Kamu Ekonomisi (1-4.Üniteler) Ders Notu |
Yazar: Editör - 22.11.2017, Saat:23:31 - Forum: Maliye Bölümü
- Yorum Yok
|
|
KAMU EKONOMİSİ
1. ÜNİTE
Kamu ekonomisinin incelediği konuların neler
olduğunu belirlemek.
Günümüzde tüm ülkelerde birçok mal ve hizmetin
kâr amaçlı özel firmalar tarafından üretildiği ve pi-
yasada alınıp satıldığı, birçok mal ya da hizmetin
de devlet kuruluşları tarafından üretildiği ve bedel-
siz olarak ya da maliyetinin çok altında bir bedelle
sunulduğu görülmektedir. Kamu ekonomisi, devlet
tarafından piyasa mekanizması dışında üretilen ve
sunulan mal ve hizmetlerin üretimini, arzını ve fi-
nansmanını konu almakta, devlet gelirlerinin ve
harcamalarının belirlenme süreci ile etkilerini ve
sonuçlarını araştırmaktadır. Kamu ekonomisi eko-
nomi biliminin bir alt dalıdır.
Devletin kaynak ayırımı, gelir dağılımı ve istikrar
gibi başlıca ekonomik fonksiyonlarını açıklamak.
Devletin ekonomideki fonksiyonları genel olarak
3 grupta toplanabilir:
. Kaynak ayırımı ile ilgili fonksiyon,
. Gelir ve servet dağılımı ile ilgili fonksiyon,
. istikrar ile ilgili fonksiyon.
Kaynak ayırımı fonksiyonundan özel ve sosyal ihti-
yaçların etkin bir biçimde giderilebilmesi için kay-
nakların kamu ve özel sektör arasında bölüşülmesi
anlaşılmaktadır. Gelir dağılımı fonksiyonu, reel ge-
lir ve servetin bireyler arasında adil bir biçimde pay-
laşılmasıdır. istikrarın sağlanması fonksiyonundan
ise, devletin tam istihdam ve fiyat istikrarını sağla-
ması ile makul bir büyüme hızını gerçekleştirmesi
anlaşılmaktadır.
Devletin ekonomik görevlerinin belirlenmesinde,
pozitif ve normatif yaklaşımın anlamını açıklamak.
Devletin ekonomideki fonksiyonları ve görevleri
belirlenirken ve değerlendirilirken iki yaklaşım söz
konusudur:
Pozitif yaklaşım neden-sonuç ilişkilerini araştırır,
olabildiğince nesneldir.
Normatif yaklaşım ise değer yargılarına, dünya
görüşüne, politik tercihlere bağlıdır, dolayısıyla
özneldir. Gerçek yaşamda devleten rolü belirle-
nirken her iki yaklaşım (duruma göre farklı öl-
çülerde) birlikte rol oynamaktadır. Devletin ekonomideki yerinin belirlenmesinde ne
gibi ölçülerin kullanıldığını saptamak.
Devletin ekonomideki yerini görmek amacıyla çe-
şitli ölçüler kullanılır. Bu ölçülerin herbiri konunun
belirli bir yönünü aydınlatır. Devlet harcamalarının
ekonomideki yeri açısından en çok Devlet Harca-
ması/GSMH oranı ile Devletin Gerçek Harcama-
sı/GSMH oranı kullanılır. Devlet gelirlerinin göreli
önemi açısından ise Devlet Gelirleri/GSMH oranı
ile Vergi Geliri/GSMH gibi oranlar kullanılmakta-
dır. Devletin ekonomideki yerini başka açılardan
yansıtmak üzere .Devletin istihdamdaki Payı,
Devlet Yatırımları/Toplam Yatırımları gibi oranlar
da kullanılmaktadır.
20. yüzyılda, özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra
ve 1980 lere kadar devletin ekonomi içindeki yeri-
nin genişlediği görülmüştür. 1980 lerden itibaren
bu artış duraklamış gözükmektedir. Az sayıda ülke-
de sınırlı bir gerileme gerçekleşmiştir. Günümüzde
devlet harcamalarının ve devlet gelirlerinin
GSMH ye oranı gelişmiş ülkelerde belirgin ölçüde
daha yüksektir. Ancak gelişmiş ülkelerin kendi ara-
larında da sosyal ve politik dengelere bağlı olarak
önemli farklar görülebilmektedir.
Türkiye de devletin ekonomideki yerini belirlemek.
Türkiye de ele alınan 1994-2001 döneminde gerek
devlet harcamalarının gerek devlet gelirlerinin
GSMH ya oranında önemli bir artış olmuştur. An-
cak, harcamalardaki artış gelirdeki artıştan daha bü-
yük olduğu için bütçe açığında ciddi bir genişleme
meydana gelmiştir. Ayrıca, yine ele alınan dönem-
de transfer harcaması gerçek harcamanın hayli üs-
tüne çıkmış, hatta 2001 de iki katını aşmıştır. Bura-
da önemli nokta, transfer harcamalarının büyük bö-
lümünü faizlerin oluşturmasıdır.
