif olarak ortaya çıkmış.
MODERNLEŞME VE ÇEVRE
=>Modernleşme düşüncesinin temel özelliği pozitivist felsefeden kaynaklanmış insan merkezli ve insanı üstün gören bir niteliğe sahip olmasıdır.
=>Modernleşme,bir gelişme modeli ve ideolojisi olarak ,Egemen Batı Düşüncesinin çevre konusunda sahip olduğu ,ormanların talan edilmesi ,doğal kaynakların sınırsızca tüketilmesi ve kirletilmesi gibi genel kabul görmüş ilkelerinde taşıyıcısıdır.
=>Egemen Batı Düşüncesi ve modernleşme modeline göre; insan refahının sağlaması açısından, doğal çevre ve doğal kaynakların sömürülmesi için olanaklı olan her yol meşru, gerekli ve zorunludur.
=> Mc Michael gelişme teorilerinin tüm farklı versiyonlarının teorik ve pratik uygulamalar açısından aslında birbirinden çok farklı olmadıklarını, hepsinin birden “modernleşme projesi”nin parçaları olarak adlandırılabileceğini ve çevresel kaygıyı göz ardı ettiklerini belirtir.
=>Marksist sosyalist model ya da kapitalist model başta olmak üzere farklı modernleşme modellerinin metodolojik temel ve doğal çevre ile olan ilişkiler açısından aslında birbirinden farkı yoktur.Çünkü var ve uygulamada olan hemen hemen tüm modernleşme modelleri metodolojik olarak pozitivizmin temel varsayımlarına dayalı olan gelişme ve kalkınma düşüncesini ,dolayısıylada doğal kaynakların tüketilmesini temel ilke olarak benimserler.
=>Modernleşme projesi olarak adlandırılan toplumsal değişim projesinin temel ekonomik ve politik sistemi kapitalizmdir.
=>Aydınlanma çağı düşünceleri genel olarak tanrı ve doğa iradesi yerine insan iradesinin gerekliliğini kabul etmişlerdir.Tanrı iradesinin yerini insan iradesini alması sürecine genel olarak sekülerizm denmiştir.
=>Aydınlanma düşüncesi insanın doğanın kesin efendisi ve belirleyici olduğu ve bilimin bunu sağlayan bir araç olduğu yolunda pozitivist-determinist bir dünya görüşü ortaya koymuştur.
EKOLOJİK MODERNLEŞME
=>Ekolojik modernleşme düşüncesine göre ,modernleşme sürecinde doğal çevrenin göz ardı edilmesi değil ,ekonomik ilkelerin ekolojik ilkelere uyumlu hale getirilmesi savunulur.
=>Ekolojik modernleşmenin temel ilkesi,doğal çevrenin ekonomik büyüme için istismar edilmesi yerine ,ekonomik kalkınma ve büyümenin doğal çevrenin bir parçası olarak görülmesi gerektiği ve doğal çevrenin bir bütün olarak korunması ve sürdürülebilirliğidir.
TOPLUMSAL KURGUSALCI PERSPEKTİF
=>Bu yaklaşıma göre, her toplum ya da toplum içindeki her toplumsal grup, kendi içsel yapısına göre bir toplumsal ilişkiler yumağı ve bunu anlamlandıran bir kurgulama oluşturur. Dolayısıyla her toplum, kendini tanımlayan, kendine özgü ve başka toplumlara benzemeyen ve sadece kendisine benzeyen bir toplumsal kurgu oluşturur. Bu anlamıyla toplum içindeki farklı toplumsal grup ya da katmanların da kendilerine özgü birer toplumsal ilişki biçimleri vardır.
=>Toplumsal kurgusalcı perspektifin temsilcileri---Gramling ve Freudenburg
=> Toplumsal ve çevresel sorunlar nesnel olarak, öznel olarak ve durumsal olarak tanımlanabilir.
Bir toplumsal durumun nesnel tanımlanması bilim uzmanları tarafından, bilimsel veriler kullanılarak yapılan tanımlamadır. Buna kurum olarak bilim de toplumsal olarak yapılanmıştır, diğer toplumsal kurumlar, bilimin kendilerine benzemesini isterler.