2.Ünite
Ekonomi biliminin temel araştırma alanı olan kay-
nak ayırımında etkinlik ve gelir dağılımında ada-
let kavramlarını tanımlamak.
Kaynak ayırımında etkinlik, kaynakların en verim-
li oldukları alanlarda kullanılmasıdır. Neoklasik
ekonomi teorisine göre, piyasa mekanizması tam
rekabet koşulları altında ve ekonomik adam mo-
deline göre, etkin kaynak ayırımını otomatik ola-
rak gerçekleştirir.
Adalet ise iki temel yaklaşıma göre tanımlanabilir.
Birinci temel yaklaşım, bir ekonomide, gelirlerin,
eşitlik veya hakkaniyet ilkelerine göre adil dağılı-
mının sağlanmasını temel alırken, ikinci yaklaşım
bir ekonomide bütün bireylerin gelir elde etmek
için eşit fırsatlara sahip olmalarını savunmaktadır.
Neoklasik ekonomi teorisi kapsamında, rekabetçi
piyasaların nasıl çalıştığını ve bunun toplumsal
refaha ilişkin sonuçlarının neler olabileceğini
saptamak.
Tam rekabetçi denge modelinde, piyasalarda tam
rekabet koşulları egemendir ve tüm tüketici ve üre-
ticiler ekonomik adam modeline göre davranırlar.
Bunun sonucunda oluşan tüketici ve üretici denge-
leri bütün piyasaların dengeye gelmesini sağlar.
Piyasa mekanizmasının işleyişi sonucunda ortaya
çıkan kaynak ayırımının etkin olup olmadığına iliş-
kin temel kriter, Pareto optimallik kriteridir. Eğer,
kaynakları yeniden dağıtarak, hiç kimsenin refahını
azaltmadan en az bir bireyin refahını artırmak müm-
kün değil ise, kaynak ayırımı Pareto optimaldir.
Pareto optimal noktalara varılması aşamasına kadar
yapılan her iyileştirme Pareto iyileştirme olacaktır.
Refah ekonomisinin birinci temel teoremine göre,
her rekabetçi denge bir Pareto optimum kaynak
ayırımını gösterir. ikinci temel teorem ise, herhangi
bir Pareto optimumuna tam rekabetçi denge ile
ulaşabileceğini gösterir. Piyasa ekonomisinin işleyişi içinde ortaya çıkan
gelir dağılımının toplum tarafından istenilen gelir
dağılımı olmaması durumunda, bunun ne olması
gerektiğine ilişkin kriterler ortaya koyan sosyal re-
fah fonksiyonlarının dayandığı teorik temelleri
açıklamak.
Pareto optimallik koğulları bir ekonomide kaynak-
ların en verimli oldukları alanlarda kullanılmaları
gerektiğini gösterir. Ancak bunun sonucunda orta-
ya çıkacak olan gelir dağılımının adil olup olmaya-
cağı konusunda herhangi bir ipucu vermez.
Sosyal refah fonksiyonları, Pareto optimal kaynak
dağılımı noktaları arasında hangisinin toplum tara-
fından en fazla tercih edileceğine ilişkin kriterler
ortaya koyarlar. Bu çerçevede başlıca iki tür sosyal
refah fonksiyonu tanımlanmaktadır. Faydacı ve
Rawls çu sosyal refah fonksiyonları. Uzun yıllar
boyunca refah ekonomisinin temel dayanağı olan
faydacı yaklaşım, toplumun refahını, tek tek birey-
lerin faydalarının toplamı olarak ele almaktadır.
Buna göre herhangi bir sosyal politika toplam fay-
dayı artırıyorsa istenilir bir politika olmalıdır.Gü-
nümüzde en çok sözü edilen bir diğer sosyal refah
fonksiyonu yaklaşımı ise Rawls çu yaklaşımdır. Bu-
na göre ise toplumun refahı, en fazla, toplumda en
yoksul kesimlerin durumunun iyileştirilmesi ile sağlamaktadır.
3.ÜNİTE
Kamu maliyesinin önemli teorisyenlerinden
R.Musgrave in devletin ekonomik fonksiyonlarına
ilişkin olarak yaptığı önemli üçlü sınıflandırma te-
mel alınarak, devletin kaynak ayırımı, gelir dağılı-
mı ve istikrar fonksiyonlarını tanımlamak.
Devletin ekonomik rolü üç düzeyde ortaya çıkar.