ÇEVRE SOSYOLOJİSİ--ÜNİTE 2
Çevreciliğin tanımı:
=>Çevrecilik:çevresel düşünce ,eylem ,politika,tutum ve davranışıda içeren geniş bir anlamsal içeriğe sahiptir.Çevrecilik çevreden yana tavır almak ve eylemde bulunmak anlamına gelmektediir.Çevrecilik bir sosyal öğreti olduğu gibi aynı zamanda bir ideolojidir.
=>Endüstriyel toplumda çevrecilik----doğal çevrenin toplum tarafından korunmasını ,doğal çevre içinde fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı ve esenlikli bir yaşantıyı anlamlandırır.
=>Modern çevrecilik doğal çevre ile bütüncül bir yaşam biçiminin ifadesidir.
=>Tarihsel olarak çevrecilik bir toplumsal hareket ve politik ideoloji olarak insan merkezlilikten doğa merkezliliğe doğru bir evrilmeyi ifade eder.
=>İnsan merkezli çevrecilik (antbtropocentrism) çevrenin ve çevreciliğin sonuç olarak insan mutluluğu ve refahı için önemli olduğu düşüncesini kabul eder.
=>Doğa merkezli çevrecilik (ecocentrism) doğanın, insan varlığı ve refahından bağımsız olarak kendi başına var olma hakkı olduğunu kabul eder.
=>Temel çevreci akımlar---doğal kaynakların korunması--insan refahının ekolojisi---korumacılık---hayvan özgürlüğü---doğa merkezcilik.
=>İnsan refahının ekolojisi hareketi, insan için daha temiz ve hoşlanılabilir bir çevreyi yaratma çabasının ifadesidir.
=>Doğal kaynakların korunması hareketi de sürdürülebilir fayda ve kalkınmanın en çoklaştırılmasını ve daha temiz bir çevreyi ifade
eder.
=>Korumacı hareket insan refahı için doğal çevrenin korunmasını hedefler.
=>İnsan refahının ekolojisi hareketi--doğal kaynakların korunması hareketi---korumacı hareketlerine göre,doğal çevre sadece insan refahı için araçsal bir öneme sahiptir.
=>Hayvan özgürlüğü hareketi ve doğa merkezcilik hareketi insan merkezli çevreci hareketler değildirler.
=>Hayvan özgürlüğü hareketi ,hayvanların yaşam hakları açısından insanlarla eşit değerlendirilmesi gerektiğini savunur.
=>Doğa merkezcilik,insanlar ile türm insan olmayanların eşit değerlendirilmesi gerektiğini savunur.doğa merkezcilik doğal çevrenin tüm insanlar ve insan olmayanlar için birlikte ve bütünsel yaşam alanı oluşturduğunu savunur.
=>doğa merkezcilik anlamıyla çevrecilik,Derin ekoloji olarakta adlandırılır.Derin ekoloji bakış açısı, doğa merkezcilik gibi doğa ile bütüncül bir yaşam biçimini savunur.
=>Derin ekoloji terimi ilk kez Norveçli felsefeci Arne Naess tarafından kullanılmıştır.
=>Doğa merkezli çevreciliğin temel ilkesi barışcıllıktır,buna göre sömürgeci bir korumacılık yerine,
doğanın kendi değeri için korunması gerekliliği savunulur
=>Derin ekoloji akımı gölge çevrecilik akımlarını insan merkezli oldukları için eleştirir.Gölge çevreci hareketler, endüstriyel toplumun, doğal çevrenin sömürülmesi temeline dayalı varsayımlarına karşı eleştirel
olmayan bir çevrecilik konumunu tercih ederler.Bu hareketler çevreciliği sadece bir dış görüntü objesi olarak taşıyarak,gerçekte ETP nin dolaylı bir meşrulaştırmasını sağlamak amacındadırlar.
=>Catton ve Dunlap’ın formüle ettikleri Yeni Ekolojik Paradigma endüstriyel toplumun Egemen Toplumsal Paradigmasına çevreci bir alternatif oluşturur.
=>Catton, Batı toplumlarında ortaya çıkmış olan endüstrileşmenin, insan refahını hedeflemiş olmasına rağmen, bunun yerine doğal çevreyi “vurduğunu” belirterek, bu olguyu; “Yanlış Hedef” olarak adlandırmıştır.