Birinci olarak devletin kaynak ayırımını sağlama
rolü vardır. Kaynakları etkin dağıtan mekanizma
piyasa olsa da, bazı ihtiyaçların karşılanmasında pi-
yasa aksar, bu durumda devlet, bu tür hizmetleri
merkezi ya da yerel düzeyde üreterek toplumsal
refah‰n artmasını sağlar. Devletin ikinci ekonomik
fonksiyonu gelir dağılımı fonksiyonudur. Devlet
vergi ve sübvansiyon gibi bazı araçlar ile gelir dağı-
lımını birincil ve ikincil düzeylerde değiştirebilir.
Bunların yanında, devletin bir de istikrar sağlama
fonksiyonu vardır. Devlet, vergi ve kamu harcama-
ları ile toplam talebi etkileyerek ekonomik istikrarı
sağlayıcı rol oynayabilir.
Bir ekonomide ortaya çıkabilecek çeşitli piyasa ak-
saklıkları durumlarını, bu aksaklıklar ile birlikte
ortaya çıkan devletin kaynak ayırımı üzerindeki
rolünün önemini ve bu aksaklıkları ortadan kal-
dırmak amacıyla kullanılabilecek devletin müda-
hale araçlarının neler oldu¤unu açıklamak.
Devletin kaynak ayırımına ilişkin rolü piyasa ak-
saklıklarına bağlı olarak ortaya çıkar. Başlıca dört
tür piyasa aksaklığı tanımlanabilir. Bunlar ”u ”ekil-
de sıralanabilir: Ortak tüketim konusu olduğu için
fiyatlandırılamayan ve bu nedenle piyasanın hiç üretmediği kamusal mallar, özel fayda yanında top-
lumsal faydanın veya özel maliyetler yanında top-
lumsal maliyetlerin de söz konusu olduğu dışsal-
lıklar, üretim ölçeği boyunca marjinal ve ortalama
maliyetlerin sürekli olarak azaldığı doğal tekeller,
hizmet sunanların alıcılar hakkında yeterli bilgiye
sahip olmadıkları için riskleri doğru fiyatlandırama-
dıkları ve tüketiciler arasında ters seçişe neden ol-
dukları eksik piyasalar.
Devlet, merkezi yönetim veya yerel yönetimler
düzeyinde örgütlenmeler ile bu aksaklıkları gide-
rebilir. Örneğin, devlet, piyasa aksaklıkları duru-
munda; hizmeti bizzat kendisi üreterek veya özel
kurumların ürettiği hizmetin finansmanını sağlaya-
rak, vergi veya sübvansiyonlar yolu ile dışsallıkları
gidererek, yasal düzenlemeler yaparak veya stan-
dartlar koyarak piyasa aksaklıklarını giderici ve pi-
yasaları düzenleyici rol oynayabilir.
Piyasa ekonomisinin bir ekonomide gelir dağılımı-
na ilişkin sorunları çözemediği durumda, devletin
gerek birincil gerekse ikincil gelir dağılımı aşama-
sında ortaya çıkan gelir dağılımı rolünü açıklamak.
Gelir dağılımındaki adaletsizlikler de bir tür piyasa
aksaklığı olarak kabul edilebilir. Bu durumda, dev-
let, asgari ücret yasaları gibi bazı yasal düzenleme-
ler ile piyasanın işleyişi sırasında müdahalede
bulunabilir veya piyasada gelir dağılımı oluştuktan
sonra, vergi, sübvansiyon veya bazı sosyal harca-
malar ile gelirin yeniden dağılımını sağlayabilir.
4. ÜNİTE
Mal ve hizmetlerin, tüketimden mahrum bırakılıp
bırakılmaması ve tüketimde rekabet olup olmaması
gibi iki kritere dayanarak, özel ya da kamusal mal
olarak nasıl sınıflandırılabileceğini saptamak ve
buna bağlı olarak değişik kamu malları kavram-
larını tanımlamak.
Başlıca iki kriter malların niteliklerini saptamamız
için yol gösterici olmaktadır. Bunlar, tüketimden
mahrum bırakabilme ve tüketimde rekabet olma-
ması kriterleridir.Tüketimden mahrum bırakma, be-
del ödemeyenlerin tüketim dışında bırakılabilmesi-
dir. Tüketimde rekabet olması ise, bir bireyin bir
malı tüketmesinin diğer bireylerin aynı malı tükete-
miyor olması anlamına gelmesidir. Bu kriterlere gö-
re bir sınıflandırma yaptığımız zaman, tüketimden
mahrum bırakılamayan ve tüketimde rekabet olma-
yan mallar tam kamusal mal olarak sınıflandırılmak-
tadır. Bu kriterlerin bir tanesinin yerine getirilip, di-
¤erinin yerine getirilemediği yarı kamusal mal veya
saf olmayan kamusal mal durumları da söz konusu-
dur. Ayrıca erdemli mallar, karma mallar, uluslara-
rası kamusal mallar gibi farklı kamusal mal tanımla-
rı da yapılmaktadır.
Kamu malları üretim sürecini piyasa süreci ile kar-
şılaştırarak aradaki farkları belirlemek ve bu süreç-
lerin nasıl değerlendirildiğine ilişkin farklı yakla-
şımları açıklamak.
Piyasa süreci ile kamusal mal üretim süreci arasın-
da bazı çok temel farklar vardır. ilk olarak, piyasa-
da karar alıcılar tüketici ve üreticiler iken, kamusal
karar alma sürecinde talep yanında seçmenler ve
arz yanında esas olarak politikacı ve bürokratlar-
dan oluşan karar alıcılar söz konusudur. ikinci
olarak, tercihler piyasada fiyat mekanizması ile bil-
dirilirken, kamusal üretim sürecinde oylama meka-
nizması geçerlidir. Üçüncü olarak, piyasada fiyat
faydalanma karşılığı olarak ortaya çıkarken, kamu-
sal karar alma sürecinde bu bağlantı çoğu zaman
kurulamaz. Bireylerin taleplerine dayanarak, kamu malları-
nın denge üretim miktarının nasıl belirlendiğine
ili”kin iki önemli model olan Lindalh ve Samuelson
modellerinin özelliklerini açıklamak.
Kamu malları üretim sürecini piyasa benzeri bir sü-
reç olarak modelleştiren ilk yaklaşım iki bireyli bir
model olan Lindahl modeli dir. Aynı modelin çok
sayıda birey için genişletilmesi ile Samuelson mo-
deli ortaya çıkartılmıştır. Bu modele göre, bireyle-
rin kamu mallarına olan taleplerinin bilindiği varsa-
yımı ile bu taleplerin dikey olarak toplanması so-
nucunda toplumun kamu malı talebi oluşturulur.
Toplumun kamu malı talebinin kamu malının mali-
yet eğrisi ile çakıştığı noktada optimal kamu malı
üretim miktarı belirlenecektir. Bu öyle bir miktardır
ki, bu optimal miktarda bütün bireylerin ödemeye
hazır oldukları vergi-fiyat, söz konusu kamu malı-
nın maliyetini tam olarak karşılamaktadır
|
|
|
Türkiyede Sosyoloji Notları |
Yazar: Editör - 21.11.2017, Saat:22:06 - Forum: Sosyoloji Bölümü
- Yorum Yok
|
|
Türkiyede Sosyoloji Notları
*Türklerin batılı toplumlarla asıl ilişkileri Haçlı Seferleri ile olmuştur.
*Türklerin birebir ilişkide bulundukları ilk batılı kavimler Venedik-Ceneviz.
*Batıda başlayan bilimsel hareketin öncüsü Francis Bacon.
*Kara Mehmet paşanın viyana seferine katılan ve Avrupa’yla ilişkiler konulu bir eser yazan Evliya Çelebi.
*Sefaratname 28 Çelebi Mehmet’in eseridir.
*Sait Mehmet Efendi ve İ. Müteferrikanın birlikte yazdığı, matbaanın kurulma gerekçesi konulu eser Vesilet-ül Tıbaa.
*Kurulan ilk matbaada basılan ilk eser Mehmet. Bin Mustafa – Sıhh-ı Cevheri.
*Yeni Çeri Ocağı II. Mahmut Döneminde kaldırılmıştır. Yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye kurulmuştur.
*Sefirlikler kurulan batılı ülkelerin başkentlerine III. Selim Döneminde elçiler gönderilmiştir.
*Çiçek aşısı uygulaması II. Mahmut’un emri ile başlamıştır. Aynı dönemde cerrahaneler kurulmuş, karantina yöntemine geçilmiştir. Yine aynı dönemde Üç Meclis sistemi kurulmuştur.
*İbrahim Şinasinin kaleme aldığı ilk batılı eser Tercüme-i Manzume. İbrahim Agahla birlikte Tercüman-i Ahvali çıkarmıştır. Tasvir-i Efkarı çıkarmıştır. T harfine kadar bir lügat çıkarmıştır.
*Şinasi'ye göre batı medeniyetinin temelinde bulunan kriterler Akıl – Adalet.
*Şinasiye göre adaletin temelinde akıl yatar. Hoca Tahsin Efendiyle birlikte Rasyonalizme yakın fikirleri vardır. Halkı memleket yönetimine ortak etmek hükümetin sorumluluğunu azaltır düşüncesini benimsemiştir.
*Hoca Tahsin Efendinin eserleri : Esas-ı ilmi Heyet, Mürebb-i Eftal, Esrarı Abu Hava, Heyet-i Alem, Tarihi Tekvin Yahut hilkat, Psikoloji Yahud İlmi Ahvali Ruh, Güliver Nam-ı Müellifin Seyahatnamesi.