=>Yeni Ekolojik Paradigma kavramı çevreciliğin gelişiminin teorik ve tarihsel temellerini açıklar. Bu kavram aynı zamanda endüstriyel toplumun Egemen Toplumsal Paradigması’ndan, Yeni Ekolojik Paradigmaya ve buradan da Küresel Çevresel Değişme olgusuna ve bu olguyu tanımlayan kavramsallaştırmaya doğru gerçekleşmekte olan bir evrilmeyi ve bu evrilmenin mantıksal sürekliliğini açıklar.
=>Yanlış Hedef --batı endüstri toplumu ,endüstrileşme ve modernleşme ile toplumsal refahı hedeflemiş olmasına rağmen ,endüstrileşme ve modernleşme sürecinde ortaya çıkan hava,su ve toprak kirlenmesi ve diğer çevresel sorunlar insanoğlunun varoluşunu çok ciddi bir risk ve tehdit altında bırakmıştır.Başka bir deyimle modernleşme varması gereken ,insan refahı hedefini aşarak ,insanlığın varoluşunu tümden tehdit eden bir noktaya ulaşmıştır.Buna yanlış hedef denir.
=>Batı toplumlarının Egemen Toplumsal Paradigması (ETP) olan İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü (İÜDG) çevresel süreçlere karşı insan çıkarını merkeze alırken; Yeni Ekolojik Paradigma (YEP) insan çıkarına karşı ekolojik dengeleri ve ekolojik süreçleri merkeze alır. Batı toplumlarının Egemen Toplumsal Paradigması (ETP) olan İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü’ne (İÜDG) karşı bir alternatif oluşturmak suretiyle meydan okur.
=>Yeni ekolojik Paradigma perspektifine göre endüstriyel toplumda ortaya çıkmış bulunan çevre sorunları bu toplumun egemen toplumsal paradigması ile doğrudan ilintilidir.
=>Yeni Ekolojik Paradigmanın birincil amacı—endüstriyel toplumun egemen toplumsal paradigması ile endüstriyel toplumda ortaya çıkmış bulunan çevre sorunları arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır.
=>İnsanı üstün gören dünya görüşü olarak da adlandırılan modern toplumun Egemen Toplumsal Paradigmasının temel varsayımı insanoğlunun ayrıcalıklı olduğu ve insan mutluluğunun tek kabul edilebilir hedef olduğudur.Buna karşın Yeni Ekolojik Paradigma ,doğal çevre ile bir dürüstlük ve denetim ilişkisinin yerine ,bir karşılıklı (eşitlik) ilişkisi önerir.
=>Endüstriyel Toplumun ETP’si olan İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü insan mutluluğunun ve insansal amaçların tek meşru ve kabul edilebilir olduğunu öne sürerek doğanın sömürülmesini teşvik etmiştir.
=> Catton ve Dunlap Egemen Batılı Dünya Görüşü kavramını endüstriyel toplumun ETP’sı olarak tanımlamışlar.
Egemen Batılı Dünya Görüşü, batılı toplumların temel yol göstericisi olan genel ve felsefi kavramsallaştırmadır ve 4 temel ilkesi vardır:
**İnsanlar dünya üzerinde var olan tüm varlıklardan temelde farklı ve onlar üzerinde belirleyici bir konuma sahiptir.
İnsanlar kendi kaderlerinin hakimidirler; hedeflerini kendileri belirlerler ve bu hedeflere ulaşmak için ne gerekiyorsa yaparlar.
Dünya sınırsız kaynaklara sahiptir, dolayısıyla insanlar için sınırsız olanaklar sunar.
İnsanlık tarihi, gelişmenin tarihidir; her sorunun bir çözümü vardır, bundan dolayı gelişme kesintisiz sürer.
=> Catton ve Dunlap İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşünün temel niteliklerini 4 noktada toplamışlardır.
İnsanlar genetik mirasın yanı sıra kültürel mirasa da sahiptirler; bundan dolayı tüm diğer hayvan türlerinden oldukça farklıdırlar
Teknoloji ile birlikte toplumsal ve kültürel faktörler insan ilişkilerinin temel belirleyicisidirler.
Toplumsal ve kültürel çevreler insan ilişkilerinin kritik çerçevesini oluştururlar ve biyolojik, fiziksel çevre insan ilişkilerine temel oluşturma açısından yeterli ve uygun değildir.