*Hoca Tahsin Efendiye göre insan bilgisi Vicdanla başlar.
*Genel kavramların her birine ayrı ayrı Tür denir. Türleri İçeren genel kavramlara Cins denir.
*H. Tahsin Efendiye göre insanı hayvanlardan ayıran güce Tasvir denir.
*5 duyuyla algılanamayanları algılamaya Vehmetme denir.
*Maddenin parçalarını idrak etmeye duyumlama denir.
*Maddelerin ve kısımların, parçaların gayrılarını idrak etmeye Düşünme denir.
*Hoca Tahsin e göre idrak şu sırayı izler : Duyum – Tahayyül – Düşünme.
*Beşir Fuad’ın eserleri : Binbaşıyı Davet – Beşer – Mektubat – İntikad ve Voltaire. Pozitivizmi savunur.
*Emile Zolanın edebiyata uyarladığı Claude Bernard’ın kitabının adı Tıpta Tecrübe Usulüne Giriş.
*Beşir Fuat'ın takipçileri : baha Tevfik – Ahmet Nebil – Subhi Edhem – Celal Nuri İleri.
*Ahmet Cevdet Paşanın tarih anlayışı İbni Haldun ve İbni Haldunun Mukaddime adlı eserine dayanır.
*Mecelle (Kanun Kitabıdır) isimli, hukuk f. ve mülkiyede ders kitabı olarak okutulan eserin sahibi Ahmet Cevdet Paşa.
*Ali Suaviye göre İslam ülkelerinin medeniyet sanat ve ticarette geri kalmasının sebebi Tekelcilik ve Dervişlik.
*Namık Kemal’ın eserleri : Zavallı Çocuk – Vatan Yahut Silistre – Gülnihal – Cezmi.
*Kamu Sanısı : yönetici ve memur olmayan bireylerin birbirlerine ve genele karşı sahip olduğa yapma gücünün manevi ifadesidir.
*Ali Suavi dengeci ve Meşrutiyetçi düşünürlerdendir. Ona göre sınırsız yetki Allah'tadır.
*Beşir Fuat' a göre varlıklarda dikkati çeken madde – kuvvet.
*Osmanlı devleti yenileşme adına ilk adımları Kitap basımcılığı ve askerlik alanlarında atmıştır.
*Osmanlının içinde bulunduğu durum ve geleceği hakkında önemli tespitlerde bulunup IV Murat’a sunan Koçi Beydir.
*Tanzimat fermanı ile din müessesinde değişiklik yapılmamıştır.
*I. Meşrutiyet dönemi Kanun-i Esasi nin kabulu ile başlamıştır.
*II. Meşrutiyete öncülük eden grup Jöntükler.
*Osmanlı tarihi açısından batılı anlamda ilk anayasa Kanun-i Esasi.
*Meşrutiyet dönemi Yayınları : Meşveret – Mizan – Osmanlı Gazetesi – Şurayı Ümmet.
*Meşrutiyetin en güçlü düşüncesi, Osmanlı halkları arasında birlik oluşturma fikri İttihad-i Osmani.
*Yeni bir vatandaş tanımı arayışı da denilen müslim-gayrimüslim bütün Osmanlı tebaası fikri İttihad-ı Anasır.
*Müslüman Türk unsuruna dayalı siyasi birlik anlayışı İttiahd-ı Etrak.
*Devlette ve Toplumda batıya benzer bir yenleşme yaratma girişimi Garpçılık.
*II. Meşruiyet döneminde İslamcılığın merkezi olan dergi Sebillürreşad.
*Sebillürreşad dergisi yazarları : Eşref Edip – Mehmet akif – Aksekili Hamdi – İzmirli İsmail Hakkı.
*Tasfir-i Efkar ismiyle çıkardığı gazetesinde Türkçeyi kullanan ilk edebi Türkçü Şinasi.
*İlmi tetkikleriyle Türkçülük fikrini ciddi bir çığır haline getiren yazar Ahmet Cevdet Paşa.
*Türkçülük II. Meşrutiyet döneminde siyasi şekil almıştır.
*Turan İdealini Türkçülüğe temel alan düşünce adamı Hüseyinzade Ali.
*Hüseyinzade Alinin Turancılık düşüncesini yayınladığı dergiler Hayat – Füyenat.
*Ziya Gökalp Türkçülük fikrini Türk Yurdu isimli dergide yayınlamıştır.
*Yusuf Akçuranın II. Meşrutiyet dönemini özetleyen geniş makalesinin adı Üç Tarz-ı Siyaset.
*Hilmi ziya ülken ve arkadaşlarının öncülüğünü yaptığı fikir akımı Memleketçilik.
*Sosyoloji 19yy'da bağımsız bir bilim haline gelmiştir. Kurucusu Comte’dur. Sosyolojiyi Türkiye'ye getirmek için çaba sar eden düşünürler Ziya Gökalp ve Prens Sabahattin.
*Prens sabahattin’in devlet meseleleriyle ilgili kitabı Türkiye Nasıl Kurtarılabilir.
*Ziya Gökalpin önderliğini yaptığı grup İttihatçılar.
*Prens Sabahattin Hürriyet ve İtilafçıların önderliğini yapmıştır.
*Prens Sabahattin ve ziya Gökalp Avrupada Fransa’dan etkilenmiştir.
*Fransada sosyolojiyi öğrenen prens Sabahattin, türkiyede Frederic Le Play ekolünün temsilcisi olmuştur.
*Fransa'da sosyolojiyi öğrenen Ziya Gökalp, 'Emile Durkheim in temsilcisi konumundadır.
*P.Sabahattinin düşüncesi Teşebbüs-i Şahsi ve Ademi Merkeziyetçi şeklinde adlandırılır.
*P.Sabahattine göre toplumlar ilm-i içtima açısından 2 kategoride sınıflanmaldır. Toplumcular – Bireyciler.
*P.Sebahattin, bireyci ve özgürlükçü bir bakış açısına sahip olduğu için Ekol Olamamıştır.
*Ziya Gökalp’e göre millet kavramı Aynı terbiyeyi alma ya göre tanımlanabilir.
*Ziya Gökalp’in ümmetin vatanı olarak sözünü ettiği İslam Vatanıdır.
*Osmanlıda matbaanın geç kurulmasının nedeni Hattatlığı Korumaktı.
*Kurumsallaşmış yada kurumsallaşma yolunda adımlar atan sosyal yapılanmaya Kolektif Kişilik denir.
*Toplum içinde işgal ettikleri pozisyonlarda o pozisyonla bağlantılı rolleri oynayan kimselere Sosyal Kişi denir.
*Mezzo ve Makro ölçekli ağlarda sunum ile sunucu arasında bağ zayıflar, kopmaya yüz tutar. Bunun sosyal hayattaki karşılığı Sosyal Hayat Karmaşıklaşmaya Başlar.
*Önceden belirlenmiş, toplum tarafından onaylanmış, ve kendi içinde tutarlılık sergileyen, oldukça sürekli sosyal örüntüye Kurum denir.
*Toplum statik değil Dinamik bir yapıdır.
*Dolaşım ağında etkileşimlerimizin etkileri Sosyal norm doğrultusunda sunumun yol açtığı nesnel etkiye göre değerlendirilir.
*Türkiyede, başlığında sosyoloji yazan ilk kitabın adı ve yazarı : İlm-i İçtimai Nedir? – Emile Bouqle. Bu kitap Türkçeye Fransızcadan çevrilmiştir. Çevirisini Mustafa Suphi yapmıştır. 1912 yılında istanbulda yayınlanmıştır.
*Türkiye komunist partisinin kurucusu ve ilk genel başkanı Mustafa Suphi dir.
*Türkçedeki ilk sosyoloji ders kitabı Ziya Gökalp tarafından kaleme alınmıştır. Bu kitabın adı İlm-i İçtimaidir.
*Milli eğitim bakanlığı sosyolojinin liselerde okutulması kararını 1926 da almıştır.
*Sosyoloji ders kitabı yazan düşünürler : Necmettin sadak – Ziya Gökalp – Nurettin Topçu – Hazım Berge.
*İstanbul üniversitesindeki sosyolojoji kürsüsünün kurucusu ziya Gökalp.
*Talim terbiye kurulunun kararından geçerek liselerde okutulmaya başlanan ilk kitap N.Saık – Banafos – İçtimaiyat.
*Kapağında sosyoloji kelimesi olan ilk derginin adaı Ulum-i iktisadiye ve içtimaiye mecmuası.
*Sosyoloji dergileri : Bilgi mecmuası, Mesleki İçtimai, İçtimaiyyat Mecmuası.
*”Sosyoloji tüm bilimlerin başı ve hepsinin özetidir.” Ahmet Şuayp.
*Ziyaettin Fındıkoğluna göre türkiyede ilk sosyoloji dersi Ahmet Şuayp tarafından verilmiştir.
*İstanbul üniversitesi sosyoloji kürsüsünün ilk yabancı konuk profesörü Celestine Bougle.
*Türkiyede ilk sosyoloji bölümü İstanbul üni de felsefe bölümü içinde açılmıştır.
*İstanbul uni sosyoloji kürsüsü 1914 te ziya Gökalp tarafından kuruldu.
*Türkiye'de felsefe bölümünden bağımsız çalışan ilk sosyoloji bölümü İstanbul üni – Sosyoloji.
*Türkiyede bağımsız olarak doğrudan doğruya kurulan ilk sosyoloji bölümü Hacettepe Üni – Sosyoloji.