Kültür birikimseldir; bundan dolayı teknolojik ve toplumsal gelişme sınırsız olarak sürebilir, tüm toplumsal sorunlar
çözümlenebilir
=>Catton ve Dunlop’a göre Egemen Toplum Paradigma (ETP)bir toplumun,toplumsal işleyiş açısından genel ilkelerini ve kabul ediş biçimlerini ortaya koyar.İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü (İÜDG) ise toplumun genel olarak bilim,özel olarak çevre konusundaki genel bakış açısını kavramsallaştırmasını ve doğal çevre üzerinde insan egemenliğinin kurulmasına ve meşrulaştırılmasına olanak veren genel kabulleri içerir.
=> Egemen Batı Düşüncesin ve İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşünün felsefi ve teorik temelleri araştırıldığında, bu düşüncenin bir toplumsal
ve bilimsel yansıması olarak “Sosyal Darwinizm” kavramı karşımıza çıkar. Parsons’ın işlevselci sosyolojisinin, Sosyal Darwinizmin ve Durkheim pozitivizminin en etkili izleyicisi olduğu ifade edilebilir.
=>Sosyal Darwinizm—Darwin’in doğal evrim düşüncesinin sosyal bilimlere indirgenmesini ifade eder.Doğada nasıl bir evrim varsa toplumda da doğada olduğuna benzer bir evrim vardır.Doğa bilimleri nasıl doğal evrimin ilke ve kurallarını ortaya koyuyorsa sosyal bilimlerde toplumsal evrimin yasalarını ortaya koyabilir buna sosyal darwinizm denir.
=>Toplum Mühendisliği—temel mühendislik disiplinleri nasıl temel bilimlerin ortaya koyduğu yasalar doğrultusunda doğal koşulları denetleyip manipüle edebiliyorsa ,sosyal bilimlerde toplumsal işleyiş yasalarını bularak toplumsal değişimin control ve manipüle edilebileceği prensibine dayanır.
=> Batı Toplumlarının Egemen Toplumsal Paradigmasına karşı alternatif olarak Catton ve Dunlap tarafından ortaya konmuş olan Yeni Ekolojik Paradigma’nın 4 temel özelliği şu şekilde özetlenebilir;
1-Yeni Ekolojik Paradigma insanların ayrıcalıklı olduklarını kabul eder, ancak bununla birlikte insanların, karşılıklı olarak bağımlılık içinde oldukları birçok diğer canlılardan birisi olarak görünmesi gerekmektedir (insanlar yiyecek için diğer birçok canlıya bağımlıdır ve diğer canlılarla yiyecek, barınak, su ve benzeri yaşamsal gereksinimleri için rekabet halindedirler).
=>İnsan ilişkilerinin toplumsal ve kültürel güçler tarafından ağırlıkla etkilendiği kabul edilmekle birlikte, Yeni Ekolojik
Paradigma insanın toplumsal yaşantısının biyolojik ve fiziksel çevre tarafından da etkilendiğinin de altını çizer, bu sıklıkla insan ve eylemlerine bir reaksiyon olarak ortaya çıkar (örneğin binalar, kirlilik, iklim değişiklikleri gibi).
=>İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü insan eyleminin biyolojik ve fiziksel çerçevesini göz ardı ederken ve sosyokültürel çevrenin belirleyici özelliğini vurgularken; Yeni Ekolojik Paradigma insan eylemlerine etkide bulunan biyolojik ve fiziksel çerçevenin önemine dikkat çeker. İnsan sağlığı ve insanın fiziksel olarak yaşamını sürdürebilmesi, bazı çevresel koşulların yerine getirilebilmiş olmasına bağlıdır.
=>İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü (özellikle Egemen Batı Düşüncesinin çerçevesi bağlamında) kalkınmanın
sürdürülmesinin sınırsızlığını ifade eder. Buna karşılık Yeni Ekolojik Paradigma; insanoğlu ne kadar buluş yeteneğine sahip olursa olsun onların bilim ve teknolojisi, termodinamiğin yasaları gibi ekolojik ilkeleri aşamaz; bundan dolayı insan toplumlarının büyümesinin kesin sınırları vardır.