*Sosyolojiye giriş, türkiyedeki sosyoloji bölümünün ana bilim dallarından değildir.
*Sosyoloji ana bilim dallarının tanımlanması ve içeriklerinin belirlenmesi 1994 – Ankara Üniversitesi.
*Sosyolojiyi oluşturucu parçalardan biri olarak ilan eden ilk dernek Türk Bilgi Cemiyeti. Kuruluş: 1913- Ziya Gökap
*Türk bilgi derneğinin önde gelen amacı : deney ve gözleme dayalı pozitivist bilim kavramının önemini vurgulamak.
*Türk bilgi derneği I. Dünya savaşının çıkmasıyla kapanmıştır.
*Türkiyede kurulan 5. Sosyoloji derneği olan Türk Sosyoloji Derneği Hilmi Ziya Ülken tarafından kurulmuştur.
*Uzun yıllar uluslar arası sosyoloji derneğinde Türkiye'yi temsil eden dernek Türk Sosyal bilimler Derneği.
*Sosyologların en uzun ömürlü derneği Sosyolog Derneği.
*Günümüzde U.Arası sosyoloji derneğinde ülkemizi Sosyoloji Derneği temsil etmektedir.
*Sosyoloji Derneği 1990 yılında kurulmuştur ve en uzun süreli dernektir.
*Sosyologluğa önem veren üniversite eğitiminde Sosyal sorunların tespiti ve çözümü çok önemlidir.
*Türk modernleşme sürecinde cumhuriyetin ilanıyla başlayan yeni dönem ve hareketler Türk Devrimi diye anılır.
*Türk devrimcileri Bağımsız olmamayı utanç olarak görmüş ve türk devrimini utançtan haysiyete dönüş diye tanımlar.
*Türk modernleşmesinin trajedisi olan iki unsur Batıya rağmen batılılaşma – Halka rağmen Halk için mücadele.
*Erken cumhuriyet döneminde türk devrimi algısıyla monografi çalışması yapan düşünürler : Niyazi Berkes – Hilmi ziya ülken – Mehmet ali Şevki Bey – İbrahim Yasa.
*Erken Cumhuriyet Dönemi düşünce adamları : Celal Nuri – Şevket Süreyya Aydemir – Peyami Safa – Mahmut Esat Bozkurt.
*Devrim sürecinde seçkin-aydın grubunun ideolojik rolünü formüle eden düşünür Şevket Süreyya Aydemirdir. Bu düşüncesi 1932-1934 tarihleri arasında yayınlanan Kadro isimli dergide yayınlanmıştır.
*Aydemirim Saint Simon la benzeşen fikirleri esas alındığında devletin başlıca görevi Sanayileşmeyi Sağlamak.
*Ş.S.Aydemirin Türk devrimi ile tarihsel materyalizm arasındaki fikri zemini Sömürgeciliğe ve Sınıf kavgalarına karşı yapılmış olmaları.
*Ş.S.Aydemir diğer düşünce adamlarından farklı olarak Devrimi bir iktisadi kurtuluş hareketi olarak değerlendirmesi.
*Ş.S.Aydemir’e göre geriliğimizin nedeni Yarı sömürge olan Osmanlının tekniğe sahip olmayışı.
*Dönemin haysiyetlilik düsturu Ş.S. Aydemire göre Kendine Yeterliliktir.
*Ş.S.Aydemir'e göre U.Arası Serbest-Liberal iktisadi sistemin yerine geçen otorşik iktisadi sistemin başrol oyuncusu Türk Devrimidir. Aydemire göre devrimin tek felsefesi Pragmatizmdir.
*Ş.S.Aydemirin söylemini devam ettirecek olan düşünür Doğan Avcıoğlu.
*”Türk devrimi yeryüzünün en arı ve bay(efendi) olan, türk milletini yokluktan varlığa, düşkünlükten üstünlüğe çıkaran evrensel bir hadisedir.”Recep Peker. Bay, efendi sözcüğüyle kast edilen Siyasi egemen ve bağımsız olma.
*Recep Peker Osmanlıya karşı görüşleri olan bir düşünürdür.
*Düşünsel serüveni rasyonaliteden mistisizme doğru giden Türk aydını Peyami Safa’dır.
*Peyami Safanın 1950 li yıllarda türk devriminin ideolojisini materyalist ve aşırı bularak eleştirdiği dergi Türk Düşüncesi Dergisi.
*Peyami Safa türk devrimini İslam ve Hristiyan medeniyetleri arasında tereddütlü ve ikiciliği ortadan kaldırdığı için orijinal bir tecrübe olarak görür.
*Peyami safa türk düşünürleri Batı Aynasından bakmaları ve yerli düşünce geliştirememeleri açsından eleştirir.
*Harbin sonunda politikalarından tamamen vazgeçilen akım İslamcılık.