=>Yeni ekolojik paradigma ,toplum ile doğal çevre arasındaki ilişkiyi,tek yönlü hegemonik bir ilişki olarak değil ,karşılıklılık ve kısmen eşitlik timeline dayalı bir ilişki olarak tariff eder.
=>ekonomik faydanın en çoklaştırılması için doğal kaynakların olabildiğince
sömürülmesi gerekmektedir. Dolayısıyla ekonomik faydanın en çoklaştırılması ve doğal çevreden zevk alınması birbiriyle çelişki içinde olan iki hedeftir. Bu çelişki de toplumsal bir krizin belirtisidir. Habermas gibi toplum teoricileri bu krizi meşruiyet krizinin bir parçası ve çevreciler ile postmodernistler ise bunu çevresel kriz olarak adlandırırlar.
=>Modern toplumda kapitalist ekonominin temelini ,karın makzimizasyonu ya da faydanın ençoklaştırılması buda doğal kaynakların (hatta insani kaynakların da)sınırsız bir sömürüsünü öngörür.Buda ekolojik ilkelerle çelişmektedir.
=> Ekonomi-politiğin tarihi, ekonomik eşitsizlik ile çevresel eşitsizlik arasında güçlü bir ilişkinin var olduğunu göstermiştir.
Ekonomik zenginliğin dağılımı ile çevresel zenginliğin dağılımı arasında yakın ve paralel bir ilişki vardır.
=>Ekonomik adalet ile çevresel adalet arasında yakın bir ilişki vardır.Ekonomik olarak daha iyi olanaklara sahip olanlar ;daha iyi ve sağlıklı çevresel ortamda yaşamak gibi çevresel açıdan da daha iyi olanaklara sahiptirler.Dolayısıyla çevresel adalet için öncelikle ekonomik adaletin sağlanmış olması gerekir.
=> Egemen Batı Düşüncesine göre teknolojinin çevresel ve toplumsal etkileri düzeltilebilir. Teknoloji her türlü teknolojik, ekonomik ve hatta bazı toplumsal sorunları bile çözümleyebilir. Bundan dolayı egemen paradigmaya göre gerçekte teknolojik ve ekonomik bir sorundan söz etmek mümkün değildir.
=>Hannigan—insanoğlunun doğa içindeki konumunu şöyle özetler;biz(insanlar) yaşayan dünyada bizim dışımızdakilerin efendileri değil ,onların eşitleri durumundayız.
=> Yeni Ekolojik Paradigma toplumsal ve çevresel değişkenlerin karşılıklı bağımlılık karakterine sahip olduklarını belirtir. Nüfus, toplumsal organizasyon, çevre ve teknoloji arasındaki karşılıklı bağımlılık kavramı ilk kez Amerikalı sosyolog Duncan tarafından kullanılmıştır. POET ”, population (nüfus), organization (organizasyon), environment (çevre) ve technology (teknoloji) sözcüklerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır ve bu faktörler arasında bir karşılıklı bağımlılığı ifade eder
=>Yeni ekolojik paradigma—endüstriyel toplumun egemen toplumsal paradigması olan İnsanı üstün gören dünya görüşüne karşı bir alternatif olarak ortaya çıkmış.
MODERNLEŞME VE ÇEVRE
=>Modernleşme düşüncesinin temel özelliği pozitivist felsefeden kaynaklanmış insan merkezli ve insanı üstün gören bir niteliğe sahip olmasıdır.
=>Modernleşme,bir gelişme modeli ve ideolojisi olarak ,Egemen Batı Düşüncesinin çevre konusunda sahip olduğu ,ormanların talan edilmesi ,doğal kaynakların sınırsızca tüketilmesi ve kirletilmesi gibi genel kabul görmüş ilkelerinde taşıyıcısıdır.
=>Egemen Batı Düşüncesi ve modernleşme modeline göre; insan refahının sağlaması açısından, doğal çevre ve doğal kaynakların sömürülmesi için olanaklı olan her yol meşru, gerekli ve zorunludur.
=> Mc Michael gelişme teorilerinin tüm farklı versiyonlarının teorik ve pratik uygulamalar açısından aslında birbirinden çok farklı olmadıklarını, hepsinin birden “modernleşme projesi”nin parçaları olarak adlandırılabileceğini ve çevresel kaygıyı göz ardı ettiklerini belirtir.