*Peyami Safa’ya göre türk düşüncesi Hem Taklit Hem Siyasileştiği için Kusurludur.
*Peyami safa’ya göre garp medeniyeti ile garp emperyalizminin karıştırılarak emperyalizme duyulan kinin medeniyete yönlendirilmesi Lozanla sona ermiştir.
*Peyami Safa’ya göre Atatürk inkılabının değişmez iki prensibi Medeniyetçilik – Milliyetçilik.
*Mütareke yıllarında batılı düşünür Henri Bergson’un tanınmasını sağlayan dergi Dergah.
*Türk milliyetçiliğinin doğuşu Balkan Harbi ile başladı.
*Kemalist Devrim : Anti Liberal – Anti Komunist – Anti Sosyalist – Anti Faşisttir.
*Peyami Safa Evrensel İnsanlık Birliğine olumsuz bakmıştır.
*Kemalizm lafını ilk M.Saffet Ergin kullanmıştır. 1930ların sonunda da formüle etmiştir.
*P.Safaya göre kemalizmin din düşmanı olmamasına rağmen böyle düşündüren Ezanın ve kuranın Türkçeleştirilmesidir.
*19yy Avrupa medeniyetini makine medeniyeti olarak tanımlayan düşünürler Celal Nuri – Peyami Safa.
*P. Safa’ya göre avrupanın yaratıcılığını akılcılığını sağlayan bilim Matematik.
*P. Safa’ya göre İslam türk ve yunan düşüncesinin atası Aristodur.
*İbni Sina ve İbn-i Rüşt Teolojiyi, kozmoloji haline getirmeye çabaladıklarından batıyı doğudan fazla etkilemişlerdir.
*P. Safa’ya göre hristiyanlığın merkezinin kudüsten romaya alınması doğuyu Müslüman batıyı hristiyan egemen yapmıştır.
*P. Safa’ya göre batı medeniyetindeki iki temel unsur Matematik ve sistemdir. Tam tersi de doğudadır. Mistisizm-Step Uygarlığı.
*Sosyolojinin konusunu millet ve ulus devlet olarak belirleyen ve sosyoloji ile siyasal ideoloji bağını açıkça kuran düşünür M.Saffet Ergin.
*Saffet Engin’e göre türk milliyetçiliğini belirleyen unsurlar : Balkan Faciası-Kırım Savaşı-Fransız Devrimi- Osmanlıdaki gayri Türklerin milliyetçilik yapmaları.
*Atatürk’e fevkel beşer(üstün insan) diyen Ergin, Türk devrimini Nietsche nin teziyle temellendirir.
*Saffet Ergin türk ahlakını Nietsche nin Dyonisos ahlakına benzetir.
*Esat Bozkurt’a göre 20. Asır Motor Medeniyeti dir. Bozkurta göre motor yapma kudretini bize Devlet sağlayacaktır.
*Bozkurt’a göre türk aydınlarının batılılaşmaktan umdukları Sanayileşmektir.
*Bozkurt, bir şeyin kaldırılıp yerine yenisinin konmasına ihtilal, korunarak başka kaba girmesine inkılap der.
*Esat Bozkurt’a göre insanlığın mukaddes değerleri Vatan-Hürriyet-İstiklal-Anayasa-Milli Namustur. Özgürlük ona göre batılı sakıncalı bir düşüncedir.
*Esat Bozkurta göre ihtilal ilericiliktir. Bunun tersi İrticadır.
*CHPnin altı okuyla özdeşleşen düşünce adamı M.Esat Bozkurt’tur.
*Niyazi Berkes’e ait 1942 de basılmış monografi çalışması : Bazı Ankara Köyleri Üzerine Bir araştırma.
*Kurna Köyü isimli monografi Mehmet ali Şevki Bey e aittir.
*Peyami Safa islamın Türkleri gerilettiğini düşünmez. Düşünenler : Celal Nuri-Recep Peker-Ş.S.Aydemir-M.S.Ergin.
*Batılılaşmayı matematik ve kentleşme olarak açıklayan Peyam Safa’dır.
*Türk devrimcilerden Şevket Süreyya Aydemir materyalisttir.
*Niyazi Berkes ve Hilmi Ziya ülken öğrencileriyle monografi çalışması yaparken Örnek Olay analizi ve nitel gözlem tekniklerini kullanırlar.
*Niyazi Berkes’e göre köylerde kullanılan takvimlerden güneş takvimi işlevsel takvimdir.
*Hilmi ziya Ülkenin öğrencisi Göknil Batı Anadolu köylerinde çalışma yapmıştır.
*Niyazi Berkes’e göre türk köylüsü ilişkilerini Akrabalığa göre belirliyor.
*Sosyologları köy monografisi yapmaya iten Türk devriminin sosyal sonuçlarını görmek.
|
|
|
|
|
Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
|