=>Marksist sosyalist model ya da kapitalist model başta olmak üzere farklı modernleşme modellerinin metodolojik temel ve doğal çevre ile olan ilişkiler açısından aslında birbirinden farkı yoktur.Çünkü var ve uygulamada olan hemen hemen tüm modernleşme modelleri metodolojik olarak pozitivizmin temel varsayımlarına dayalı olan gelişme ve kalkınma düşüncesini ,dolayısıylada doğal kaynakların tüketilmesini temel ilke olarak benimserler.
=>Modernleşme projesi olarak adlandırılan toplumsal değişim projesinin temel ekonomik ve politik sistemi kapitalizmdir.
=>Aydınlanma çağı düşünceleri genel olarak tanrı ve doğa iradesi yerine insan iradesinin gerekliliğini kabul etmişlerdir.Tanrı iradesinin yerini insan iradesini alması sürecine genel olarak sekülerizm denmiştir.
=>Aydınlanma düşüncesi insanın doğanın kesin efendisi ve belirleyici olduğu ve bilimin bunu sağlayan bir araç olduğu yolunda pozitivist-determinist bir dünya görüşü ortaya koymuştur.
EKOLOJİK MODERNLEŞME
=>Ekolojik modernleşme düşüncesine göre ,modernleşme sürecinde doğal çevrenin göz ardı edilmesi değil ,ekonomik ilkelerin ekolojik ilkelere uyumlu hale getirilmesi savunulur.
=>Ekolojik modernleşmenin temel ilkesi,doğal çevrenin ekonomik büyüme için istismar edilmesi yerine ,ekonomik kalkınma ve büyümenin doğal çevrenin bir parçası olarak görülmesi gerektiği ve doğal çevrenin bir bütün olarak korunması ve sürdürülebilirliğidir.
TOPLUMSAL KURGUSALCI PERSPEKTİF
=>Bu yaklaşıma göre, her toplum ya da toplum içindeki her toplumsal grup, kendi içsel yapısına göre bir toplumsal ilişkiler yumağı ve bunu anlamlandıran bir kurgulama oluşturur. Dolayısıyla her toplum, kendini tanımlayan, kendine özgü ve başka toplumlara benzemeyen ve sadece kendisine benzeyen bir toplumsal kurgu oluşturur. Bu anlamıyla toplum içindeki farklı toplumsal grup ya da katmanların da kendilerine özgü birer toplumsal ilişki biçimleri vardır.
=>Toplumsal kurgusalcı perspektifin temsilcileri---Gramling ve Freudenburg
=> Toplumsal ve çevresel sorunlar nesnel olarak, öznel olarak ve durumsal olarak tanımlanabilir.
=>Bir toplumsal durumun nesnel tanımlanması bilim uzmanları tarafından, bilimsel veriler kullanılarak yapılan tanımlamadır. Buna kurum olarak bilim de toplumsal olarak yapılanmıştır, diğer toplumsal kurumlar, bilimin kendilerine benzemesini isterler.
=>Öte yandan bir toplumsal durumun öznel tanımı her bireyin o durum ya da sorunu kendi ölçeğinde tanımlamasıdır. Bir çevresel kaza objektif olarak tanımlandığında (bilimsel bilginin ışığında tanımlandığında) yıkıcı bir felaket olarak tanımlanmayabilir Bununla birlikte aynı kaza, kazanın gerçekleştiği bölgede yaşayan insanlar tarafından son derece yıkıcı sonuçlar doğurmuştur
=>Toplumsal kurgusalcı perspektife göre –sera etkisi,küresel ısınma,hava ve su kirlenmesi ve doğal işleyişin öneminin küçümsenmesi toplumsal sorunlardır.
=>Toplumsal kurgusalcı perspektife göre çevresel sorunlar sadece belirli bir yöreye ait toplumsal sorunlar değil,aynı zamanda küresel sorunlardır da.Asit yağmuru—ozan tabakasının incelme,kirlenme,hava ve su kirliliği ,küresel ısınma ve birçok diğer çevresel sorun egemen üretim biçiminin kullandığı teknolojinin doğrudan sonuçları olarak ortaya çıkarlar.
=>Teknolojik kazalar ve felaketler de küreselleşmekte olan diğer çevresel sorunlardandır.Exxon Valdez petrol taşkını—Çernobil(Ukrayna)nükleer santral kazası 1986—Bhopal---Hindistan kimyasal tesis patlaması—İstanbul’daki petrol tankeri kazası küresel düzeyde etkili olan çevresel kazalardan bir kaçıdır.
=>Doğaya geri dönüş hareketi--Toplumsal çevrenin ,doğayla bozulan ilişkilerini yeniden kurmak için doğanın yeniden keşfini sağlamaktır.Öte yandan bir toplumsal durumun öznel tanımı her bireyin o durum ya da sorunu kendi ölçeğinde tanımlamasıdır. Bir çevresel kaza objektif olarak tanımlandığında (bilimsel bilginin ışığında tanımlandığında) yıkıcı bir felaket olarak tanımlanmayabilir Bununla birlikte aynı kaza, kazanın gerçekleştiği bölgede yaşayan insanlar tarafından son derece yıkıcı sonuçlar doğurmuştur
=>Toplumsal kurgusalcı perspektife göre –sera etkisi,küresel ısınma,hava ve su kirlenmesi ve doğal işleyişin öneminin küçümsenmesi toplumsal sorunlardır.
=>Toplumsal kurgusalcı perspektife göre çevresel sorunlar sadece belirli bir yöreye ait toplumsal sorunlar değil,aynı zamanda küresel sorunlardır da.Asit yağmuru—ozan tabakasının incelme,kirlenme,hava ve su kirliliği ,küresel ısınma ve birçok diğer çevresel sorun egemen üretim biçiminin kullandığı teknolojinin doğrudan sonuçları olarak ortaya çıkarlar.
=>Teknolojik kazalar ve felaketler de küreselleşmekte olan diğer çevresel sorunlardandır.Exxon Valdez petrol taşkını—Çernobil(Ukrayna)nükleer santral kazası 1986—Bhopal---Hindistan kimyasal tesis patlaması—İstanbul’daki petrol tankeri kazası küresel düzeyde etkili olan çevresel kazalardan bir kaçıdır.
=>Doğaya geri dönüş hareketi--Toplumsal çevrenin ,doğayla bozulan ilişkilerini yeniden kurmak için doğanın yeniden keşfini sağlamaktır.Bir toplumsal durumun nesnel tanımlanması bilim uzmanları tarafından, bilimsel veriler kullanılarak yapılan tanımlamadır. Buna kurum olarak bilim de toplumsal olarak yapılanmıştır, diğer toplumsal kurumlar, bilimin kendilerine benzemesini isterler.
=>Öte yandan bir toplumsal durumun öznel tanımı her bireyin o durum ya da sorunu kendi ölçeğinde tanımlamasıdır. Bir çevresel kaza objektif olarak tanımlandığında (bilimsel bilginin ışığında tanımlandığında) yıkıcı bir felaket olarak tanımlanmayabilir Bununla birlikte aynı kaza, kazanın gerçekleştiği bölgede yaşayan insanlar tarafından son derece yıkıcı sonuçlar doğurmuştur
=>Toplumsal kurgusalcı perspektife göre –sera etkisi,küresel ısınma,hava ve su kirlenmesi ve doğal işleyişin öneminin küçümsenmesi toplumsal sorunlardır.
=>Toplumsal kurgusalcı perspektife göre çevresel sorunlar sadece belirli bir yöreye ait toplumsal sorunlar değil,aynı zamanda küresel sorunlardır da.Asit yağmuru—ozan tabakasının incelme,kirlenme,hava ve su kirliliği ,küresel ısınma ve birçok diğer çevresel sorun egemen üretim biçiminin kullandığı teknolojinin doğrudan sonuçları olarak ortaya çıkarlar.
=>Teknolojik kazalar ve felaketler de küreselleşmekte olan diğer çevresel sorunlardandır.Exxon Valdez petrol taşkını—Çernobil(Ukrayna)nükleer santral kazası 1986—Bhopal---Hindistan kimyasal tesis patlaması—İstanbul’daki petrol tankeri kazası küresel düzeyde etkili olan çevresel kazalardan bir kaçıdır.
=>Doğaya geri dönüş hareketi--Toplumsal çevrenin ,doğayla bozulan ilişkilerini yeniden kurmak için doğanın yeniden keşfini sağlamaktır.
|
|
|
|
|
Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
|